Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Şu inceliğe bakın

1928
12 Eylül davasının 7. Duruşması bugüne kadar mahkemelere katılmayan 12 Eylül generallerinden hayatta kalan Evren ve Şahinkaya’nın ifadeleri telekonferans yöntemi ile alındı.Hakimlerin sorgulama yaptıkları monitörler sanık sandalyelerinin üzerine yerleştirilmişti. 12 eylül generalleri ile “hesaplaşmak” işte böyle bir şey…
 
Peki neden bu sanıklar sanallaştırıldı?
Bu sorunun cevabı günümüz uygulamalarında gizli.
Bugün ülkemizin “demokratik” iklimi 12 Eylül’ü aratmayacak uygulamalar ile dolu.
12 Eylülde iktidar olan zihniyet bugün aynen geçerli.
Bu koşullar altında; 12 Eylül darbecilerine karşı gelişen tepki nedeniyle işte böylesi sanal yargılanmaların yapılması gündeme geldi.
İşin özü itibarıyla hukuk süreci açısından bir karşı duruş ve hesap sorma gibi bir durum söz konusu değil.
Şimdilik böyle idare edeceğiz sanık sandalyesine kurulan monitörler vasıtasıyla…
 
Başkan Gökhan’ın basın mensupları ile gezisi
Çanakkale Belediyesi Çanakkale’nin değişim ve gelişimi için önemli işlere imza atmasına rağmen bunun Çanakkale halkına iletilmesi konusunda yeterli bir performans gösterdiğini söyleyemeyiz.
Bu anlamda Gökhan’ın bu gezisi önemli bir eksikliği giderecektir.
 
Basın mensupları çalışmalar, yapılacak projeler konusunda direkt Gökhan’dan alacakları bilgiler ile bunları kamuoyuna taşıyarak kamuoyunun aydınlatılması konusunda önemli bir görev üstlenmiş olacaklardır.
 
Çanakkale Belediyesi, zaten Başkan dışında susan bir görüntüsü olan bir yerel yönetimdir.
Hal böyle olunca, halkın bilgilenmesi konusunda böylesi çalışmaların daha sık yapılması da ihtiyaç haline gelmiştir.
 
Bu çalışmanın başlangıç olması devamının getirilmesi halkın bilgilenmesi açısından önemlidir.
 
Torba yasa, kıyıları imara açıyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Yapı Denetimi Kanunu’nun yeni baştan yazılması amacıyla başlayan çalışmadan 68 maddelik bir torba yasa çıktı.
 
Tam bir kent yağması.
 
Bu torba yasanın kamusal alanda, ilk elden kentimizi ilgilendiren etki alanlarına şöyle bir bakarsak karşımıza kıyı kenar çizgisinin 50 metreden 10 metreye çekilmesinin doğuracağı sonuçlar çıkıyor.
Böylece korunmaya çalışılan kıyılarımız yeniden yağmaya açılacak
 
Ayrıca bir gelişme daha var ki siyasal iktidarın laiklik karşıtı uygulamalar konusunda her fırsattaki gündeme taşıdığı yöntemler ile uyum içersinde.
 
Taslakla, mevcut İmar Kanunu’na şu madde ekleniyor: “100’den fazla bağımsız bölümü bulunan konut alanlarında, alışveriş merkezi, işhanı, büro, yönetim binası gibi umumi ve resmi binalarda, sanayi tesislerinde düğün salonu , lokanta, gazino, sinema, tiyatro, müze, kütüphane ve kongre merkezi, yurt binaları, spor tesisleri gibi sosyal ve kültürel yapı ve tesislerde eğitim yapılarında hastane ve benzeri sağlık tesislerinde havaalanı liman terminal, tren garı, metro istasyonu gibi ulaşım yapı ile tesislerinde oteller ve benzeri turizm tesislerinde çalışanların ve müşterilerin ihtiyaçlarının amacıyla mescit, bebek emzirme yeri, çocuk bakım ve oyun alanı; milli park, tabiat parkı, bölge parkı, mesire alanı piknik alanı açık spor alanları gibi yerlerde ise mescit, bebek emzirme yeri ve umumi hela için gerekli mekan ayrılır.”
 
Özet ile her türlü mekanda bundan böyle mescit yapma zorunluluğu getirilmiş oluyor.  Mescit ile ilgili getirilen bu zorunluluk özünde toplumun dini esaslar temelli yönetimi için yapılacak değişimler açısından atılan bir adımdır.
 
Böyle böyle, küçük küçük, bakalım nereye varacağız?