Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Söylenecek sözde bitti, yazılacak yazı da…

Yazımı yazmak için bilgisayarın başına geçtiğimde internete düşen bir haberi okuyunca beynim durdu, parmaklarım klavyenin tuşlarına basamaz hale geldi. Yine bir katliam, yine bir vahşet Urfa'nın Suruç ilçesinde basın açıklaması sırasında, patlatılan bomba ile ilgili haberler geldikçe, ölü sayısına ilişkin ilk rakamlar bu vahşetin boyutunu ortaya koyuyordu. Bir kez daha barış mücadelesinin ne kadar değerli olduğu ortaya çıkmıştır. Barış için mücadele edenleri yok sayarak karalamaya çalışanların, sözde terör ve güvenlik edebiyatının vardığı nokta işte böylesi bir katliamdır.

1093

 Rojava bölgesindeki demokrasi ve özgürlük mücadelesini boğmak için IŞİD’çi canileri koruyan besleyen anlayışın ülkemizi nasıl bir felakete götürdüğünü bu acı olay ile bir kez daha yaşıyoruz.

Kobane’de yok edilmek istenen halk hareketine destek olmak, Kobane’nin yeniden inşa sürecine katkı vermek için harekete geçen 300 gencin hedeflendiği bu saldırı bugüne kadar her fırsatta IŞİD’çi canilere yardım eden, Kobene’de özgür yaşam için mücadele edenleri IŞİD’den daha tehlikeli gören anlayışın sonucudur.

Siyasal iradenin bugüne kadar almış olduğu pozisyon tam da bu kapsamdadır.

Barış mücadelesini, bu kapsamda Kürt sorunu yok sayanlar bu sorunun barışçı demokratik çözümüne karşı olup, bu konudaki girişimleri bir çırpıda ret edenler bu siyasal koşullardan beslenen aynı zamanda bu koşulları besleyen canilerin varlığına ve faaliyetlerine zemin oluşturmaktadırlar.

Uzun yılardır Suriye’de bu kriterler ile izlenen siyasetin sonuçlarının böyle olacağı birçok kez dile getirilmiş olmasına rağmen siyasi irade barış karşıtı gerici faşist güçlerle işbirliğini sürdürmekten vazgeçmedi.

IŞİD’çi canilere ilaç kutularının altında yapılan tırlar dolusu silah yardımları karşısında bu olayları açığa çıkaran gazetecilerin hedef haline getirildiği bir ülkede bu katliamların sorumlularını tartışmanın bile bir anlamı yok.

Daha dün Urfa Valisi kendisine IŞİD hakkında soru soran gazetecileri gözaltına aldırdı.

Bu katliamları gerçekleştirenler bizzat siyasal iradenin kanatları altında korunmuş ve büyütülmüştür.

Hala barış için mücadele edenleri, bu kapsamda Kürt sorunun barışçı ve demokratik çözümü için siyasal mücadelenin gereklerini yerine getirenleri yok sayan, onları terörle ilişkilendirerek karalayıp ötekileştiren bir siyasal iradenin varlığı sürdükçe; böylesi acıların yaşamımızın bir parçası olmaması mümkün değil!

Ülkemizin Ortadoğu’daki şiddet sarmalının içersine çekilmesi adına; devam eden çatışmasızlık ortamının bozulması için sürekli bir provokatif eylemsellik girişimlerine tanıklık etmekteyiz.

Şimdi barış mücadelesi çok daha önem kazanmıştır.

Halkların kardeşliğini savunmak, Kürt sorununun demokratik barışçı çözümüne katkı vermek için daha çok sorumluluk almak zamanıdır.

Ülkemizin şiddet ve savaş koşullarına çekilmek istenmesi, savaş siyasetinin öne çıkarılması kapitalist sistemin gerçeğidir.

Daha çok sömürü için, sömürüye karşı verilecek daha iyi yaşam koşulları mücadelesini engellemek savaş ve şiddet koşullarında sermaye açısından daha olanaklı görülmektedir.

Ancak yaratılmak istenen şiddet ve savaş hali amaçlarına ulaşamayacaklar.

IŞID’li caniler de, bu sömürü düzeninin devamını sağlamak adına çare olamayacaklar.  

İnadına barış, inadına savaşsız sömürüsüz bir dünya, inadına yeni bir yaşam