Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Yarın çok geç olabilir…

Geçen hafta emek ve demokrasi güçleri olarak bir araya gelen çeşitli siyasi parti, sendika, demokratik kitle örgütleri ve meslek örgütlerinin darbelere ve diktatörlüklere karşı tepkilerini ortaya koydukları basın açıklamasına katıldım. Ne yazık ki; katılımın niceliksel boyutu Çanakkale'deki emek ve demokrasi güçlerini temsil etmekten çok çok uzaktı. Çanakkale'de emek ve demokrasi güçleri olarak imza koyan her kurumun şimdi kendilerini yeniden bir gözden geçirmeleri gerekmektedir.

1776

Bu platformda yer alan siyasi parti, sendika, meslek örgütü ve demokratik kitle örgütlerinin üyeleri, demokrasi emekten yana herkes şimdi şöyle bir silkinip, kendisine gelmeli ülkedeki siyasi gelişmeleri analiz ederek; içinde bulunduğumuz dönemde demokrasinin, emeğin barışın savunulmasının ne denli önemli olduğunu bir kez daha irdelemelidir.

15 Temmuz kanlı darbe girişiminin henüz hafızalardaki izlerinin silinmediği şu günlerde emek demokrasi güçlerinin ortak deklarasyonu ile bir araya gelip, ortak bir mücadele hattı öreceklerini açıklayan irade son derece önemlidir.

Her ne kadar şu günlerde demokrasinin gerçek anlamda savunulması noktasındaki girişimler pratikte çok fazla bir karşılık bulmasa da, böylesi bir zamanda bu irade demokrasi mücadelesi açısından değerlidir.

Bu iradenin tüm demokrasi güçleri açısından yaşamsal karşılığının yaratılması önümüzdeki en temel sorumluklardan biridir.

Demokrasiyi kendisine rehber almış her kesimin, örgütlü örgütsüz herkesin bu platform temelinde birleşmesi gerekmektedir.

Açıklanan deklarasyon şu şekildedir;

“Emekçilere yönelik güvencesizleştirme, taşeronlaştırma, yoksullaştırma politikalarına, işçi ve emekçilerin örgütlenme, toplu pazarlık, siyasi hak ve özgürlüklerinin önündeki engellere ve iş cinayetlerine karşı güvenceli çalışmayı ve insanca yaşamı savunmak için,

OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnameler ile yeni baskı yasalarıyla demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin yok edilmesine, dikta arayışlarına karşı gerçek demokrasiyi savunmak için,

Gerici, tekçi, otoriter, mezhepçi ideolojinin devlet eliyle toplumu teslim alma çabalarına karşı inanç özgürlüğünü de kapsayan gerçek laiklik mücadelesini büyütmek için,

İçeride ve dışarıda yürütülen savaş politikalarının durdurulması, Kürt sorunun birlikte ve eşit yaşam temelinde barışçıl, demokratik yol ve yöntemlerle siyasal çözümü için,

Emperyalizmin ortak geleceğimize karşı bölge ve ülkemizdeki müdahalelerine, faşizme ve darbelere karşı ortak ve birlikte mücadele için,

Kadın emeği, kimliği, bedeni ve iradesine yönelik her tür eril, faşist ve gerici politikalara karşı kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini yükseltmek için,

Aleviler başta olmak üzere toplumun tüm inanç gruplarına, kültürel farklılıklara yönelik tekçi, mezhepçi, ayrıştırıcı politikalara ve saldırılara karşı birlikte mücadele etmek için,

Kentlerimize, doğamıza ve yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için,

Hangi siyasal görüş, kimlik ve inançtan olursa olsun ezilenlere, emekçilere, gençliğe ve tüm ötekileştirilenlere yönelik her tür saldırı, baskı ve şiddete karşı birlikte durmak için,

Emek, barış ve demokrasiden yana güçler olarak gelecek güzel günlere duyduğumuz inançla umudu, dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmek için yan yana geldiğimizi, omuz omuza verdiğimizi, Emek ve Demokrasi için Güç Birliği’ni oluşturduğumuzu duyuruyoruz.”

Hemen buradan CHP’lilere  bir çağrım olacak;  yukarıdaki ilkelere bir itirazınız olabilir mi?

O zaman partinizin de emek ve demokrasi güç birliğine katılımı için zorlayıcı olun, emek ve demokrasi güç birliği ile hareket edin.

Siz tercihinizi bu şekilde oluşturduğunuz sürece CHP yönetimi de bu eğilimin gereğini yapmak zorunda kalacaktır.

Eğer bugün birleşip emek ve demokrasi taleplerini hep birlikte savunamazsak, yarın çok geç olabileceğini unutmayınız.

Neden mi, bakın daha dün  Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan Selda Bağcan konserinde “Öyle bir hafta, 10 gün nöbet tutarak demokrat olunmaz. Biz 50 yıldır demokrasi için nöbet tutuyoruz. Mustafa Kemal’in nöbetini tutuyoruz. Cumhuriyetin nöbetini tutuyoruz. Demokrasinin nöbetini tutuyoruz. Tutuyoruz, bundan sonra da tutmaya devam edeceğiz. Çanakkale halkı bunu tutmaya devam edecek. Ama böyle göstermelik işlerde yerimiz yok. Bu ülkede Atatürk unutturulmaya çalışıldı. Unutmayın o günleri. Cumhuriyet ilkeleri yok edilmeye çalışıldı. Bunları unutmayın” sözleri karşısında AKP İl başkanının hışmına uğradı.

Dikkat ederseniz, bu kentte tüm gerici güçler, işbirlikçileri, sözcüleri Ülgür Gökhan’ı linç etmek için bir kampanya başlattılar.

Bu linç kampanyasını boşa çıkarmak, birlik dayanışma içerisinde olacaktır.

Değil mi ki, farklı olan hiçbir düşünceye tahammül edemeyip hemen karşı saldırıya geçen bir siyasal irade ile karşı karşıyayız, o zaman farklılıklarımızı savunmak da bizlere düşmektedir.

Ülgür Gökhan’ın sözlerini meydanlardaki insanlara saygısızlık olarak değerlendiren AKP İl başkanının rahatsızlığı aslında Ülgür Gökhan’ın sözleri değil,rahatsızlık kanlı darbe girişiminin siyasal sorumlularının gün geçtikçe halk nezdinde daha görünür olmalarının getirdiği ruh halidir.

Zaten bunun için meydanlarda halkın demokrasi noktasındaki tercihlerinin içinin boşaltılması adına demokrasisiz demokrasi nöbetleri yaratmak adına bin bir türlü çaba sarf edilmiştir.

Göstermelik denilen şey budur, karşı çıkılan da bu göstermelik tavırdır.

Bir gün olsun o meydanları organize edenlerden demokrasi adına herhangi bir talep duymadık, işte olayın özü buradadır.

Halkın darbelere karşı olan duyarlılığı ve tepkisi diktatörlüklere karşı da gelişecek, demokrasi bilinci gerçek anlamda karşılığını bulacaktır.

Emek ve demokrasi güçlerinin varlık nedeni budur.