Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Tuhaf dünyamız...22.06.2009

1880

Kapitalizmin “yönetememezlik” krizine bağlı olarak yaşamın her alanında birçok tuhaflıklar yaşanmaktadır. Ekonomik, sosyal, kültürel yaşamın birçok alanında yaşanılan gerçekliklerin, anlaşılabilir olmasını sağlamak için “yönetememezlik” krizinin sonuçları ile yaklaşmaktan başka çare yoktur. 
Böyle yaklaşmanızı ve düşünmenizi salık veririm.
Yoksa ruh sağlınızı için ciddi riskler ile karşılaşabilirsiniz.
Neden mi?
Bir ay önce Başbakan “kredi kartı borçluları dürüst değildir” dedi.
Şimdi hazırlanan yasa tasarısı ile “dürüst olmayan bu vatandaşlar için” kurtarma planları hazırlanmaktadır.
Demek ki gelinen yerde faciaya dönüşen bu duruma müdahale edilmesi gerekmeydi.
İşte böylesi tuhaflıklar bundan sonra çok karşılaşacağınız gelişmeler olacak.
Krizden kurtulmak için  iş dünyası bazı sendikaları da yedekleyerek bir kampanya başlattı.
“Evde oturma, pazara  çık”
Bu sendikaların yöneticileri , başta üyeleri olmak üzere çalışanların gerçekliklerini bilmiyorlar mıydı?
Biliyorlardı ama onlara bir yedek olma görevi verilmişti onun gereklilikleri için böylesi bir aldatmacanın bir parçası olmuşlardı.
Kendi üyeleri haykırdı ;pazara değil,sokağa çıkıyoruz,mücadeleden başka bir alternatifimiz yoktur diye.
Vaziyet ;yönetememezlik krizi aldı başını gidiyor

Çanakkale Devlet Hastanesi koruma gerçeği
Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Devlet Hastanesinin merkez binası için Cumhuriyet dönemi eseri olarak koruma altına  alınması kararı vermişti.
Seçimlerden önce bu konuda Çanakkale Devlet Hastanesi alanının TOKİ’ye devri ile ilgili bazı duyumlar piyasada dolaşıyordu. Sonrasında ne oldu ise oldu; hangi plan dahilinde bir kurgu yapıldıysa önce Koruma Kurulunda bu noktalarda hassasiyeti ile tanınan bir üye devre dışı bırakıldı.
Sonra da alınan bu karar sadece Çanakkale Belediyesi üyesinin  muhalefetine  karşın kaldırıldı.
Gelişmeler burası Türkiye dedirtecek cinsten idi.
1 ay önce alınan karar ne oldu da ; şimdi kaldırılmıştı.

Çok doğal olarak kentin duyarlı kesimleri bu noktada tepki gösterdi. Bu duyarlılık takdirle karşılanacak bir duyarlılıktı.
Bir kez daha   Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ı CHP İl örgütünü ve destek veren sivil toplum örgütleri ve Çanakkale Halkını  gösterdikleri duyarlılıktan ötürü kutlarım.
Sivil toplum örgütleri arasından da  Çanakkale Çevre Platformu ,Akademik Odalar Birliği, Mimarlar Odası  ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği bu konuda bir adım önde oldular.
Bütün bunlar yaşanırken bir başka gelişmede dikkatlerden kaçmadı . Özellikle bazı meslektaşlarımız bu olayı    bir söylenti ardından koparılan fırtına olarak değerlendirerek bilerek veya bilmeyerek Truva Atı rolüne soyundular.
Türkiye’de  bir çok konuda yaşanılanlar tamda bu paralellikte gelişmiyor mu?
Eğer kamuoyu tepkisi bir şekilde elimine edilir,tepki gösterenler devre dışı bırakılırsa   çok şeyimizi kaybettiğimiz  bir çok örnek yaşadık.
O bakımdan bu konuda gösterilen hassasiyet sonuna kadar sürdürülmeli,kurul kararının yeniden alınması için mücadeleye devam edilmelidir.
İşin içinde rant olursa bir bakarız ki bir gün hiç hissettirilmeden   bu senaryo gerçek oluvermiş.
Uyanıklığı elden bırakmadan ,konunun takipçisi olmak önemlidir.
Bu noktada aktarılan bir başka spekülasyonda  bu duyarlılığı gösterenler için  bir başka alanda yapılacak başka bir hastaneye karşı çıkıyormuş gibi bir tespittir.
Ne alaka !
Tüm bunlar koruma bilincinin gelişmesinin engellenmesi,   bu duyarlılığın yok edilmesi planlamalarına hizmet eder.
Çanakkale Devlet Hastanesi merkez binası mimari kültürümüz gereği korunmalı ayrıca bu alan da bir tasarrufta bulunulması gerekirse kent insanının iradesi temelinde olmalıdır.
 Kimse kent iradesini yok saymaya kalkmasın.
Ayrıca meslektaşlarımızı da uyarıyorum.
Bu noktada ince bazı hesapların farkında olmadan destekçisi  olabilir ve kamuoyunun çıkarları ile çelişen bir konumlama içersine girebilirsiniz.
Konuyu tekrar gözden geçirmenizde fayda var.

Sosyalist sol hareket üzerinde psikolojik hareket.
Ergenekon süreci ile birlikte aynı zamanda bir psikolojik hareket başlatılmıştır.
Bu hareketin özünü  sosyalistlerin darbeler karşısındaki tutumlarının tahrif edilerek onları darbeciler ile işbirliği içersinde göstermek çabaları oluşturmuştur.
Sözde özgürlükçü olduğunu söyleyen yeni dünya düzeninin liberal “aydınları”böylesi yoğun bir çaba  içersindeler.
En son bu kervana SHP Genel Başkanı Hüseyin Ergüven’de  katıldı.
Bir gazeteye verdiği açıklamada   özelikle 68 kuşağı devrimcilerini 12 Mart darbesine  zemin hazırlamakla suçladı.
Ortalıkta darbeciliğe karşı içi boşaltılmış bir karşı duruşun olduğu şu günlerde  bu çabaları anlamamak hiç de zor değil.
Sosyalist solun yıpratılması onların özgürlük ve demokrasisinin gerçek savunucuları olarak etki alanlarının azaltılması için Ergenekon süreci ile oluşan bir dezenformasyon yaratılmak istenmekte.
Özelikle bunu kendilerinin   özgürlüklerden yana olduğunu söyleyen liberaller yapmakta.
Bu kapsamda ÖDP içersinden ayrılan Ufuk Uras’ın  başını çektiği “Özgürlükçü Sol” hareketi şimdi yeni bir  sınav beklemektedir.
Şimdiden bu kesim ile kesin ayrım çizgilerini yaratamayan “Özgürlükçü Sol” hareket bu liberal cenahın yeni bir yedek gücü olur, çıkar.
Sermet ATADİNÇ