sermet@canakkaleolay.com
Yıkama yağlama birazda yalama çabalarıyla unvanı "atom karıncaya" çıkarılan vekil için şimdide "tak istedi şak yaptı' türünden güzellemeler ile gerçeklerin altüst edilmesi bugünlerde karşılığını; bir dönemin paralelci, kah Firuze, kah Feride maskeli bin bir suratlı tetikçilerinin 500 bin lira değerindeki lüks evleri ile mi kendisini buluyor bilemem ama, sürdürülen dezenformasyonun ortaya çıkarılmasını da sağlamak da bizlerin sorumluluğu Neymiş Ülgür Gökhan, Bülent Turan'dan Güzelyalı atık su arıtma ve kanalizasyon projesi kredisinin onaylanmasını istemiş de Bülent Turan bir gün içerisinde onay çıkarmış Biz, Çanakkaleliler de bunu yedik doğrusu!
Her şeyden önce şunu bir not edelim; Bülent Turan cebindeki parayı vermiyor, belli bir prosedür gereği iller bankası, bu krediyi almaya uygun koşulları olan belediyelere bu kredileri veriyor, sonuçta da vatandaşlar tarafından ödeniyor.
‘Dün talep etti de, bugün onaylandı’ cümlesi tam bir parlatmaca, bilakis bu kredilerin ne kadar siyasi amaçlarla kullanıldığı gerçeğini bir kez daha gösteriyor.
Mart ayının başında müsteşar yardımcısının onay vermiş olduğu bir kredinin hala imza için beklemesi aslında işin özüne ilişkin çarpıklığın boyutunu net olarak ortaya koymakta.
Kaldı ki müracaatın çok daha önce yapıldığını düşündüğünüzde bugüne kadar bu kredinin süründürülmesi hükümetin devletin olanaklarını öncelikli olarak yandaşlar için kullandığını göstermektedir.
Ya da bu olayda olduğu gibi birilerine şov yaptırmanın aracı haline dönüştürülmüş durumda bürokrasideki işleyiş.
Olaydaki asıl olan bu çarpık işleyişi es geçerek, Bülent Turan’ı; ‘dün talep edildi, bugün imzadan çıkardı Çanakkale’ye hizmet’ şeklinde yıkayan yağlayanlar gerçekleri halktan gizlemektedirler.
İşte bu gerçekleri halka ulaştırmayı görev edinmiş, gazeteciler de baskı altına alınmakta, özgür basın susturulmaya çalışılarak karanlıklardan beslenenler istediği gibi at oynatmaya çalışmaktadırlar.
Hele birde yarattıkları havuzlardan beslenen yanaşma medya ile yalan yanlış, çarpıtılmış özel olarak üretilmiş haberlerle sürdürülen bir dezenformasyon oluşturulunca ortaya çıkan tablo gördüğünüz gibi; sefaletin, alçaklığın, yalancılığın, riyakarlığın tablosu olmaktadır.
Kredi onayı ile ilgili gerçekleri çarpıtarak servis edenler aynı zamanda Turan’ın, Ülgür Gökhan ile görüşmesinin ardından siyaseten sürdürdüğü karalamalara da balıklama atladılar.
Ülgür Gökhan Ankara’daki görüşme sonrasında Çanakkale’ye gelip “dedikodu değil diyalog ”olarak ifade ettiği görüşler karşısında Bülent Turan öyle rahatsız olmuşa benzer ki; bayram demeden, aldı sazı eline verdi veriştirdi.
Görüşme tutanakları diye feryat ederken, duyan da sanacak ki; çok önemli son derece hassas bir zirve gerçekleştirmişlerdi.
Bir kez daha ortaya çıktı ki Bülent Turan bu kentte siyasetini çatışma kültürü üzerinden kurmuştur.
AKP’nin savaş şiddet stratejisi bu kentte de Bülent Turan’ın çatışmacı kimliği üzerinden sürdürülmektedir.
Verin gazı, verin coşkuyu; alkışçılar, yağlamacı, bağlamacı yanaşmalar, amaçlarınıza ancak böyle ulaşabilirsiniz.
Bu bir stratejidir, bu stratejinin bir parçası olduğunuzu anladığınızda kullanılmışlığınızın farkına vardığınızda umarım çok geç olmamış olur.
Bu gelişmeden ders çıkarması gerekli kişilerden biri de Ülgür Gökhan’dır.
İletişim ve diyalog beraberinde müzakere ilkeli bir süreçtir.
Bunu kavramayanlar her durumda kendilerine fayda ve menfaat sağlama noktasında hareket edenlerle sürdürülecek diyalog süreçleri, hele birde bu kültürden yoksun aktörlerle sürdürülüyorsa hayırlı bir sonuca ulaşmak olası değildir.
‘Dedikodu değil diyalog’ tarzından rahatsız olup esip gürleyen, kentteki çeşitli konularda siyaseten karalamaları kendine rehber alarak siyaset üretmeye çalışanlarla alınacak çok yol yoktur.
Büyük fotoğrafta böyledir, tek tek lokal uygulamalar da bu temeldedir.
Geçinmeye niyeti olmayanların ad öğrenme diye bir çabaları olmaz.
Ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan Kürt sorunun geldiği nokta da tam böyledir.
Bir bayramı daha geçirdik ancak insanlık adına ne kazandık diye herkes kendisini sorgulamalıdır.
Kentin diğer bir AKP’li milletvekilin katıldığı bir bayram programında savaş naraları atıp “acılar sürecek” şeklinde demeçler verip hala ölümlere davetiye çıkarılıyorsa ‘yazıklar olsun’ demekten başka bir şey bulamıyorum.
Tüm bu gelişmelerin vicdanlarda yarattığı etkiler gerçekten çok olumsuz ve son derece hassas bir noktaya kadar geldi.
Umarım barış, adalet, eşitlik gibi insani değerlerin kendini bulacağı bayramlar çok uzaklarda değildir!...