sermet@canakkaleolay.com
Sudan çıkmış balık en iyi şekilde nasıl tasvir edilir bilemiyorum ama, benim gözlemim; çaresizlik içerisindeki haliyle nafile çırpınışlar gibi geliyor bana Aynı zamanda kendisine ait olmayan kendi varlığını sürdürecek koşulların dışında kısa bir süre sonra kendisi olmaktan uzaklaşarak yaşamına son vereceği bir halin tanımıdır sudan çıkan balık hali olmak. Siyasal hayatta aktörler çok kez böylesi görüntü verirler, onların balıklardan farkı bu duruma müdahale edebilirler, bu müdahale ancak kendi iradeleriyle gerçekleşebilecek bir müdahale olur ki o zaman hayata yeniden dönebilirler. Sudan çıkmış balıkların ne yazık ki böyle bir şansları yoktur. Onun için siyasi aktörler daha şanslıdırlar kendi şanslarını kendileri yaratma imkânına sahip olup, en azından varlıklarını sürdürme imkânı yaratabilirler.
Siyasi aktörlerin kendi şanslarını yaratıp varlıklarını sürdürebilmelerinin tek bir yolu vardır; ideolojik olarak kendi öğretilerini rehber almak.
İdeolojilerinin gereğini hayata geçirerek varlıklarını sürdürebilirler.
Ancak sudan çıkmış balık hallerinin ilk andaki telaşı ile düşüncesizce plansız, sonuçlarını hesap etmeyen eylemsellikler içerisine girerlerse enerjilerini boşa tüketmiş olurlar.
Çanakkale CHP örgütünü bu anlamda biraz değerlendirmek istiyorum.
Bu yazıyı kaleme aldığım da henüz 1 Mayıs kutlamalarını izlememiştim.
CHP Çanakkale örgütü uzun yıllar mücadelesizliği, tepkisizliği kendisine rehber aldı.
Son kongreler sonrasında CHP üyelerinin de tazyiki ile faşizmin ve gericiliğin saldırılarına karşı olma anlamında bir eğilimin geliştiği hissedilmektedir.
Ancak bu çabaların henüz, sudan çıkmış balık haliyle gösterilen çabalar olduğu iki noktada kendisini göstermektedir.
Her şeyden önce CHP kendi tabanı sefer edebilecek bir performans sergileyememektedir.
Beş bine yakın üyesinin olduğu merkez ilçede CHP etkinlikleri son derece az katılımlarla gerçekleştiriliyorsa bu bir sorundur, örgütsel bir zafiyettir.
Bunu aşacak önlemler alınamazsa; bu durum güç kaybetmenin önemli bir nedeni olacaktır.
Diğer bir konu ise kimlerle birlikte olmaları gerektiği meselesidir.
Burada belirleyici olan; sosyal demokrasinin özgürlükçü emekten yana ideolojik hattının gereğini yerine getirmek olmalıdır.
CHP bugün sol ve sosyalist güçlerle birlikte emek ve demokrasi mücadelesinin bir parçası olmalıdır.
Meclis başkanının laiklik karşıtı söylevine karşı yapılan protestoda olduğu gibi sosyal demokrasinin özgürlükçü ilerici ideolojisiyle hiçbir ortaklığı kalmamış, gelinen noktada ırkçı anti demokratik ideolojik yapısıyla gericiliğin kucağına kadar savrulmuş güçlerle sürdüreceği birliktelikler özellikle Çanakkale’de CHP’sinin kısırlaşmasına yol açacaktır.
CHP Çanakkale’de barış demokrasi emek güçleriyle hareket etmeli ve kendi gücünü, örgütlüğünü bu temelde harekete geçirerek demokrasi ve özgürlük mücadelesindeki ağırlığını ortaya koymalıdır.
CHP evrensel sosyal demokrat ilkelerin gerektirdiği ilişkileri kendisine rehber almalı faşizme ve gericiliğe karşı etkin bir mücadelenin yaratılabilmesi için kimlerle birlikte hareket etmesi gerektiğini netleştirmek zorundadır.
Bu kapsamda belirleyici olan; CHP’sinin kendi taraftarlarını, yerel siyasetin de gereklerini yerine getirecek şekilde, siyasal gelişmeler karşında duyarlı ve dinamik bir tarz ile seferber etmesi bu konunun bilince çıkarılmasıdır.
Bu gelişmenin içselleştirildiği örgütsel birikim CHP’sinin kentteki başarı trafiğini yükseltir.
Aksi takdirde sudan çıkmış balık gibi çırpınarak sonunda can verir.
Dokunulmazlıklar konusunda genel merkezin almış olduğu sonuç olarak AKP’ye can suyu olacak “Anayasaya haykırı hukuksuz ancak evet diyeceğiz” tavrını da düşündüğümüzde ilerici devrimci sol güçlerin CHP’yi bu noktada uyarması görevinin de vazgeçilmez bir gereksinim haline geldiğini söyleyebilirim.
Suların çekildiği zaman karıncaların balıkları yediğini hiçbir zaman unutmayalım.
Üstelik hamasi vatan millet söylevleri de, böylesi durumlarda sadece bir sostan ibarettir.
Bilmem anlatabildim mi?