Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Son nokta konmadı.

1646
Kent Konseyi tarafından düzenlenen yat limanı bilgilendirme toplantısı “Kral çıplak” etkisi yaptı. Önce yöntemsel içerikte bazı tartışmalar gündeme geldi. ÇTSO tarafından toplantı için “ciddiye alınmaması gereken konuşmalar yapıldığı” değerlendirmesi bir anda dikkatleri bu konuya çevirdi. 
 
ÇTSO gibi bir sivil toplum örgütünün, ‘Kent Konseyindeki bir takım değerlendirmelerden neden bu kadar rahatsız oldu’  sorusu değerlendirmeleri yavaş yavaş işin esas noktasına doğru taşımaya başladı.
Yöntemsel alandaki tartışmalar için Kent Konseyi Başkanı çok doyurucu bir açıklama yaptı.
Sonrasında Belediye Başkanı Gökhan da,  Kent Konseyi’nin böylesi çalışmalarının kentin ortak çıkarlarına katkı sunacağını belirterek bir yandan destek verdi.
Bir yandan da üslup olarak daha itinalı olunması gerekçesi ile eleştirilerini sundu.
 
Başkan Gökhan, işin  özü ile  biçimi arasındaki bağı doğru kuramayınca  üslup konusuna takılarak toplantı konusunda ÇTSO’nun eleştirilerine bir anlamda destek vermiş izlenimi oluşturdu.
 
Şu gerçeği analiz edersek daha sağduyulu bir değerlendirme yapabiliriz.
Kentin geleceğini ve bir bütün olarak herkesi ilgilendiren böylesi bir konu için; kentin gündeminden kaçırarak kentlilerin katılımlarının olmadığı bir süreçte karar vermek doğru değildir.
Bu süreçte yaşanılan tam da budur.
Bu gerçeği kavrar isek ÇTSO’nun rahatsızlığını da daha iyi anlarız.
Kent Konseyi’nin bilgilendirme toplantısı tamda bu ihtiyaçtan gündeme gelmiş, katılımcı olma adına sıkıntılar devam etse de,  katılanlar görüşlerini belirtmişlerdir.
Bu gelişim için “ciddiye alınmaması gereken konuşmalar yapılmıştır” demek talihsiz bir açıklama olmuştur.
Bu konu üzerinde bir çok sivil toplum örgütü, meslek odası sendika, platform ve bilim insanı yat limanı projesine ilişkin çekincelerini belirten bir rapor hazırlayarak ÇED dosyası bazında değerlendirilmesi için sunmuşlardır.
Bu raporu yarın gazetemizde bulabilirsiniz.
Bu dinamiklerin ortaya koyduğu kentimiz açısından kaygı yaratacak noktaları sizinle paylaşmak istiyorum.
 
“Birincisi, Çanakkale’nin nazım plân ve uygulama imar planlarında mevcut olan, ama son yıllarda en önemli kent politikası olarak her kesim tarafından ısrarla savunulan, en önemli sorun, kıyı kullanımı ve kıyıların kentliler tarafından hiçbir engel oluşturulmadan kullanımıdır. Kordon alanının lodostan, hatta Nara Burnu’ndan Kepez’e kadar kesintisiz bir şekilde kentli yurttaşlar tarafından kullanılabilmesidir (örneğin, Çanakkale Belediyesi’nin ve şimdiki Sayın Başkan Ülgür Gökhan’ın çok önemsediği Barış Kordonu uygulaması). Bu çerçevede, Kuruçeşme mevkiindeki alanlarda kıyı kenarından ilk 20 metreye kamuya terk işlemi uygulanmakta, bu ilk 20 metreye hiçbir inşaat-fiziki mekan yapılamamaktadır. Ayrıca 20 metre sonrası bölümlere de kısıtlı imar hakları (düşük kat sayısı-yüksekliği ve düşük yoğunluk-emsal hakkı) verilmektedir. Önerilen proje bu durumun engelidir. Sahil boyunca devam eden yolun kesintiye uğramasını ve yok edilmesini önermektedir. Proje, ayrıca 20 metrelik sınır da dahil olmak üzere, alanda çeşitli yeni insan yapıları ve inşaat etkinlikleri yapılmasını içermektedir.
 
İkincisi, bu alan, 2005 yılından bu yana Çanakkale Belediyesi, Çanakkale Belediye Spor ile Sörf-Yelken-Balıkadamlar-Yüzme alanındaki çeşitli Sivil Toplum Kuruluşları tarafından ÇADERÜS (Çanakkale Deniz ve Rüzgar Sporları Merkezi) olarak kullanılmaktadır. 6 yıldır fiili olarak geliştirilen bu politika çok önemli sonuçlar yaratmıştır. Örneğin, her yıl 80 civarında kentli sörf eğitimi almakta, 200 ü aşkın kentli ise sörf alanını fiili olarak kullanmaktadır. Ayrıca deniz ve rüzgâr sporlu kullanım işlevi bölgeyi hareketlendirmiştir. Kentlinin kumsal, kıyı ve denizle çok kolay ve ucuz bir biçimde doğrudan temasının olduğu, spor, dinlence ve eğlence işlevinin geliştiği bir alanın öncüsü ÇADERÜS olmuştur. Yeni önermeler bu tür eylemlerin hiçbir şekilde yapılmasına olanak sağlamayacaktır. 2011 yılında inşa edilen İÇDAŞ Yelken kulübünün proje gereği yerinde kalması da yelken sporlarının devam etmesi anlamı taşımamaktadır. Yeni oluşan koşullara bağlı rüzgâr yönü ve su (dalga, akıntı, vb.) ilişkisi nedeniyle, mendirek ve diğer insan yapıları o çevrede yelken sporu yapılmasını engelleyecektir. Ayrıca, Yat Limanı ya da Marina projesi, yukarıda özetlenen tüm bu kamusal işlevlerin yok olmasına ek olarak, ayrıcalıklı ve sınırlı bir toplum kesiminin yararına olmak üzere, özel alan olarak bu alanın dönüşmesinin önünü açmaktadır.
 
Üçüncüsü, yerel tarihçiler, balıkçılar, yelkenciler, sörfçüler ve balık adamlara göre tarihi, kültürel ve ulusal önemi çok büyük olan Mesudiye Zırhlısı’nın batığı, Sarısığlar’a yapılacak olan Yat Limanı mendireğinin yaklaşık olarak Boğaz tarafındaki batı kenarına yakın bir yerde kumluk deniz tabanında yatmaktadır. Onlara göre, belki de Zırhlı, liman yapısının içinde ya da mendirek dolgularının altında ya da hemen yanında kalabilecektir. Buradaki liman yapım etkinlikleri, olası dip taramalar ya da mendirek dolguları ya da bunlara benzeyen insan etkinliklerinin ve doğrudan Yat Limanı yapısının kendisinin neden olabileceği dalga ve akıntı rejimindeki değişiklikler yüzünden doğabilecek dip kumu ve balçığı hareketleri, tarihi Mesudiye muharebe gemisinin batığını doğrudan etkileyerek onu kum ve balçık altında kalmaya mahkûm edebilecektir”
 
Diğer bir konu da bu projenin kent ekonomisine ne derecede katkı sunacağı konusudur.
Maalesef ÇED ile ilgili bilgilendirme sürecinde hazırlanan raporda bu konudaki bilgiler henüz oluşturulmamıştır.
Hal böyle iken bu projenin kent ekonomisine çok yararlı bir proje olacağını söylemek çok objektif değildir.
 
Kaldı ki ÇTSO tarafından hazırlanan raporda kafaları karıştıran bir çelişkide mevcuttur.
Bir yandan; “Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yapılması planlanan bu proje ile asıl hedeflenen, yat limanı kullanıcılarının ihtiyaçlarının çoğunu karşılamak amacıyla şehir merkezini tercih etmelerini sağlayabilmek ve dolayısıyla Çanakkale ekonomisinin gelişmesine katkı sağlamaktır” denmektedir.
 
Diğer yandan; "Yat limanı kapsamında geri sahada; market, yelken kulübü, çocuk oyun alanları, korular, peyzaj alanları, idari bina ile kafe ve restaurantlar gibi sosyal tesisler bulunacaktır. Yelken kulübü, çocuk  oyun alanları, restaurant ve kafeler hem büyüklerin hem de çocukların hoş vakit geçirmesini sağlarken, marketler ise hem insanların hem de yatların malzeme ihtiyacını karşılayacaktır” ifadelerine yer vermektedir.
 
Çanakkale esnafının dikkatine sunulur.