sermet@canakkaleolay.com
Suruç'da gerçekleştirilen insanlık düşmanı katliam karşında yurdun dört bir yanında öfke ve protestolar vardı. Çanakkale'de de duyarlı insanlar bir araya gelerek yaptıkları yürüyüş ve basın açıklamasıyla bu katliamı kınadılar. Sonraki akşamda oturma eylemi gerçekleştirerek duyarlılıklarını sürdürdüler. Bu protestolarda gözlerim bazı insanları aradı, ancak onların katılımlarını göremedim. İnsanlık adına gösterilmesi gerekli tepkiye yeteri kadar ortak olmayan Çanakkale'de bu duyarlılık gelecek açısından umut verici işaretler vermemektedir.
Böylesine olumsuzluk koşullarında, siyasi duyarlılığını tamamen yitirmiş olan Çanakkale CHP örgütü açısından önümüzdeki kongre süreci daha bir anlam kazanmıştır.
Mevcut yönetimlerin artık değiştirilmesi zorunluluk haline gelmiştir.
Ancak alternatif siyasi performansı yaratacak yeni bir örgütlenmeyi Çanakkale CHP başarabilecek mi, bu da ayrı bir tartışma konusudur.
Bugüne kadar CHP içersinde birbirlerine muhalif olan grupların siyasi ve ideolojik içerikten yoksun bir şekilde var oldukları bilinmektedir.
Klasik siyaset yapmanın gerekleri dışında bir mücadele göstermeyen tarafların, kongreler sonrasında CHP örgütünü nasıl bir performansa götürecekleri, aynı zamanda dönemin genel koşullarının da belirleyici olacağı bir siyasal süreç yaşanacaktır.
Eğer AKP-CHP koalisyonun gerekleşmesi durumunda CHP genel olarak dinamizmini kaybederse; kim yönetime gelirse gelsin CHP Çanakkale örgütü bugünden daha da olumsuz bir şekilde toplumsal hayatın sorunlarına karşı duyarsız bir kimliğe bürünebilir.
Zaten bugüne kadar da CHP Çanakkale örgütünün bunca duyarsızlığına ve suskunluğuna karşı, ideolojik ve siyasal içerikte ciddi bir muhalefet yapılmamıştır.
Parti içi mücadele; milletvekili, belediye başkanı, meclis üyelerinin belirlenmesinin sınırları dışına çıkamamıştır.
Parti örgütünün tavırsız ve duyarsızlığına karşı, parti tabanında ciddi bir tepki olmasına rağmen bu tepkinin harekete geçirilerek parti yönetimini yönlendirme çabasında olmak gibi bir siyasal hedef ortaya konmamıştır.
Tabiî ki partili bazı kişilerin parti örgütünün tavırsızlığına rağmen duyarlı oldukları ve gösterdikleri performans ile partilerinin prestijini kurtarmaları da bir başka gerçektir.
Ancak buradan kongre sürecinde CHP parti örgütünü siyasal mücadelenin etkin bir unsuru olarak dönüştürme potansiyeli çıkar mı, bunu zaman gösterecektir.
Bu değerlendirmeleri Suruç katliamı sonrasında Çanakkale’nin vermiş olduğu tepkinin düzeyi nedeniyle yapıyorum.
Önemli olan Çanakkale’nin demokrasi, barış ve emek güçlerinin kazanımlarını arttırmaktır.
Ülkemizin içinde bulunduğu durum nedeniyle buna şiddetle ihtiyacımız vardır.
Timsah gözyaşları
Diğer yandan da Suruç katliamı sonrasında timsah gözyaşları ile sözde tepki gösteren siyasal iradenin samimiyetsizliğini yaşıyoruz.
32 gencimizin vahşice katledilmesinin ardından gelişen tepkiye bile tahammül edemeyerek yapılan protestolara polis güçleriyle saldırmak nasıl bir anlayıştır.
Katledilen gençleri itibarsızlaştırmak adına ‘orada ne işleri vardı’ türünden yaklaşım içersinde olup, sözde tepki gösterip, ardından ama ile başlayan demokrasi özgürlük ve barış karşıtı saçmalıkları sıralayarak tepki demeçleri verenler bu katliamları besleyen bir başka zihniyettir.
Ortak bir bildirge ile bu katliamı kınamak için çağrıda bulunanların bugüne kadar IŞID’çi canilere verdikleri destekler hala akıllardayken bu çağrının karşılığının olmadığını Türkiye halkları çok iyi biliyor.
Hükümet olmanın gereklerini yerine getirmekten uzak durup katledilen pırıl pırıl gençlerimizi fişlemek için her aşamada kayıt altına alanlar, nasıl oluyor da, basın açıklamasına kana bulayan canlı bombaya müdahale edemiyorlar.
Tüm bunlar yetmiyor,halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek adına yayın yasağından, internet yasaklarına kadar her türlü sansür işlemine başvuruluyor.
Urfa Valiliği tarafından Urfa’da her türlü protestonun önce yasaklanıp sonra serbest bırakılmasına ne demeli!
Suudi Arabistan kralının ölümü için ulusal yas ilan edenlerin böylesi bir vahşet karşısında tavırsız kalmaları hükümet edenlerin tavrını ortaya koyan bir başka gerçek…
Meclisin olağan üstü toplanıp, demokrasi barış ve adalet konusunda atılacak acil adımların belirlenmesi içim harekete geçilmesi konusundaki teklifi bile görmezden gelmek bu durumda nasıl bir yaklaşım içersinde olunduğunun bir başka göstergesidir.
Tüm bu gelişmeler sonrasında ortak deklarasyonun samimiyeti konusunda hiç kimseyi inandıramazsınız.
Gerçek olan halkların barış mücadelesidir.
Şimdi Barış Bloğuna önemli görevler düşmektedir.
Barış Bloğu savaş siyasetine, şiddet politikalarına karşı, barış için seferber olmalı halkların bu talebinin ve iradesinin gücü ile dönüştürücü etkiler yaratmalıdır.
Bugüne kadar çözüm sürecine ilişkin süreci oy hesapları uğruna yok sayan “Kürt sorunu yoktur” deyip bu konudaki görüşmelere son veren bir anlayışın şimdi karşımıza çıkıp ortak deklarasyondan bahsetmesi halkın zekası ile alay etmekten başka bir anlam taşımaz.
Suruç katliamı ülkedeki siyasal koşulların farklılaşmasına yol açacaktır.
Bu koşullarda gündemde olan AKP- CHP koalisyon çabaları da yara almıştır.
Gelişebilecek bir koalisyonun uzun vadeli olma şansı kalmamıştır.
Gündemde artık yeni bir seçim vardır.
Bu seçimde AKP’nin tamamıyla geriletilerek demokrasi ve barış güçlerinin başarısının sağlanması Türkiye’nin önünü açacak tek alternatif haline gelmiştir.
Tüm demokrasi emek ve barış güçleri enerjilerini şimdi bunun için seferber etmelidirler.