Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Sütten çıkmış ak kaşık

875
Özgürlüklerin rafa kaldırıldığı demokrasinim göstermelik olarak varlığını sürdürdüğü ülkemizde, kaygı verici gelişmeler yaşanmaktadır.
Yaşamın pratiği bu yönde gelişirken bu uygulamaların üzerini örtmek, çarpıtmak adına görev üstlenmiş olanların içine düştükleri komiklik de, bir mizah malzemesi olarak dönüyor, yine sistemi vuran bir araca dönüşüyor.
Devinim işte böyle bir olgu.
Siyasi parti üyesi olmuş MİT müsteşarıyla, artık devletin istihbarat teşkilatının açıktan siyasi bir partinin güdümünde olmasının yaratacağı riskleri söylemeye bile gerek yok; AK-MİT devri başlamıştır.
Bu gelişme birde güvenlik yasasıyla taçlanınca değme gitsin, tadından geçilmez.
Baskılardan baskı beğen; yasa dışı dinlemeler mi dediniz, keyfi tutuklamalar mı, faili meçhul cinayetler, kayıplar derken böylesi koşulları dayanak yaparak , sömürü düzenlerini sürdürmek zorunda  kalanların keyiflerinin yanına varılmaz.
Vatandaşın düşüncelerini sosyal medyada bile paylaşmasının engellendiği, en küçük bir eleştiride bulunanların cezalandırılması konusunda harekete geçildiği bir dönemde insanların başına neler geleceğinin hiçbir garantisi yok.
Facebook da eleştirilerde bulunduğu gerekçesiyle işine son verilen bir işçinin durumundan sonra, çalıştığı kurumun yapmış olduğu savunma ise  işin bonusu
İşçinin daha evvel bağlı olduğu taşeron şirket, işçisini işten çıkarmayınca o da nasibini almış bu arada…
Onunda sözleşmesi yenilenmemiş, yeni ihaleyi alan şirket de bu işçiyi işten çıkarmakla başlamış işe.
Taşeron şirket ihalelerinin nasıl yapıldığını çok iyi biliriz, kimse bunun arkasına sığınıp, bu anti demokratik uygulamayı gizlemeye kalkmasın. 
Gizli ibareli yazılarla gereğinin yapılmasını talep eden kurum yöneticisi şimdi çıkıp açıklama yapıyor; bizimle hiçbir ilişkisi yoktur diye.
AK-MİT’den sonra, Ak kaşık…
Evet yoktur haklısınız, siz bu işin organizasyonunda olmazsanız, zaten sizi organize ederlerdi (!)
İşte ülkemiz böylesi bir cendere altındadır, sistem tüm kurumlarıyla varlığını sürdürmek adına siyasal erkin kontrolünde ve onun direktifleriyle çalıştırılmaktadır.
Toplum her gün yeni bir yasakçı, demokratik hakların yok edildiği uygulamayla karşılaşmaktadır.
İzmir’de adeta olağan üstü hal ilan edilmiş; Vali aracılığıyla basın açıklamaları dahil,her türlü protesto etme hakkı rafa kaldırılmıştır.
İşte böylesi koşullarda Berkin Elvan’ın ölümünün 1 yılına geldik.
Gezi direnişi sırasında Okmeydanı`nda ekmek almaya giderken polis tarafından başından gaz kapsülü ile vurulan ve 269 günlük yaşam mücadelesinin ardından hayatını kaybeden Berkin Elvan`ın ölümünün üzerinden bir yıl geçti.
 Vurulduğunda 14 yaşında olan Elvan, 16 kiloya düştüğü 15`inci yaşına da hastane de girdi.
11 Mart sabahı hayatını kaybeden Elvan, Gezi direnişinde devlet şiddeti sonucunda yaşamını yitiren 8`inci isim olurken, 12 yıllık AKP İktidarında katledilen yüzlerce çocuk gibi vicdan yarası olarak Türkiye`nin tarihine geçti.
Peki bu 1 yıl içersinde neler yaşadık; Berkin Elvan’ın annesinin meydanlarda yuhalatılmasıyla başlayan sorumlularının gizlenmeye ve korunmaya çalışıldığı bir soruşturma süreci.
Berkin Elvan’ı vuran polislerin görüntüleri ortada iken nedense aradan geçen 1 yıla rağmen bu polislerin kimlikleri tespit edilememiştir.
Bu açıkça bir korumadır, bundan dolayı 15 yaşındaki Berkin Elvan nezdinde ülkemizde tüm çocukların öldürüldüğü bir gündür 11 Mart…