havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Tonguç’un heyecanı, bizim umudumuz.

1208
Cuma günü telefonum çaldı, arayan bizim Gemici idi.
Erdal Eren anmasına gelemeyeceğini, oğlu Tonguç’un katılacağını söylüyordu.
13Aralık günü Tonguç ile Saat Kulesi Meydanı’nda buluştuk.
Tonguç diğer genç arkadaşları gibi heyecanla basın açıklamasını takip ediyor, atılan sloganlara büyük bir coşku şile katılıyordu.
Burjuvazi amacına ulaşamamıştı;12 Eylül askeri faşist darbesi ile devrimcileri asıp işkenceden geçirip cezaevlerine atanalar onca baskıya rağmen bu mücadeleyi engelleyemedi.
Erdal Eren gibi nice devrimci bugün yine işçilerin emekçilerin gençlerin mücadelesinde yaşıyor.
Şimdi artık Tonguçlar, “Denizlerden Erdal’a gençlik emeğin saflarında” sloganlarıyla devrim ve sosyalizm mücadelesine bağlılıklarını meydanlarda haykırıyorlar.
“Yaşasın Devrim ve Sosyalizm” sloganı atılırken Tonguç’un heyecanı, şimdi bizlerin umudu oldu.
Burjuvazi kendi düzenini sürdürmek için ona karşı çıkan; eşitlik adalet, demokrasi ve özgürlük talepleri için mücadele eden devrimcileri yok etmek adına sürdürdüğü çabalar sonuç vermedi.
Şimdi gençler bu mücadelede yitirdiğimiz devrimcilerin anılarını mücadeleci kimliklerini kendilerine rehber aldılar.
Büyük bir heyecan ve coşku ile onların izinden ilerliyorlar.
Erdal Eren anmasında gençlerin bu yönelişini bir kez daha gördüm.
Bu gelecek adına, umutlu olmak adına son derce değerli bir gelişme.
Onlar bu sömürü çarkının dönmesine engel olacaklar, işçi sınıfının devrimci mücadelesinin destekçileri olarak enerjilerini seferber ettikçe emek ve demokrasi mücadelesi dinamizm kazanacaktır.
Erdal Eren anmasında önemli ve değerli bulduğum bir başka gelişme Çanakkale Belediye Başkanı’nın geçmiş yılarda olduğu gibi, bu yılda faşist darbenin bu insanlık düşmanı uygulaması karşısında duyarsız kalmaması oldu.
Geçen sene bizzat Ülgür Gökhan kendi katılmış bu yılda temsilen Başkan Vekili Rebiye Ünüvar katılarak gösterilen duyarlılık takdir toplamıştır.
Pişkinliğin bu kadarı fazla
Akfa olarak bilinen imar dosyasının olağan üstü meclis toplantısında yeniden görüşülmek üzere komisyona iade edilmesi sonrasında AKP’nin yaptığı açıklama rant siyasetinin ne kadar seviyesiz ve ilkesiz olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı.
Hem de bu sefer ‘bu kadar da olmaz’ ,’böyle de kıvrılmaz’ dedirtecek kadar bir seviyesizliğe tanıklık ediyoruz.
Kasım meclisinde çekimser kalarak destek veren ,Aralık meclisinde oylamaya katılmayarak kararın meclisten geçmesini katkı sunan AKP grubu şimdi ortaya çıkıp “CHP AKP’ye özür borçludur” diyecek kadar hafiflik gösterebilmektedir.
Kamuoyunda bu plan değişikliğinin geçmesi için çaba gösteren taraflar yeteri kadar teşhir olup sıkıştıkları için şimdi böyle bir tavır içersine girmeleri gerçeği herkes tarafından net bir şekilde görülmesine rağmen AKP’nin siyasal fayda için sürdürdüğü demogoji nafile çabalardır, laf-ı güzafdır.
Tekrar komisyona iade edilen imar plan değişikliği teklifi bir şekilde tekrar meclise gelecek ve bir şekilde kabul edilecektir.
Mevcut sistem gereği bu böyle olacaktır.
Bu sistem içersinde şu veya bu şekilde o alandaki plan değişikliği yapılacak belki biraz daha küçültülmüş, veya sağı solu makyajlanmış binalar o alana yerleştirilecektir.
Ancak bunca tartışmadan sonra Çanakkale halkının sıkı bir şeklide takip etmesi gereken nokta özel proje alanı için belirlenmiş imar notlarından kesinlikle taviz verilmemesi olmadır.
Ancak o alanın halkın talebi olarak halk için kullanılması talebinin gerçekleşmesi bir sistem sorunudur.
İster istemez bunca tartışma bizi halkın taleplerinin gerçek anlamda hayata geçirildiği buna ilişkin gerekli yasal ve idari düzenlemelerin yapıldığı demokratik özerklik ve buna uygun özerk yerel yönetimler kavramına götürür.
Sorunun özü sistemsel bir sorun olarak gelip buraya dayanmaktadır.
Çanakkale Belediyesi’nin o alanı gerçek anlamada halkın çıkarlarına göre düzenlemesi konusu bir mülkiyet sorunu olarak karşımızda durmaktadır.
Gerçek anlamda demokrasinin işleyişi ve halkın taleplerinin belirleyici olduğu dönüşümleri yaratmak önümüzdeki en önemli hedefler arasındadır.
Bunu sağlayamadıkça daha çok AKFA gibi konular gündeme gelecektir.
Onun için halkın çıkarlarına uygun dönüşümler bazılarının menfaati için ciddi tehlike demektir.
Özünde sınıfsal olan bu çelişki çözülmedikçe, mülkiyet konusuna halkın çıkarları için yapılacak müdahalelerin hukuki yapısı oluşturulamadıkça;  halk için kalıcı sağlıklı çözümler üretilemez.
İşte demokrasi mücadelesinin ekonomik dönüşümü böylesi radikal değişimleri gündeme getirecektir.