sermet@canakkaleolay.com
Ülkemiz her geçen gün çok daha sıkıntılı olabilecek bir sürece doğru hızla yol alıyor. Bu süreç, ülkeyi bir savaş yerine çeviren savaş ve şiddet politikalarıyla birlikte, siyasallaştırılmış dinci gericiliğin saldırılarıyla tahkim edilmiş, demokratik laik çağdaş değerlerin yok edilmek istendiği koşullarda; demokratik yapının sınıfsal gerçeklerle kopmaz ilişkisine bağlı olarak sermayenin emekçiler üzerindeki azgın saldırılarıyla sürmektedir. Gün geçmiyor ki; kuşatılmış, tanklarla toplarla yıkılıp, yakılan, sokağa çıkma yasaklarıyla yaşam hakkının yok sayıldığı yerleşim yerlerindeki sivil ölümleri, şiddeti, yok etmeyi çözüm yolu olarak gören politikaların sonucu olarak her gün kaybettiğimiz halkın evlatları genç polis ve askerlerimizin ölüm haberleriyle yurdumuzun muhtelif illerindeki hanelere düşen ateş hepimizi acılara boğmasın!
Kaybettiğimiz tüm bu insanlar halk çocuklarıdır, savaş bu düzenin devamından çıkarı olan sermayenin başvurduğu bir yöntemdir, onun için onların çocukları değildir yitirdiklerimiz, onlar sadece bu ölümler üzerinden nemalanmak için hamaset yaparlar, timsah gözyaşları dökerler, milliyetçi duyguları kaşıyarak halkları birbirine düşmanlaştırarak, saltanatlarını sürdürmek için yalan üzerine kurulmuş her türlü tezgaha başvurmaktan çekinmezler.
Ağızlarından düşürmedikleri vatan millet edebiyatıyla da uluslararası sermaye ile kucak kucağa olan pozisyonlarını da gizlemeye çalışmaktadırlar.
Şehirler yıkılıp yakılmakta binlerce insan göç etmek zorunda bırakılarak “ya baş eğeceksiniz ya baş vereceksiniz” şeklindeki yok edici politikalar meşrulaştırılarak tam bir cinnet hali yaşanmaktadır.
Diğer yandan ekonominin içinde bulunduğu olumsuzluklar yaşam koşullarını emekçiler açısından katlanamaz bir noktaya getirmiş, işçiler yeni yasalarla her geçen gün daha yoğun bir sömürünün önünü açacak yasal düzenlemeler ile köleleştirilmek istenmektedir.
Çeşitli vakıflar aracılığıyla gericilik, kendi çağdışı şeriatçı hedeflerini gerçekleştirmek için çağdaş olan her şeye karşı yoğun bir saldırı gerçekleştirmekte, laik değerler ayaklar altına alınarak tekçiliğin beslendiği bir sistemde farklılıklarımıza tahammül gösterilmemekte, bunun da ötesinde tankla tüfekle bombalarla yok edilmek istenmektedir.
Böylesine gerici bir yönelişin sonucu olarak çocuklarımız güvencesiz, her türlü tacize açık, kadınlarımız cinsiyetçi baskı altında cinayetlere kadar varan bir şiddet altında yaşamalarını sürdürmek zorunda kalmışlardır.
İş cinayetleri almış yürümüş daha çok sömürü koşulları altında iş ve can güvenliği bir hayal haline gelmiştir.
Siyasal erk bir yandan yoğun tutuklamalar ile muhalefetin önünü almaya çalışmakta, “benden değilsen teröristsin” anlayışını hayata geçirecek yeni saldırılar ile tam bir diktatörlük havası yaratılmak istenmektedir.
Barış istediği için tutuklanan akademisyenlerin olduğu bir ülkede herhalde demokrasiden bajhsedilemez.
Bir 12 Eylül uygulaması olan vatandaşlıktan çıkarma konusunda hazırlıkların yapıldığı bir ülke haline geldiğimiz şu günlerde doğal olarak Avrupa ülkelerinden de tepkiler gelmeye başlamıştır.
Avrupa Parlamentosunun demokrasi raporunda belirttiği konular ülkemizdeki demokrasi adına yaşanan vahameti ortaya koyan belge niteliğindedir.
Gelinen noktada şimdi demokratik siyasetin önünü alacak yeni bir tuzağın hazırlıkları yapılmaktadır.
Savaş ve şiddet politikalarıyla hedeflerine ulaşmak isteyen Saray-AKP hükümeti Kürt sorunun demokratik ve barışçı çözümünü tamamıyla ortadan kaldırmak için ortada demokratik olan ne varsa azgınca saldırmaktadır.
Dokunulmazlıkların kaldırılması konusundaki girişimler demokratik siyasetin önünü alacak, bu kapsamda parlamentoda oluşacak yeni aritmetik ile başkanlık sisteminin önünü açacak yeni bir hamle olarak kurgulanmaktadır.
Anayasada yapılacak geçici düzenlemeyle yapılmak istenenin dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla hiçbir ilgisi yoktur.
Dokunulmazlıkların kaldırılması gerçekten isteniyorsa bu geçici düzenlemeyle değil bizzat işin aslını oluşturan kürsü dokunulmazlığı , ifade özgürlüğü hariç olarak her türlü dokunulmazlıkların kaldırıldığı kalıcı bir anayasa değişikliği ile sağlanmalıdır.
Konuya bu şekilde yaklaşılmadığı sürece yapılmak istenen düzenlemenin bir tuzak olduğu unutulmamalıdır.
Anayasada yapılmak istenen geçici bir düzenlemeyle dokunulmazlıklar konusu içeriğinden uzaklaştırılarak sadece belirli amaca hizmet edecek şekilde düzenlenmeye çalışılmaktadır.
Bu tuzak özellikle HDP’li milletvekillerinin demokratik siyasetten tasfiye edilmesini sağlayacak koşulların yaratılması üzerine kurgulanmaktadır.
AKP’nin hodri meydan okumasını ‘teröre destek olmayalım’ şeklindeki yanlış bir anlayışla yorumlayarak bu tuzağa düşen CHP, AKP’nin tezgahının bir parçası haline gelmişse de, CHP içerisindeki milletvekillerinin önemli bir kısmı bu tuzağa gelmeyeceklerdir.
Bir kereye mahsus olmak üzere geçici bir madde ile dokunulmazlıkların kaldırılması girişimi sorunun esasına ilkin bir çözüm olmaktan uzaktır.
Sorunu esastan çözmekten kaçıp, geçici çözümlerle sadece bugüne ilişkin ele almanın altında yatan gerçek çok başkadır.
Bu Saray ve AKP hükümetinin, başkanlık sistemine giden yoldaki yeni bir hamlesidir.
Burada asıl amaç; gündemdeki bu geçici düzenlemeyle özellikle HDP milletvekillerinin yargılanmasının önünü açıp, onların alacağı cezalar sonrasında milletvekilliklerinin düşürülmesiyle oluşan yeni meclis aritmetiğine bağlı olarak başkanlık sistemine gidecek meclis iradesini yaratma planıdır.
Hani şu; ‘verin 400 milletvekili’ hesabı vardı hesap bu hesaptır.
Bu son derece net bir hedef olarak AKP ve saray darbe planının bir parçası haline getirilmişken, CHP’si de bu girişimi Anayasa ve kanunlara aykırı bulmasına rağmen AKP’ye yedeklenmesi çok manidar bir gelişmedir.
Demokratik siyasetin önünü alacak bu tuzak; AKP-Saray sivil darbesinin bir parçası olarak, ülkemizdeki şiddet ve savaş politikalarının çok daha şiddetlenmesine, ölümlerin, çatışmaların, baskıların, tutuklanmaların, anti demokratik her türlü uygulamanın daha da yoğunlaşmasını sağlayacaktır.
CHP bu girişimin anayasaya aykırı olduğunu belirtmesine, kürsü dokunulmazlığı dışında tüm dokunulmazlıkların kaldırılmasını savunan CHP’nin görüşleriyle ilgisi olmamasına, yapılan düzenlemenin yolsuzluklarla ilişkilenmiş bakanların devre dışı bırakılmasını özellikle sağlayarak CHP’nin bu konuda belirlediği kırmızı çizginin dışındaki bir düzenleme olmasına rağmen; CHP’nin aldığı tutuma bir anlam vermek gerçekten zor.
AKP’nin dokunulmazlıkların kaldırılması noktasında kurduğu tuzak son derece tehlikeli sonuçlara yol açabilecektir.
Buna karşı durmak; dokunulmazlıkların kaldırılması noktasındaki gerçeklere ve bu konudaki gerçek çözüme ilişkin yaklaşıma hiçbir zaman gölge düşürmez.
Gerek CHP’nin, gerekse HDP’nin bu konudaki görüşleri son derece nettir.
Halkımız bu gerçeği biliyor, öyle AKP’nin teröre destekmiş gibi her zaman olduğu gibi gerçeklerden uzak hamasi söylevlerinin bir karşılığı yoktur.
Diktatörlüğe giden yolun önünü açacak bu tuzağın boşa çıkarılması tüm demokrasi güçlerinin sorumluğudur.
Gelinen noktada AKP ve saray politikalarının bertaraf edilmesi gerektiği bir sürece girilmiştir.
Ülkemiz yarınlarının, aydınlığa kavuşmasının yolu budur.