Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Yarası olan gocunur…

Belediye Başkanı Ülgür Gökhan'ın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle gazetecilerle bir araya geldiği kahvaltıda yapmış olduğu, "iktidar partisi yerel basını ele geçirmeye çalışıyor "değerlendirmesine AKP'den cevap gecikmedi. Çalışan Gazeteciler Günü'nü bile ancak "ama'larla kutlamak zorunda kalan, basın özgürlüğü anlamında çok önemli sorunların yaşanmasına neden olan uygulamalara imza atan, tutuklu gazeteciler gerçeğini bile tanımayan bir siyasi yaklaşımın bu değerlendirmeyi anlamamazlıktan gelmesi son derece doğaldır. Bu ülke" Alo Fatih" hatlarını gördü, muhalif gazetecilerin talimatla işlerine son verilmesi gerçeklerini yaşadı. Siyasi iradenin, medya noktasındaki yaklaşımının; tamamıyla kontrol altına almak, muhalif her türlü sesin susturulması temelinde olduğu bütün gerçeğiyle ortadadır.

1263

 Ülgür Gökhan bir siyasi değerlendirmede bulunmuştur.

Bunu doğrulayan verilerdir.  
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin 2015  yılına ilişkin raporunu incelediğiniz zaman siyasi iradenin basın karşısında nasıl bir saldırı içerisinde olduğunu görebilirsiniz.
Çok doğal olarak bu uygulamalardan yerel basında nasibini almaktadır, alacaktır.
Bu konuya ilişkin değerlendirmeyi okuyucular yapacaktır.
Gazetelerin performanslarına bağlı olarak iktidarın dümen suyuna girip girmediklerini belirleyecek olan okuyuculardır.
Güneş balçıkla sıvanmaz, iktidar temsilcileri olarak siz istediğiniz kadar bu gerçeğe karşı çıksanız da okuyucuların değerlendirmeleri bu konuda tek gerçektir.
Daha dün bir televizyon kanalındaki programa bağlanarak “çocuklar ölmesin” diyen bir öğretmenin, program yapımcısının başına gelenleri ve kanalın içerisine düştüğü durumu yaşadık.
Şimdi kim kalkıp diyebilir ki o televizyon kanalı baskı altında değildir diye… 
O bakımdan boşuna çabalamayınız; medyanın gerçekleri iradi olarak müdahale edilecek türden gerçekler değildir. 
Bu teslim alma hallerinin muhtelif yöntemleri vardır, bunlar ince pazarlıklardır, kamuoyunun bunların farkında  olması mümkün değildir.
Sonuçlarını algılar, değerlendirmesini ona göre yapar.
Ancak şu çok çarpıcı bir gerçektir; siyasi irade her türlü uygunsuzluğunu, hukuksuzluğunu, baskılarını, sömürü ve yolsuzluklarını gizlemek adına medyayı kontrol altına almayı temel politikalarından biri haline getirmiştir.
Bununda türlü türlü yolları vardır.
Gazeteciler Cemiyetinin 2015 yılı raporundan bazı satır başlarını paylaşacağım.
İşte bu uygulamalar medyanın kontrol altına alınması içindir.
Hala iktidar partisinin medyaya karşı tarafsız ve onların özgürce  mesleklerini yerine getirebilecek bir yaklaşım içerisinde olduğundan bahsedebilecek misiniz ?
Yorum sizlerin!
“– 2015 yılında Türkiye’nin dört bir yanından sansür haberleri geldi. 200’ün üzerinde haber sitesine erişim engellenirken 312 Twitter mesajına erişim yasağı getirildi.
– Charlie Hebdo haberlerinin yanı sıra bazı Wikipedia ve Facebook sayfaları ile aralarında Twitter hesaplarının da bulunduğu 49 internet sayfasına URL temelli erişim engeli getirildi. Savcı Kiraz’ın öldürülmesiyle ilgili soruşturmada 166 habere URL bazlı erişim engeli getirildi. Haberleri sansürlenen siteler arasında The Independent, The Mirror, The Post, Cumhuriyet, Radikal, Milliyet, Birgün, Sözcü, HaberSol, Taraf, Anadolunun Sesi de var.
– 30 Mayıs’ta İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği, Cumhuriyet Gazetesi’ne ait sitede çıkan MİT TIR’larına ilişkin habere erişim yasağı koydu. Gazete haberi sitesinden çıkarmak zorunda kaldı. 12 Haziran’da TİB, Adana’daki MİT TIR’larında yakalanan silahlarla ilgili Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan, ‘Jandarma var dedi’ başlıklı habere erişim yasağı getirdi. Devlet sırrını ifşa iddiasıyla açılan davada Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül tutuklandı.
Kanallar dijital platformdan çıkarıldı
Raporda, dijital platformlardan çıkarılan, aralarında bir çizgi film kanalının da bulunduğu kanallara da yer verilirken toplumsal olaylara getirilen yayın yasakları da sıralandı.
Akreditasyonun, cenaze törenlerinden basın toplantılarına kadar hemen hemen her yerde uygulandığı, 25 olayda 17 medya organının akreditasyon ayrımcılığına uğradığı kaydedildi.
Gazetecilere reva görülen: İşsizlik, gözaltı, dayak, ölüm
– Ocak–Aralık 2015 tarihleri arasında 70 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı, 30 gazetecinin tehdit edildiği haberlere konu oldu, iki gazeteci öldürüldü.
– Basın kuruluşlarına yönelik saldırılar da önceki yıllarda olduğu gibi sürdü. 14 Ocak’ta Charlie Hebdo’nun özel sayısından seçilen karikatürleri yayınlayan Cumhuriyet’in dağıtımı engellendi.
– 2015 yılında gazeteciler yine işsiz kaldı. Basın sektöründeki işsizlik Türkiye’deki işsizlik ortalamasının üç katına çıktı. TUİK 7 bin gazetecinin işsiz olduğunu açıkladı. 2015 yılında 500’e yakın gazeteci işsiz kaldı.
– Ocak-Aralık 2015’te, aralarında sekizi uluslararası medyadan olmak üzere 100 gazeteci ve medya çalışanı gözaltına alındı. Gazeteciler yine mahkeme koridorlarındaydı. Cumhuriyet, Evrensel, BirGün, Yurt, Sözcü, Aydınlık, Taraf, Zaman, Hürriyet, Bugün gazetelerine ve yazarlarına dava üstüne dava yağdı. Gazetecilere özellikle ‘Cumhurbaşkanına hakaret’, ‘terör propagandası yapmak’, ‘gizliliği ihlal ve yargıyı etkilemeye teşebbüs’, ‘kin ve düşmanlığa tahrik’ ve ‘hakaret’ten davalar açıldı”