Yaşamın çelişkileri…
28 şubat post modern darbesinin 15. yılında bugün darbenin içinden çıkıp gelmiş,darbenin mağduru olduğunu söyleyen bir siyasi parti hükümette. Askeri vesayetin yerine sivil vesayetin aldığı 15 yıl sonra bugün demokrasi ve özgürlükler açısından değişen bir şey yok.
Zihniyet açısından darbecilerin zihniyetinden farklı bir durum söz konusu değil.
Sözde laikliği korumak adına devreye giren ordu bugün devre dışı kalarak ülkemize post modern bir diktatörlüğü armağan etmiştir.
Post modern darbenin ürünü olan siyasi iktidar şimdide post modern diktatörlüğün uygulayıcısıdır.
Nedir bu post modern diktatörlük?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şöyle tanımlıyor post modern diktatörlüğü;
“Demokrasi gömleğinin içine, gizlenmiş diktatörlüktür.
Gömlek güzel,
Görünüşe bakılırsa, her şey yerli yerinde…
Fakat her şey sadece şeklen var.
Fiilen “güçler ayrılığı ilkesi” ortadan kalkmış durumda.
Sanki öyle değilmiş gibi yapılıyor ama
Yargı, yürütmenin emrinde.
Kontrol dışına çıkan yargı mensupları 5 dakikada görevden alınıyor.
Basın var fakat hür değil.
Üniversiteler zapturapt altında.
Dış politika tamamen bir reklam kampanyası aracı ve malzemesi gibi kullanılıyor.
Güya düşünce özgürlüğü var, “milletin düşünmekten ödü kopuyor.”
Sendikalar, sivil toplum kuruluşları tamamen işlevsiz.
Bu post-modern dikta rejiminin olmazsa olmaz kuralı medya kontrolüdür.
Bakınız;
Bir tarafında, maddi – manevi ağır baskılarla susturulan, oto sansüre mecbur bırakılan basının mensupları,
Diğer tarafında, büyük medya korosunun da kullanıldığı aralıksız süren dev reklam kampanyaları
İşte bu dev kampanyalarla, bir demokrasi ortamında yaşadığımıza ikna ediliyoruz.
Hala gözü demokrasi gömleğine takılıp, içerisindeki diktatörlüğü görmeyenlere bir önerim var.
Herkes kendine şu iki soruyu sorarak nasıl bir rejimde yaşadığımızı kolaylıkla test edebilir.
Recep Tayyip Erdoğan hakkında olumsuz bir fikir ifade etsem başıma bir iş alır mıyım?
Acaba telefonum dinleniyor olabilir mi?
Eğer bu iki soruya kestirmeden hayır cevabı veremiyorsanız biliniz ki yaşadığınız rejimin adı demokrasi değil post-modern diktatörlüktür.
Onun için batılılar bizim demokrasimizi “melez demokrasi” “hibrit demokrasi” olarak adlandırıyorlar…
Artık, insan hakları ihlallerinde dünyanın kara listesindeyiz.
AKP iktidarı döneminde:
Faili meçhul cinayet sayısı: 166
Gözaltında ya da cezaevinde ölüm sayısı: 322
Yargısız infaz sayısı: 428
Şimdi herkes hazır olsun:
Tayyip Erdoğan’a çete kurma izni veren yasanın çıkmasından sonra
Faili meçhulleri,
Yargısız infazları herkes gözünü dört açarak izlesin.
Peki, Türkiye’de bütün bunlar olup biterken
Kaç kişinin haberi oluyor bunlardan?
Halk niye duymuyor bu olup bitenleri?
Çünkü post modern diktatörlüğün kuralı bu:
Türkiye, gerçeklerin insafsızca karartıldığı bir ülke artık…
Bu ülkede gencecik öğrenciler akıl almaz sebeplerle tutuklanıyor.
Şu fidan gibi gençlere yapılan suçlamalara bir bakın:
• Saç kestirmek,
• Şemsiye taşımak,
• Poşu takmak,
• Yumurta taşımak
• Konser bileti satmak,
• Üniversite yönetimini eleştirmek,
• Basın açıklaması yapmak,
• 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar Gününe katılmak
• 1 Mayısa katılmak,
• Deniz Gezmiş’i anmak
• YÖK’ü protesto etmek,
• Kitap okumak
• Marmara Üniversitesi Öğrencisi, Mikail Boz, Ekşi Sözlükte yazdığı yazıdan dolayı 1 ay okuldan uzaklaştırma aldı.
• İstanbul Üniversitesi Öğrencisi Yiğit Ergün, çantasında bulunan yumurta başına 44 ay hapisle yargılanıyor.
• Pamukkale Üniversitesi Öğrencisi Okan karakuş, YÖK’ü protesto etmekten dolayı 1 ay uzaklaştırma aldı.
• İstanbul üniversitesi öğrencisi Mesut Can, Deniz Gezmiş’i anmaktan bir yıl uzaklaştırma aldı” *
Malatya’daki Amerikan askerleri
Ülkemizin bağımsızlığı ve demokratik gelişimi için mücadele etmiş devrimci önder Deniz Gezmiş’in doğum gününde ülkemiz Amerikalı askerlerin bir kez daha işgaline tanık oldu.
Kürecik’e kurulan füze kalkanı üssüne Amerikalı askerler yerleştirildi.
Oysa ki Deniz Gezmiş ve arkadaşları 1968 yılında ülkemizin bağımsızlığı için o askerleri Dolmabahçe’de denize dökmüştü.
1968 yılında denize dökülen o askerler bugün yine ülkemizde
“Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye, Kahrolsun Emperyalizm” diyerek darağacına giden devrimci önder’in doğum gününde yeni bir kölelik sözleşmesinin gereğinin yerine getirilmesi noktasında alınacak çok ders var.
Takip edilecek daha çok iş var.
AKP İlçe Başkanı göstermiş olduğu dikkat ile Belediye kamyonlarının özel işlerde kullanılması konusunda bir iddiayı gündeme taşıdı.
Kamu adına böylesi denetimler faydalıdır.
Çanakkale Belediyesi bu konuda inceleme başlatmış olup, sonuçlarını kamuoyu ile paylaşacaktır.
Buraya kadar her şey güzel.
Ya peki aynı başkan bu kadar hassas olan tavrı ile biraz da şu Çanakkale atık su projesi ile ilgili bir türlü çıkarılmayan İller Bankası kredi işine de bir el atsa.
Bir ay önce yapılan, o çok övünülen görüşmeler sonrasında 10 gün içinde çıkarılacağı açıklanan kredinin akıbeti içinde bir takip içersinde olsa.
Bir de ; Kilitbahir –Çanakkale hattında kiralanan motorların kime ait olduğunu da bir takip etse
Kamyonları takip edecek kadar hassas olan başkan muhakkak bu konularında gereğini yapacaktır.
* Kemal Kılıçdaroğlu’nun 16. Olağanüstü kurultay konuşmasından alınmıştır.