Turgut Çamer

turgutcamer@hotmail.com

TEKRAR'A DÜŞMEK ŞART OLDU..!

Değerli okurlarım 8.5 yıl önce bu köşede "Ölüler Altın Takar mı?!.." başlıklı yazımda Kazdağı ve çevresinde siyanürle altın aranmasına ilişkin bazı teknik bilgiler vermiştim.

7353

 

 

***

            “Maden çıkarma” konusu tekrar güncelleşti ve ben de tekrara düşme pahasına 22 Şubat 2011’de kaleme aldığım yazımı bazı parantezler açarak yeniden yayımlıyorum.

            Ayni yazımın anonsunu 24 Temmuz 2019 tarihinde “YER ÜSTÜNÜ ve YER ALTINI ÖLDÜRMEK..!” başlıklı makalemde yapmıştım. Dediğim gibi ‘altıncıların kıyımı’ tekrara düşmeme neden oldu.

 

“Ölüler Altın Takar mı?!..”(*)

DEĞERLİ okurlarım, Bergama’da siyanürle altın arama kararına tepki olarak yazılmış “Moğollar”ın şarkısının adını bu haftaki yazımın başlığı yaptım. Bunun iki nedeni var; biri Belediye Meclisinin Şubat ayı toplantısında, Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın ulusal medya’da da yer alan sözleri, diğeri de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden İşleri Genel Müdürlüğü Koordinasyon ve Daire Başkanı Mehmet Tombul’un Kaz Dağlarında altın aranması ile ilgili Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası (ÇTSO)’da düzenlenen toplantıdaki sunumu…

 ***

Sayın Ülgür Gökhan’ı tanırım; tanıdığım kadarıyla sakin, hata yapmamaya meyilli, kolayca sinirlenmeyen, ağzından çıkacak sözcükleri önceden tartan bir üsluba sahip biri diye bilirdim. Öyle hiddetli hiç görmemiştim!..

                O, altın arayan şirketler için meclis toplantısında:

                “ – Kazdağı ve çevresinde siyanürle altın arayan şirketlere karşı gerekirse kampanya başlatılmalı. Karılarımızın kollarındaki bilezikleri, parmaklarımızdaki yüzükleri bunlara verelim, buradan DEFOLUP GİTSİNLER! Bu işin şakası yok…” demiş.

                - Haksız mı?

                O kadar haklı ki; altının % 20’si elektronik eşya, % 80 ise mücevher yapımında kullanılıyor. Kimi gözlerin altının parıltısıyla kör olacağını önceden sezmiş ve sağlıklı duyusunu çalıştırmış, “altının parıltısıyla gözler kör olmamalı!” diye haykırmış.

                Truva Kralı Priamos’un kızı Kassandra’nın bir kusuru varmış! Truva’nın barbar batılıların eline düşeceğini önceden sezmiş ve bunu haykırmış. Ama ona kimse inanmamış!..

                Günümüzde siyanürlü altıncılığın doğaya ve insanlara vereceği zararları örneklerine bakarak sezip; Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Çevre Platformu Dönem Sözcüsü ve Çanakkale Ziraat Odası Başkanı Sayın Hicri Nalbant, Tüm Sivil Toplum ve Demokratik Kitle Örgütleri ve Üniversiteler gibi “Cennet Kaz Dağları” için haykıranlar günümüzün Kassandra’ları olmalı!..

***

                Çanakkale Belediye Başkanı’nın “ Defolsunlar!..” çıkışından, sanırım 15 gün sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkilisi Çanakkale’de öyle bir sunum yapmış ki, “OLAY”’ın  yazarlarından Sayın Ensar İlYASOĞLU, yetkili M.TOMBUL için “Sanki Misyoner!..” yakıştırmasını yapmış.

- Haksız mı?

O Kadar haklı ki, bir şeyi olduğundan farklı gösterenlere ne denir?

 “Takiyyeci!..” Nasılsa; bu millet araştırmaz, sorgulamaz, onun biat kültürü gelişmiştir! Ne söylesek inandırırız taktiği…

 

                Bakınız, Maden İşleri Genel Müdürü sunumunda neler neler söylemiş:

“ – Altın çıkarılırken kullanılan siyanür bir sigaranın çevreye saldığı kirlilikten daha az etki yaratıyor!!!”

 Bir Kimya Mühendisi ve Sağlık Bakanlığı Dr. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Toksikoloji Laboratuarları Sorumluluğunu yapmış biri olarak bende bu sözlere “PES!!!” diyorum.

*Dünyanın en güvenli sayılan altın işletmelerinde bile siyanür yüzünden çevre katliam ve felaketleri gözlenmiştir.

* Siyanür, dünya üzerindeki en zehirli (Toksik) bileşiklerden biridir. Çok az (eser) miktarı dahi insan ve diğer canlı türlerinin çoğu için zehirlidir.

Genel Müdür M. Tombul: Çanakkale’de şimdiye kadar verilmiş; 553 Arama Ruhsatı, 300 İşletme ruhsatı bulunuyor. 16 Firma altın arama ruhsatı ve işletme ruhsatı almıştır. Yerin altını daha iyi keşfetmek için - daha çok, daha çok, daha çok delmemiz gerekiyor! - Adamlar dağı sırtına alıp götürecek değil ki! Yabancı sermaye ile birlikte iş güvenliği ve kültür gelecek!..demiş.

                Bu değerlendirmelerin neresini düzeltebiliriz bilemiyorum! Bay TOMBUL, deliklerin çapından ve sondaj derinliğinden her nedense söz etmemiş.

    Ben söz edeyim: - Kaz Dağlarında altıncıların açacakları deliklerin çapı 300metre, derinlikleri de 175 - 300 metre kadardır.

Ancak, Sn.Tombul her nasılsa bir gerçeği de ifade etmiş:

 “ – Avrupa’da 500, Güney Afrika’da 3600 metre sondaj derinliği gerekiyor” demiş.

·        İşte bu yüzden; Altın Tekelleri Türkiye’ye ve Kaz Dağlarına akın akın geliyor!..

·        1Ons (31 gram) altının oralarda üretim maliyeti 280 dolar iken, Türkiye’de 125 dolar.

 

(Yukarıdaki üretim maliyetleri 8,5 yıl önceydi. Bugün; 1 Ons [31 Gram] altının Türkiye’deki maliyeti 373 Dolar. Kanada’da 745-781-1017 Dolar. Meksika’da 855-1317 Dolar.)

  

* Tabii ki elin yabancısı buraya hücum eder. Çünkü altın Türkiye’de yüzeye daha yakın. Aslında bu işlemin madencilikle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Yapılan altın fabrikası kurmaktan ibarettir.

* Türkiye’de 130 milyon zeytin ağacından 100 milyonu tehlike altında. Zeytinlikler; tüm Türkiye’de olduğu gibi Çanakkale’de de % 75’i engebeli arazilerde (Kaz Dağı ve eteklerinde) bulunuyor. Bu güneş gibi bir gerçektir.

***

                Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) üyesi olarak benim sorum şu?

- Özal döneminden bu yana Çanakkale’den seçilen milletvekilleri Kaz Dağları’nın “Milli Park Alanı” olması için neden çaba göstermemişlerdir?

Biliyor musunuz?..  1986 yılında Ankara’da, kurulan bir Alman şirketi Çanakkale’de altın aramak için kurulmuştu.

***  

                Yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ü referans yapıp, sapla - samanı birbirine karıştırmış Sn.Tombul. Kuşkusuz, yer altı zenginliklerimizden tabii ki yararlanacağız. Ancak, doğayı yok ederek değil.

                Eğer önderimiz bu günleri görseydi, böyle yararlanmaya “hayır” demez miydi?

                Yalova’da yapılan bir kır evinin projesini, “bir ağaç” kesilmesin diye değiştirtmemiş miydi?

                SON SORU: Kaz Dağlarında kaç ağaç kesilecek biliyor musunuz?..

                                                                              ***

Sevgili Çanakkale OLAY okurları, 8,5 yıl önceki yazımı bir kez daha okumuş oldunuz.5 ve 18 Ağustos’ta Kirazlı Balaban mevkiindeki etkinlikler Kaz Dağları’nın sahipsiz olmadığını, hamasetle değil gerçekten ‘yerli ve milli’ duyguları bünyesinde barındıran on binlerce yurtsever yurttaşımız dünya aleme gösterdi.

Bu etkinlikler bir şey daha gösterdi. Özgürlük Parkı’nda Moğollar ve Kirazlı da dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say’ın konserlerini… Yani “Beştepe’nin Akil Sanatçıları!” ile gerçek sanatçılar kimlermiş gördük. Moğolları da, Fazıl Say’ ı da bir kez daha yürekten kutluyorum.

*Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan             “İstanbul’ a ihanet ettik” demişti. Bu ihanete 3. Havalimanı ile kuşların göç yollarına ve kuzey ormanlarına ihaneti de eklemek gerekir. Çünkü kuşların kanına bulanmış bazı uçaklar 300 kilometre uzaktaki başka havalimanına iniyor.

Sayın Cumhurbaşkanının “Kaz Dağları’na ihanet etmeyeceğiz” demesini beklemek hakkımız değil mi? Der mi?.. Derse ve gereğini yaparsa; işte o zaman bir şeylerin iyiye güzele doğru evrildiğine inanabiliriz değil mi?

Saçmaladım galiba!.. Sorunu yaratandan, soruna çözüm bekliyorum! Sizi bilmem ama ben torunlarımız ve gelecek nesiller için yine de umudumu yitirmek istemiyorum.

(*) 22 Şubat 2011’ de Ankara Mektubu isimli köşemde yayımlanan bu yazı güncelleştiği için paylaşmak istedim… T.Ç.