ÜNİVERSİTELERDE BAŞARININ ÖLÇÜSÜ...?

1535
Prof. Dr. Erdinç Yiğitbaş
Hani hep söylenir ya “Halep ordaysa arşın burada”... Karşısındakinin zekasını alaya alır gibi “Halep’te altmış arşın atlarım” soytarılığına karşı yaratıcı halkımızın uydurduğu hikayedir. Ölçü ve iz’an yoksunu, kendi küçük dünyası içinde özgüveni tavana vurmuşlara sık sık hatırlatılması gerekir ama herkesin kendine göre işi-gücü var...
Büyük- küçük, az-çok, iri-ufak, ... gibi kıyas kavramları ile kalite ve başarı ölçüleri kendi mutlak ve ölçülebilir eşdeğerleri arasında yapılır. Örneğin sahip olduğumuz bir arap atı ile bir midilliyi kıyaslayıp benim atım ne büyük demek saçmadır... Bir kimyacının uluslararası yayın sayısını rakamsal olarak ifade edip diğer bilim insanlarına caka satması aptalcadır... Öte yandan sayısal büyüklükler ile kalite bazan bilinçli olarak birbirinin yerine kullanılır. Algı yönetimi ustalarının işidir bu... Üniversitemizde öğrenci sayısı 40 bine ulaştı demek, enstitümüzde öğrenci sayısı iki katına çıktı demek kaliteli eğitim verdiğimiz anlamına gelmez. Ama.... diye başlayan cümlelerle de bilim olmaz, bilmeyenlere duyurulur...
Üniversitelerdeki saçma sapan, benimki daha çok, benimki daha büyük saçmalıklarından birine çok güzel bir örnek çalışma URAP (University Ranking by Akademik Performans) tarafından yapılmış... URAP, resmi istatistikleri kullanarak üniversiteleri “akademik performanslarına” göre sıralayan bir organizasyon. Beş yıldır bu işlevini güvenilir şekilde sürdürüyor.  Bu yıl öncekilerden çok farklı bir iş daha yapmış. Üniversiteleri bu kez “alan bazında” da sıralamış. Yani matematik alanında , fizik alanında, kimya alanında, ...vb her biri için üniversitelerin akademik performans sıralaması yapılmış. Hem Dünya ve hem de Türkiye için.... (Meraklısına adres şu: http://tr.urapcenter.org/2013/index.php)
Bu neden yararlı? Bir üniversitede en başarılı bölüm ya da akademisyen en çok sayıda yayın yapan ya da en çok atıf alan değil, Dünya’da ve Türkiye’de kendi muadilleri içinde konumu en iyi olandır. Bunu bazılarına anlatmak çok zordur, biliyorum. İsteyene şekil ve krokilerle basitleştirerek de anlatabilirim, uygun yer ve zamanda. Malûm “bunlar teknik konular”...
URAP’ın değerlendirmesi çok ayrıntılı incelemeyi gerektiriyor. Ben doğrudan kendi bilim dalımla ve kendi üniversitemle ilgili olanlardan bahsedeceğim...
Türkiye üniversitelerinde,  Dünya üniversiteleri arasında bilim dalları bakımından yapılan sıralamada en yüksek sıraları alan bölümlerden biri “Yerbilimleri”...  ODTÜ Yerbilimleri 304 ve İTÜ Yerbilimleri 308’inci sıralarda...  Fazla ayrıntıya girmeden diyeceğim odur ki; Türk yerbilimleri akademik performansı bakımından  Dünya’da  oldukça iyi bir yerdedir.  Üniversitemizin yerbilimleri performansına baktığımızda ÇOMÜ yerbilimleri Türkiyede 12’nci ve Dünya’da ise 780’inci sırada... ÇOMÜ Çevre Bilimleri ise; Türkiye’de 11’inci ve Dünya’da 757’nci sırada...  Burada Yerbilimleri olarak tanımlanan gruba üniversitemizdeki akademik birimlerden Jeoloji Mühendisliği, Jeofizik Mühendisliği ile Coğrafya Bölümünün Fiziksel Coğrafya kısmı karşılık gelmektedir. Benzer şekilde Çevre Bilimleri olarak tanımlanan gruba çeşitli fakültelerimizdeki  Ekolojik Uygulamalar, Toprak Bilimi, Çevre Yönetimi gibi birimler de dahildir.  Dolayısıyla, her ne kadar üniversitemizdeki akademik birim olarak Jeoloji Mühendisliği Bölümüne tam olarak karşılık gelmemekle birlikte URAP istatistiklerine göre Jeoloji Mühendisliği Bölümümüz ÇOMÜ’nün Türkiye ve Dünya sıralamasındaki en iyi iki bölümünden biridir...! İşte; ÇOMÜ Yerbilimlerinin Türkiye ve Dünya’daki yeri bu...!
Üniversitemizin en alt sıralarındaki bölümleri ise Ticaret, Yönetim, Turizm, Beşeri Bilimler, Kentsel Planlama.... vb sosyal bilim dalları... Yani öğrenci sayısı en yüksek bölümler...! İktisat ve İlahiyat ise listeye bile giremiyor. Çünkü uluslararası performansları sıfır...!
Yerbilimleri, diğer bilim dallarına fark atacak düzeyde Üniversitemizin en iyi/daha da iyi bölümü olabilirdi... Neden mi? Yerbilimleri grubunu ilgilendiren Jeoloji ve Jeofizik Bölümleri ile Coğrafya Bölümünün Fiziksel Coğrafya  Anabilim Dalı akademisyenlerinin durumlarını incelediğinizde bunun cevabını siz de verirsiniz... Jeoloji Bölümünün (bir kısım) akademisyenleri Türkiye standartlarında oldukça yüksek düzeyde uluslararası yayın yapmakta ve bunlara uluslararası atıflar almaktadır.  Ancak bu çalışmalarını adeta “her şeye rağmen” yapar durumdadırlar... Üniversitemizin akademik performansı bakımından en iyi ikinci sıradaki bilim dalındaki;
Jeoloji Bölümünde son 4 yılda doktorasını bitiren 6 Araştırma Görevlisine hak ettikleri yardımcı doçent kadrosu verilmemiş, hatta bunlardan birinin işine de son verilmiştir. ÇOMÜ’de yardımcı doçent kadrosu verilmeyen bir diğeri ise kendisine Dünya sıralamasında 308’inci olan İTÜ’de(!) kadro bularak üniversitemizden ayrılmıştır...  Öte yandan yine Jeoloji Bölümünde dört yıldır doçent kadrosu bekleyen bir ve 2 yıla yakın zamandır profesör kadrosu bekleyen 2 öğretim üyesi bulunmaktadır... Bu araştırma görevlileri ve öğretim üyesi arkadaşlarımın akademik performansı, değil üniversitemiz ortalamaları, Türkiye ortalamalarının çok üzerindedir... Jeofizik Bölümünde ise yine doktorasını son 2 yıl içinde bitirmiş 2 araştırma görevlisine yardımcı doçent kadroları verilmediğinden üniversitemizden ayrılmak zorunda kalmışlardır. Bu araştırma görevlilerinden birinin akademik performansı kendi bölümündeki doçent seviyesindeki akademisyenler düzeyinde ve belki de üzerindedir... Değil ÇOMÜ, Türkiye ortalamaları üzerindedir...! İşte;yerbilimleri’nin ÇOMÜ’deki durumu da bu...!
Türkiye ve Dünya sıralamasında üniversitemizi en yüksek seviyede temsil eden Jeoloji Bölümü akademik özlük hakları bakımından yöneticilerden son 4 yıldır “sıfır” çekmiş bir birimdir...!
Nereden nereye geldik değil mi...? Eldeki kaynakları kullanmakta ölçü ve iz’an olmazsa Halep’te altmış arşın atlamakla övünür dururuz...
Belki birileri de Türkiye üniversitelerindeki “akademik yönetici”lerin “bilimsel” performansını inceler... Ne dersiniz? İlginç olmaz mı?
HÜLASA: 1. Başarının cezalandırıldığı bir ortamda akademik gelişme ebediyyen olmaz... Bugün banadır, yarın sana...!
2. İyi oyuncuyu oyundan alıp dışarıdan istediğini oyuna sürmek takım kaptanını mutlu edebilir ama maçı kazandırmaz...!