UYKU VE DEPRESYON

Bilim insanları yetersiz uyku ve depresyon arasında nörolojik bir bağlantı buldu

8725

 .

 
Araştırmalar uzun zamandır, kötü uyku alışkanlıklarının yüksek depresyon riskiyle bağlantılı olabileceğini söylüyordu, fakat bilim insanları bu bağlantının nörolojik mekanizmasını buldular. Bu keşif, ilerleyen zamanlarda daha iyi tedavilerin önünü açacak gibi gözüküyor.
 
Araştırmacılar, beynin kısa süreli hafızasından sorumlu olan ve dorsolateral prefrontal korteks olarak adlandırılan bölge, beynin kişinin kendi özüyle bağlantısından sorumlu olan ve precuneus olarak adlandırılan bölge ve negatif duygularla ilişkili olup, orbitofrontal korteks olarak adlandırılan bölge arasında güçlü bir bağlantı buldular.
 
Depresif problemler yaşayan 9.735 insanın kayıtları analiz edildiğinde, beynin bu bölgelerinde yüksek oranda faaliyet gözlendi ve bu insanlar, aynı zamanda bozuk bir uyku düzenine sahip olduklarını da rapor ettiler. Bu durum, söz konusu koşulları anlamak bakımından çok önemli bir buluş.
 
Birleşik Krallık’taki Warwick Üniversitesi’nde çalışan, aynı zamanda araştırma ekibinin de üyesi olan Jianfeng Feng, “Depresyon ve uyku arasındaki ilişki, yüz yıldan beri gözleniyor. Artık bu ikisinin birbirleriyle nasıl bağlantılı olduğunu gösteren nörolojik mekanizmayı ilk defa tanımladık” diyor.
 
“Bulgular, depresyonun kötü uyku kalitesiyle nasıl alâkalı olduğuna dair sinirsel bir temel sağlıyor ve beyinde bağlantılı olan bölgeler ortaya çıkarıldığı için, depresyonun tedavisiyle ve uyku kalitesinin yükseltilmesiyle alâkalı çıkarımların da yapılmasına olanak sağlıyor” diyor Feng.
 
Araştırmacılar bu beyin faaliyetinin, zihinde dolaşıp duran negatif duyguların bir işareti olabileceği varsayımında bulunuyorlar; bu varsayım, uykuyla ve depresyonla alakalı problemlerin bir arada bulunmasını da kısmen açıklıyor.
 
Bugüne kadar bildiklerimize göre, depresyonla alakalı sorunları bulunan insanların uykusuzluğa (insomnia) yakalanma ihtimallerinin daha yüksek olması veya uykuya dalmalarının daha zor olmasıydı. Öbür yandan ise uykusuzluk hastalığına (insomnia) sahip olan kişilerde de depresyon ve anksiyete görülme riski daha yüksek.
 
Bu özgün çalışma, depresyon sorunlarıyla yetersiz uyku arasındaki ilişkiye dair güçlü bir bağlantı kursa da, genel konuşmak gerekirse söz konusu etkiler iki yönde de gözlemlenebilir.
 
Temelde tam olarak neler yaşandığını anlayabilmemiz için daha çok araştırma yapılması gerekiyor fakat en çok umut vaat eden şeylerden biri, lateral orbitofrontal korteksin işlevini araştırmak.
 
Çalışmanın yazarlarına göre, özel olarak tedavilerde beynin bu bölgesinin hedeflenmesi, bazı büyük gelişmelere yol açabilir.
 
Dünya çapında depresyondan etkilenen kişi sayısının 300 milyondan fazla olduğunu düşünürsek, depresyonun beyinde nasıl çalıştığı ne kadar çok anlaşılırsa, onun zararlı etkilerini düşürmek için kullanılabilecek yolların bulunması da o kadar çabuklaşır ve beyinde yeni aydınlatılmış olan bu bağlantı, takımın yeni bir yöntem geliştirmesine yol açabilir.
 
Araştırmacılar bu özel durumda, bilim insanlarının depresyon problemi yaşayan insanların gece daha iyi uyumalarını sağlamanın yollarını bulabileceklerini söylüyorlar.
 
Bu konuda hiç faydası olmayan şey ise, modern dünyanın yükselen hızıyla birlikte ihtiyacı olandan daha az uyuyanların sayısının giderek artması; bu durum daha çok ruhsal ve fiziksel sağlık sorunlarına davetiye çıkarıyor.
 
“Günümüz dünyasındaki daha uzun çalışma saatleri, işi gidiş-geliş saatleri, geç saatte yapılan faaliyetler ve elektronik aletlere olan bağımlılığın artması sebebiyle, kötü uyku ve uyku yoksunluğu dünya nüfusunun üçte birinden fazlasını etkileyen yaygın bir problem olmaya başladı” diyor Feng.
 
Kaynak:
1) Şeyda Culfa (popsci.com.tr)
2) Science Alert