Şırnak’tan Selamlar…
Ben Murat Şeker. 2000 – 2014 yılları arasında ÇOMÜ Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü’nde görev yaptım. 2000 yılında Yrd. Doç. olarak atandığım ÇOMÜ’de 2006 yılında Doçent oldum. Bu görev süresi içinde ÇOMÜ’de çok verimli çalışmalar gerçekleştirdiğime inanıyorum. Bunu Ziraat Fakültesi’nde herkese sorabilirsiniz. Ziraat Fakültesi’nin ilk TÜBİTAK projesini ben getirdim, ardından 2 TÜBİTAK projesini yine ÇOMÜ’ye getirmenin onurunu taşıyorum. Ayrıca 2 DPT projesi ve diğerleri… Yayın kısmına girmeye gerek bile duymuyorum, dileyen Web of Science’a bakar değerlendirir.
ÇOMÜ’de çok sayıda lisans ve lisansüstü dersin sorumluluğunu taşıdım. Derslerin gereğini yaptım, öğrencilerime her zaman faydalı olmaya çalıştım. Bölüm Başkanlığı, Dekan Yardımcılığı gibi idari görevler üstlendim. 31 Mart 2011 tarihinde dolan Doçentlik süremi tamamladım ve daha sonra sebebini bilmediğim bir şekilde kadro mağduru oldum. Ciddi bir emek sahibi olduğumu düşündüğüm ÇOMÜ’de her nedense dışlanan ve hak ettiği kadrosu verilmeyen bir akademisyen konumuna düştüm. Sebebini öğrenmek istediğimde ya randevu alamadım ya da fakültemde bilgi sahibi olması gerekenler tarafından verilen “bilmiyorum” cevabı ile karşılaştım. Randevu almaksızın, plansız bir şekilde makamında konuşabildiğim Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hüseyin ÖZDEMİR’e yine neden kadrom verilmiyor sorusunu yönelttiğimde “durumuzu araştırayım, en kısa zamanda size neden kadro verilmediğini aktarayım, ancak bunca zamandır kadro verilmiyorsa alternatifleri değerlendirmenizi öneririm” şeklinde bir cevap aldım. Tabi Hüseyin Bey’in bana durumumu araştırıp bilgi vermesi mümkün olmadı, ben odasından çıktığımda benimle ilgili aldığı notları hemen çöpe attığına inanıyordum çünkü. Ayrıca dekanımız Prof. Dr. Feyzi UĞUR’u da unutmamak lazım. Kendisi bir yöneticinin bu tür durumlarda kullanmaması gereken “bilmiyorum” sözcüğünü kaç kez kullandı inanın ben de bilmiyorum. Ben ve benim durumdaki diğer arkadaşlarımın kadrosunun verilmeyeceğini belirtmesi (sanırım bunu kendisi kabul etmeyecektir) beni farklı arayışlara yönlendirdi. Çünkü ÇOMÜ’de artık istenmeyen adam konumundaydım.
Bugün Şırnak’tayım. Türkiye’nin kuzeybatısından güneydoğusuna geldim. Bilerek ve isteyerek Şırnak’a geldim, kendimi milliyetçi ve vatanperver bir akademisyen olarak tanımlıyorum. Eminim çok kişi ‘Şırnak’ kelimesini duyduğunda farklı duygulara kapılıyordur. Çanakkale gibi güzel ve nitelikli bir kenti, ÇOMÜ’deki değerli arkadaşlarımı bırakarak ayrılmak tabii ki zor geldi. Doçent olarak yaşadığım güzel Çanakkale’den ayrılıp Profesör olarak Şırnak’a gelmek??? Değermiydi acaba? İlginç tepkilerde almadım değil. Çok kişi pişman olacağımı söyledi, vazgeçirmeye çalıştı.
Çok şükür hiç pişman değilim. Yaklaşık 10 aydır yaşadığım Şırnak’ta, çalıştığım Şırnak Üniversitesi’nde, ÇOMÜ’den daha mutlu olduğumu hissediyorum. ÇOMÜ’den ayrılmamın gerekçesinin sadece Profesörlük unvanı ile sınırlı olmadığını daha iyi anlayabiliyorum. ÇOMÜ’de ayrımcılığa uğramak, değer verdiğim insanların bana sırt çevirdiğini görmek, aynı çatı altında yaşadığım insanların “benden olmayana kötülük yapmak, benden olana iyilik yapmak meşrudur” anlayışıyla hareket ettiklerini görmek; evet bunlardı gerçek sebeplerim. Eğer Şırnak Üniversitesi’ne de hizmet edebilirsem kendimi bahtiyar addedeceğim. Çünkü Şırnak’ın kalkınmasının Türkiye’nin kalkınması anlamına geldiğini biliyorum. Şırnak ne zaman çoğu medya tarafından abartılan sokak gösterileri ile değil de Şırnak Üniversitesi, modern tarımı, madenciliği ve Cudi Dağı’nın doğal güzellikleri, turizmi geliştirme çabaları ile gündeme geldiğinde inanıyorum ki çok daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye’de yaşayacağız.
ÇOMÜ’nün ana sayfasındaki “ÇOMÜ Rektörlüğü’nden Kadro Açıklaması” nı okuyunca tekrar arkadaşlarım ve ÇOMÜ adına üzüldüğümü belirtmek isterim.
En içten selam ve saygılarımı sunarım.
Prof. Dr. Murat ŞEKER
Şırnak Üniversitesi