Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Yarın çok geç olabilir!

1658
Türkiye’nin en özgür üniversitesi olma iddiasındaki ÇOMÜ, kentin can alıcı konularında susarken kendisine dönük en küçük bir eleştiri karşısında eklektik ve içeriksiz aynı zamanda yargı ile korkutma yolunu seçen bazı kamuoyu açıklamaları ile özgürlük kavramına yeni bir trend getirdi.
“Yeniliklerin” üniversitesi böyle bir şey olsa gerek.
Zaten Rektör Laçiner de bir ÇTSO toplantısında artık Çanakkale için görüş bildirmeyeceğini ifade etmişti.
Görüş bildirmeyeceksin, görüşlerini bildiren eleştiren kişiler içinde yargı sopasını sallayacaksın, ondan sonrada bilim adına ahkam keseceksin, sonuç ;yaşasın “özgür üniversite”
Eleştiriler karşısında, klasik savunma refleksleriyle “ bilimsel nosyonu olmayan kişilerin eleştirileri” diyerek, kentimizin can alıcı gerçeğinden kaçış yolu yoktur.
Kentimizin geleceğini ilgilendiren çok önemli bir gerçeği; yaşanabilecek çevre felaketlerine ilişkin tartışmaları faydasız olarak nitelemek bugüne kadar susmak ile verilen desteğin açık bir itirafı olmuştur
 
ÇOMÜ tarafından yapılan açıklamaya neden olan gelişmeleri hatırlarsak; ÇOMÜ’nün eleştirilerden neden bu kadar rahatsız olduğunu daha iyi analiz edebiliriz.
Önce bir söyleşide Öğretim Üyesi Ekrem Tufan “doğaya zarar veren altın arama çalışmaları ile termik santrallere karşı başta üniversite olmak üzere turizmciler ile seyahat acentelerinin resmi olarak ses çıkartmadığını belirterek; “bizler eğer bilimle uğraşıyorsak doğruları hiç bir etki altında kalmadan dürüst ve namuslu bir şekilde ifade etmek zorundayız” demişti.
Sonra Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant altın madencilerinin sularımızı kirletmesi sonrasında verilen cezayı değerlendirmek üzere yaptığı açıklamada; “Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi yönetiminin susarak altın tekellerine destek verdiğini” ifade etmişti.
Ekrem Hocanın yaptığı değerlendirme sonrasında yazmış olduğum bir yazıda bu konuya ilişkin şunları yazmıştım” Ekrem Tufan gibi hocalarımızın örnek tavırlarını, kendimize rehber edinmeliyiz.Ekrem Hoca gerçekleri söyledi, bilim insanlarının her şart altında doğruyu ve gerçekleri aktarma görevini hatırlatan Ekrem Hoca’nın sözleri üzerine önümüzdeki günlerde, bu gerçekten rahatsız olanların bazı saldırılar içersine girmesi kuvvetle muhtemel.
Kalkan ve tetikçi internet sitelerinde sahte isimler ile siyasal vizyon üstlenmiş bildik bir takım yazarlar hemen bir karalama kampanyasına başlarlar ise hiç şaşırmayın.
Ya da hocanın hakkında açılabilecek disiplin soruşturmaları hemen devreye sokulabilir.
İşte o zaman sistemin, kirli çirkin yüzü ile bir kez daha karşı karşıya kalmış olacaksınız”
Şimdi ne oldu ;ÇOMÜ’ye yöneltilen bu eleştiriler karşısında ifade özgürlüğünü hiçe sayan anlayış almış eline yargı sopasını sallayıp duruyor.
Rektörlük tarafından ifade edilen “bazı kişilerin sözde eleştirileri genel etik kurallarına uymadığı gibi, yasaları da ihlal etmektedir” değerlendirmesinin karşılığı nerede acaba.
Etik kurallarına uymayan, yasalara aykırı ne var, bu sözlerde…
Bu nasıl özgürlükçü üniversite , bu nasıl ifade özgürlüğünden yana olmak.
Şimdi gelin bir de adliye toto oynayalım.
ÇOMÜ Hicri Nalbant’ı mı Ekrem Tufan’ı mı dava edecek ?
Size bir tüyo vereyim; siz en iyisi bana oynayın, Ç yazsam tekzip girişimi , O desem dava açma girişimi , neymiş o ” özgür üniversite” görün işte…
Yine açıklamada ; “Bu açıdan bakıldığında bölgede altın madenciliği yapılmasına ilişkin olarak görüş beyan edenlerin önemli bir kısmı ÇOMÜ öğretim üyeleridir” denmektedir.
Doğrudur; Kenan Kaynaş, Telat Koç, Ekrem Tufan, Türker Savaş, Murat Türkeş, Çoşkun Bakar gibi hocalarımızın bu konuda fedakarca sürdürdükleri kamuoyunu bilgilendirmek için verdikleri emekleri var.
Çanakkale’deki duyarlı insanlar onları gerçekten takdir ediyorlar.
Onların bu çalışmaları sizinde onurunuz olmalıdır.
ÇOMÜ olarak bu öğretim üyeleri ile onur duymalısınız
Samimi iseniz bunu da çıkın açıklayın, mahcup bir şekilde bu hocalarımızın çalışmalarına atıfta bulunarak ÇOMÜ’nün bu konudaki sessiz kalması gerçeğini değiştiremezsiniz.
Çünkü her şeyden önce; yaptığınız değerlendireme de “ÇOMÜ olarak bugüne kadar bu tür faydasız ve hatta doğru olmayan tartışmaların parçası olmamaya gayret ettik” değerlendirmeniz ile bir bilim kurumu olarak toplumun aydınlatılması gerekli bu can alıcı sorun için ne kadar ilgili olduğunuzu gösterdiniz.
Sizin faydasız dediğiniz tartışmalar; geleceğimize sahip çıkıp çıkmak adına çocuklarımıza yaşanılabilir bir çevre bırakmak sorumluluğu kadar önemli ve değerli tartışmalardır.
Öyle bir açmaz içersindesiniz ki bugüne kadar göstermiş olduğunuz sessizliği haklı çıkarmak adına şimdi üniversite kültüründen bahsetmektesiniz.
“Üniversitenin konuşması diye bir şey olmadığından, Üniversitenin belli bir konuda görüşünü merak edenler bu konularda ilgili birimlerimize başvurarak gerekli bilimsel tespit ve görüşleri alabilirler” demektesiniz.
Bu değerlendirmeleriniz , topluma karşı ezikliğin dışa vurumundan başka bir anlam taşımamaktadır.
Hepimizin geleceğini ilgilendiren böylesi önemli bir konuda bilimin merkezi olan üniversiteler konuşmayacak da ne yapacaklar?
Üniversiteler yapmış olduğu bilimsel çalışmaların sonuçlarını tozlu raflarda klasörler içersinde mi muhafaza edecekler?
Kamuoyuna sunulmayan, paylaşılmayan, toplumun faydalanması için onlara aktarılmayan, hele hele geleceğimizi yok edecek bir tehlike karşısında bunu önlemek adına harekete geçmek için kullanılmayan bir bilgi, bilgi değildir.
Tüm bunları düşündüğünüzde “üniversitenin konuşmaması yada başvurun söyleyelim” şeklindeki değerlendirmenizin ne kadar anlamsız olduğu ortaya çıkacaktır.
Kaldı ki sizin pencerenizden baksak bile il genel meclisinin sizden bu konuda bir talebi henüz yerine getirilmemiştir.
Yine il genel meclisinin talebi sonrasında bünyenizde daha evvel çeşitli hocaların yapmış olduğu konuya ilişkin araştırmalar bulunamamıştır gerekçesi ile il genel meclisine teslim edilmemiştir.
Tüm bunların dışında işin özü; üniversiteler bilimsel çalışmalarını halkın yararına, halk için kullanmalıdırlar.
Toplumun yararına kullanılmayan toplum için yapılmayan bir bilimsel çalışma; ne yazık ki bugünkü neo liberal düzenin gerçekleştirmek için çabaladığı; eğitimi kapitalist tekellerin hizmetine sunmaktan başka bir anlam taşımaz.
Böylece bir kez daha yaşarak öğreniyoruz ki; üniversitelerimizde artık bilimsel çalışmalar halk için yapılmamaktadır.
ÇOMÜ Çanakkale’ye karşı sorumluluğunu yerine getirmelidir.
Her türlü polemikten öte, bu sorun bir yaşam sorunu olması nedeniyle ne siyasal bir içeriğe, nede kişisel bir özelliğe büründürülecek bir konu değildir.
İşte bundan dolayı ÇOMÜ sorumluluğunu yerine getirmelidir.
ÇOMÜ’nün kamuoyu açıklamasındaki bu içerik, aklıma bugünlerde Meksika’da “incelemelerde” bulunan gazeteciler dönünce ne bakalım ne inciler döktürecekler sorusunu getirdi.
Altıncılar kararlı,fakat kazanan geleceğine sahip çıkan Çanakkale halkı olacak
Bir kez daha söyleyelim;Kazdağlarının üstü “altın”dan daha değerlidir.