Siyasette etik
CHP Merkez İlçe Başkanı Nejat Önder’in, AKP propagandalarına ilişkin basın açıklamasını okuyunca; aklıma Ticaret Kanunu ile düzenlenmiş dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar konusundaki ilkeler geldi.
Ticaret Kanunun 55. Maddesinde düzenlenmiş bu disiplin dürüstlük kurallarına aykırı reklamlar konusundaki esasları belirliyor.
Bu yasa, ürünün kendi niteliklerinin dışında bir algı yaratmanın buna uygun yöntemleri kullanmanın dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve haksız rekabet yarattığına özellikle dikkat çekiliyor.
Siyasette de; tanıtımın, propagandanın, siyasi reklamın düzenlenmesine ilişkin bir prosedür olmamasına rağmen, etik olarak uyulması gerekli normlar olduğunu unutmamalıyız.
Siyasi partilerin, kafalarının istediği gibi, vatandaşları yanıltacak, yanlış bir algı oluşturacak şekilde propaganda yapmaları etik değildir.
CHP İlçe Başkanı Nejat Önder’in dediği gibi AKP Çanakkale teşkilatı, kentteki çeşitli örgütlerin yöneticilerinin çeşitli konulara ilişkin söylevlerini öyle bir şeklide dizayn ederek kamuoyunun dikkatlerine sunmuş ki; buradan çıkan algı bu kurumların ilk bakışta AKP adayını destekliyor imajının yaratılmasıdır.
İlk bakışta diyorum, çünkü bu açıklamalar kurumlar adına yapılmış açıklamalar mıdır, yoksa kişisel görüşler midir?
Yine bazı olaylara ilişkin sunmuş oldukları görüşler ne kadar AKP adayına destek anlamına gelir?
Bu soruların cevabını bulmadan, oluşan ilk algı AKP adayına verilen destek şeklinde olmaktadır.
Zaten sorunda buradadır, bu yöntemsellik ile vatandaş yanıltılmaya çalışılmaktadır.
AKP bu reklamları ile amacına ulaşmıştır, fakat etik bir davranış da bulunmamıştır.
Çeşitli meslek örgütlerinin yöneticilerinin verdiği bu demeçler için, örgütlerin üyeleri de bu davranışı sorgulayarak iradelerine sahip çıkma tavrı gösterirse, bundan böyle kimse temsil ettiği kurumun iradesini bu şekilde bir siyasi gücün amaçları için kullanılmasına izin veremez.
Örgütsel irade de bu şekilde korunmuş olur.
Bu örnekte olduğu gibi; bir örgütün iradesini, faydacılık temelinde ipotek altına almaya çalışan siyasi partinin demokrasi anlayışı da sorgulanmalıdır.
Diğer bir konuda; AKP adayının halkın en temel sorunlarından biri olan işsizlik üzerinden vatandaşların duygularını sömürmesidir.
ÇABİM adı altında açıklanan proje tam bir aldatmaca ve hukuksuzluk örneğidir.
“Çanakkale Belediyesi istihdam merkezi “adı altında oluşturulan bir sanal organizasyon için nasıl olurda Çanakkale Belediyesi adı kullanılabilir?
Çanakkale Belediyesi yetkilileri bu konuda bir açıklama yapmalıdırlar.
Bu ne kadar hukukidir, ne kadar etiktir?
Peki kullanılan formlarda müracaatta bulunacak adaylardan seçim sandık bilgilerini istemenin ne anlamı vardır.
Bir nevi iş başvuru formu olan bu müracaatlarda seçim sandık bilgilerinin olduğu nerede görülmüştür?
Bu nasıl bir uygulamadır?
Bunun üzerine yapabildiğiniz kadar yorum yapabilirsiniz…
Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim.
AKP adayı ‘bana oy verenlere iş var ‘mesajı vermektedir bu şekilde!
Peki etik olmayan, bu güne kadar Çanakkale’de alışık olmadığımız bu uygulamalara neden başvuruluyor dersiniz?
Bunun tek bir cevabı var.
Siyasal etikten yoksun hareket eden AKP, her yol mubah anlayışı ile her türlü yönteme başvurmaktadır.
Bu girişimlerin Çanakkale halkını aldatmaktan başka bir anlamı yoktur.
Her şeyden önce ahlaki değildir, hukuki değildir.
Bu arada CHP örgütünün yerel siyasete bu şekilde müdahil olması olumlu bir gelişmedir.
Bugüne kadarki süreçte, sahada tek başına mücadele eden Ülgür Gökhan’ın örgüt desteğini arkasında görmesi önemlidir.
Aynı zamanda belediye meclis üyeleri ve il genel meclisi üyelerinin de sahaya inerek siyasal mücadelenin parçası olması gerekmektedir.
AKP hükümetinin özellikle son günlerdeki gerici, baskıcı, özgürlük ve demokrasi konusunda kaygı yaratacak düzenlemelerine karşı olmak, bu saldırılara karşı durmak yerel seçim sürecinde çok daha önem kazanmıştır.
Demokrasi barış ve özgürlük taleplerinin büyümesi bundan rahatsız olan çevreleri ciddi bir şekilde kaygılandırıyor.
Bu kaygı daha şimdiden seçim meydanlarında demokrasi ve barış güçlerine saldırılara dönüştü.
Hafta sonu Urla’da, Karşıyaka’da Halkların Demokratik Partisi (HDP) seçim bürolarına saldırılarda bulunuldu.
Burada bulunan insanlar linç edilmeye çalışıldı.
Kadıköy’de HDP mitinginden dönen insanlar saldırıya uğradı,onlarca kişi yaralandı.
Bu saldırıların arkasında; demokrasi, barış, özgürlük taleplerinin her geçen gün daha da büyüyerek halkın sahiplendiği bir konumun yaratmış olduğu rahatsızlık yatmaktadır.
Etik olmayan, halkı kandırmak üzerinden çeşitli tertipler peşinde koşanlar ile, bu saldırılarda bulunanların beslendiği kaynak aynıdır;demokrasi ,özgürlük ve barış düşmanlığı