SÜRÜNGEN KASLARIMIZ

Ana rahminde, yalnızca tırnak boyutunda bir damla iken; o küçük bebek elleriniz, antik sürüngenlerin patileri ile zannettiğinizden çok daha fazla ortak noktaya sahipti.

4806

 

 

 

Vaşington’daki Howard Üniversitesi ve Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nde çalışan bilim insanlarının uyguladığı özel imünoboyama yöntemleri, insanların yeni soyaçekim özelliklerini ortaya çıkardı. Evrimde tamamen terk edilmemiş olan bu anatomi kalıntıları, vücutlarımızın nasıl evrim geçirdiğini açıklamaya yardımcı olabilir.

 

Howard Üniversitesi’nde evrimsel biyolog olan Rui Diogo, şöyle aktarıyor: “Balıkların, kurbağaların, tavukların ve farelerin ilk gelişim dönemlerini, kendi türümüzden daha iyi anlamıştık. Fakat bu yeni yöntemler, insan gelişimini çok daha detaylı şekilde görebilmemize olanak sağlıyor.”

 

Memeli atalarımızın 250 milyon yıl önce terk ettiği düşünülen ekstremite kasları, aslında tamamen kaybolmamış. Bu kaslar, insanların büyük kısmında doğumdan uzun süre önce kayboluyor. Fakat bu ‘sürüngen’ kalıntıları, bazı yetişkinlerde halen bulunabiliyor.

 

Yüksek çözünürlüklü 3-D taramayla, bir düzineden fazla embriyo ile genç cenin dokusunu birkaç hafta boyunca tarayan araştırma takımı, 7 haftalık bir fetüsün el ile ayaklarında ufak kaslar olduğunu ve bu kasların 13. haftadan sonra görünmediğini keşfetmiş.

 

Araştırmacılar, ufak insanlardaki kasların geliş gidişine ilk defa yakından bakmıyor; fakat uzuv kasları üzerine yapılan çoğu araştırmada, daha önceki haftalara odaklanılmış ve önemli değişimler gözden kaçırılmış.

 

Araştırmacılar değişimleri izlerken, embriyonun el ve ayaklarındaki kasların yaklaşık üçte biri, günler içinde kaybolmuş veya çevredeki kaslar ile kaynaşmış.

 

Bunların bazılarının ömür boyu mevcut olması biraz şaşırtıcı. Dorsometakarpaller olarak adlandırılan kasların; yaklaşık 250 milyon yıl önce, önceki prototiplerimizde, memelilerin repertuarından çıktığı sanılıyordu.

 

Çalışmada uzuv gelişimi üzerine yapılan kayıtlar; alt organların, üst organların hemen hemen kopyası olduğu varsayımına da meydan okuyor.

 

Yetişkinlerdeki bu iki kısım, sanki bir kopyala-yapıştır işiymiş gibi görünmesine yol açan benzer görünümlü yapılar barındırsa da; ana kas gruplarının gelişim sırası, uzuvların zamanla birbirlerine benzediklerini akla getiriyor.

 

Evrim eğlenceli bir şey. Genelde kullandığımız dil, biyolojiyi bazı büyük planları varmış gibi gösterse de; biyoloji aslında çoğu kez, rastgele değişimler geçiren yapıların muhtemel şekilde yeni işlevler kazandıkları bir deneme yanılma süreci.

 

Evrimsel biyologların görevi, bu değişim sürecini parçara ayırmak. Bunu da genelde anatomik yapılara bakıp, çağdaş canlılar arasında karşılaştırma yaparak gerçekleştiriyorlar.

 

Erken gelişim dönemlerimizde antik kaslara ait zayıf izler bulmak, evrim hikayemize çok önemli detaylar ekliyor.

 

Diogo’nun, BBC’den Michelle Roberts’a açıkladığı üzere; canlıların uyum sağlama şekli, yenisini kullanmak üzere eski planı atmak şeklinde basit bir süreç değil.

 

“Muhtemelen, evrimde şöyle şeyler söyleyemeyiz; ‘Bak; ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci parmağa giden kası silbaştan kaldıracağım ve başparmağa giden kas kalacak.’ Böyle diyemeyiz.”

 

Araştırmacılar, bazı kromozomsal bozukluklara sahip olan yetişkinlerin bu kasları kaybetmediğini; bunun da görünüşte sağlıklı bir gen çeşitliliği veya doğuştan gelen bir bozukluk olabileceğini söylüyorlar.

 

“Bu durum; hem kas çeşitliliklerinin hem de kas patolojilerinin, embriyonik gelişimin gecikmesi ya da önlenmesiyle ilişkili olabileceği görüşünü destekliyor. Belki de kas apoptozunda bir gecikme veya azalma meydana geliyor. Ayrıca bu durum, söz konusu kasların neden bazen yetişkin insanlarda bulunduğunu açıklamaya yardımcı olabilir” diyor Diogo.

 

“Büyüleyici ve güçlü bir evrim örneğinin iş başında olduğunu görüyoruz.”

 

Buna benzer boyama ve görüntüleme yöntemlerinin, insan gelişiminin diğer aşamalarına uygulanmasıyla birlikte; vücutlarımızda uzun süredir var olmadığı düşünülen başka yapılar da ortaya çıkarabilir.

 

Araştırma Development bülteninde yayınlandı.

 

Kaynak:

1) Ozan Zaloğlu (popsci.com.tr)

2) Mike McRae