Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Siyasi faydacılık ve omurgasız olma halleri

1669
Gerçekleri çarpıtarak siyaset yapma, karalama, sonrasında algı yönetiminin getirdiği koşullarda menfaat sağlama günümüzde pek çok kesimin temel yöntemselliği haline geldi.
ÇTSO bünyesinde bir meslek komitesi çarşı caddesi esnafımızın içinde bulunduğu sorunlara çözüm üretmek için bir meydan projesi gündeme getirdi.
Proje ana hatları ile; bir yer altı otoparkıyla otopark sorunun çözüldüğü, üstününde çeşitli aktivite alanları ve peyzaj düzenlemesi ile çarşıya ilginin artacağı bir dönüşümün sağlanması boyutunda.
Bu proje her şeyden önce bütün kenti ilgilendiren bir proje olarak ayrıca değerlendirilmelidir.
Bu kapsamda çalıştırılması gerekli birçok süreç olduğu unutulmamalıdır.
Bunun da ötesinde gerçekleşmesi konusundaki teknik sorunlardan, mülkiyet sorunlarına kadar çözülmemiş bir çok konu varken; Çanakkale Belediyesini karalamak adına, sorunların özünün göz ardı edildiği siyasi faydacılık bazında bazı söylevlerde bulunanların yaklaşımı her şeyden önce etik olmayıp, gerçeklerle de bağdaşmamaktadır.
Bugün çarşı esnafı gerçekten zor durumdadır.
Çözüm üretmek adına arayışlar içersinde olması kadar da doğal bir şey yoktur.
Ancak yaşanılan bu sorunların özünün, ülkemizdeki ekonomik politikaların sonucu olduğunu görememek samanlıkta  mum ışığında  iğne aramaya  benzer.
Gelir dağılımındaki bozukluk,halkın büyük bir bölümünün yoksulluk  sınırının altındaki  bir ücretle geçinmeye çalışması ticari hareketi de durgunlaştıran en önemli etkendir.
Tabiî ki özellikle AVM’ lerin kentimizde ulaştığı ticari hacimde çarşı esnafını zorlamaktadır.
AVM’lerin düzenlenmesi noktasında esnafın çıkarını koruyacak düzenlemelerin yapılmamış olması bu sıkıntıyı gündeme getirmiştir.
Şimdi ekonomi yönetimi tarafından yerine getirilmesi gerekli çözümleri yok sayarak siyasi faydacılık adına yerel yönetimlerin suçlanması buradan hareket ile yapılan karalamalar kelimenin tam anlamıyla haksızlıktır.
Her şeyden önce mantık böyle bir şeyi kabul etmez.
Ama ne yazık ki, çarşı projesinden hareket ile altın bulmuşçasına; Çanakkale Belediyesine yönelik saldırıların siyasi malzeme haline getirildiğini izlemekteyiz.
Önce sahneye MÜSİAD çıktı.
Meydan projesinden hareketle siyasal faydacılık adına akıl almaz bir değerlendirmeye imza attı:” yakın bir tarihte yapılacak olan yerel seçimler Çanakkale`de yönetimde zihniyet değişikliğinin gerekliliğini ön plana çıkarmaktadır” yargısına dayanak olarak bu projenin savunulmasındaki sığlık ve vizyonsuzlukta ayrıca dikkat çekmektedir.
Arkasından her konuştuğunda baltayı taşa vuran AKP  Merkez İlçe Başkanının incileri gündeme geldi
Ülgür Gökhan’ın benzin istasyonundan girip festival bütçesine kadar bazı tespitler ile projeyi Çanakkale belediyesini karalamak adına malzeme yapmaya çalışırken gülünç duruma düştüğünün farkına varamadı.
Gündeme taşıdığı soruların anlamsızlığı çok belirgin iken , Troia Festivali konusundaki yaklaşımının Çanakkale Halkına yapılan bir saygısızlık olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.
Yerel yönetimlerin en önemli görevlerinden birinin de  halkın  kültür, sanat, müzik alanındaki ihtiyaçlarını karşılamak ve bu alanda çeşitli organizasyonlar yapmak olduğunu unutan AKP İlçe Başkanı kentlinin bu konudaki ihtiyaçlarını yok sayarak insana bakış açısı konusundaki çağdışı,sanatı kültürü , müziği  yok sayan bir anlayış içersinde olduğunu ortaya koymuştur.
Bunu yaparken de  “Seçim üstü festivallere mirasyedi gibi trilyonluk bütçeler ayırırken Çarşı esnafımızın ekonomik şartlarını iyileştirecek projelere kaynak mı bulamadınız?” tespiti ile kültür sanat gibi alanlardaki insanın en temel ihtiyaçları ile ticari yaşam karşı karşıya konulmuştur.
Yüz binlerce insanın festival kapsamında kültür ve sanat ihtiyaçlarının karşılanmasını küçümsemek Çanakkale halkına yapılan bir saygısızlıktır.
Hele hele böylesi bir  organizasyon için üstlenilmiş bütçeyi esnafın ekonomik sorunlarının çözümünün alternatifi olarak düşünmek tam bir aymazlıktır.
Her nedense AKP zihniyeti son yıllarda Troia Festivali kapsamında sürekli böylesi bir yaklaşımı gündeme getirirken, insana bu kapsamda sanat kültür alanına bakışını sergilemektedir.
Böylesi bir yerel yönetim anlayışının var olduğu Çanakkale’yi düşünmek dahi ürkütücü.
Çanakkaleliler 5 gün boyunca gönüllerince eğlenmişler, çeşitli sanatsal ve kültürel etkinlikleri doya doya yaşamışlardır.
Ayrıca bu yıl Çanakkale esnafı da festival nedeniyle ticari olarak daha canlı bir performans yaşayarak memnun kalmışlardır.
Halkın  bu beğenisine hiç olmazsa saygı duymak, buradan hareket ederek esnafın ekonomik sorunlarının çözümü konusunda gerçekleri gizleyerek manipülasyon yapmamak gerekmektedir.
Gerek MÜSİAD gerekse AKP ilçe başkanı bu konuda siyasi faydacılık adına gerçekleri çarpıtmışlardır.
Siyasi faydacılığın en gelişmiş varyetelerinden biride omurgasız olma halidir.
Bugün kentte siyasal alanın önemli bir aktörü haline gelmiş ÇOMÜ yönetiminin bazı erenleri bu konuda mükemmel bir deneyim sergiliyorlar.
Faydacılık öyle bir nitelik kazanmış durumdaki işine gelince övgüler düzdükleri bazı kişiler hakkında gün gelince, durdukları siyasal hattın ihtiyaçları temelinde o kişiyi yerden yere vurabilmektedirler.
Belediye Başkanı Ülgür Gökhan nezdinde yazılanlar bu konuda tipik bir örnek olarak önümüzde duruyor.
Başkan Gökhan, ÇOMÜ Rektörü Laçiner için iyi bir şey söyleyince ondan iyisi yok, hemen övgüler düzülüyor.
Sonra bir bakıyorsunuz, rollerinin gereği hatırlatılınca;  vurun abalıya halleri hemen geçerli yöntem oluyor.
Son olarak Başkan Gökhan, kitap okuma temsiliyetiyle protesto haklarını kullanan öğretim üyelerinin eylemini bir suç olarak ele alarak bunun üzerinden haklarında soruşturma başlatılan öğretim üyelerine sahip çıkıp, soruşturma gerekçesi konusunda ÇOMÜ yönetiminin çarpıtmasını da açığa çıkardı.
Bakalım omurgasızlar şimdi nasıl manevra yapacaklar?
Hangi çarpıtma manevraları ile yol almaya çalışacaklar, Başkan Gökhan hakkında kim bilir nasıl bir karalama başlatacaklar?
Hele, besleme kalkan ve tetikçi kimliksiz bazı internet siteleri çarpıtma adına nasıl zırvalayacaklar?
Hangi komik tespitler ile kendilerine güldürecekler?
ÇOMÜ kütüphanesinden kitap almadı diye öğretim üyelerinin okumadığını söyleyecek kadar saçma başka hangi tespitler, dezenformasyon uzmanı yönetici büyüklerinin emriyle devreye sokulacak?
Hep birlikte göreceğiz…