Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Şimdi mi aklınıza geldi!

1477
Koza Altın`ın 5 altın madeninden biri olan Çukuralan işletmesindeki faaliyetler İzmir İl Özel İdaresi`nce "Çevre İzni veya Çevre İzin ve Lisans Belgesi" bulunmaması gerekçesiyle durduruldu.
Bugüne kadar faaliyetlerine izin verilen, göz yumulan altın madenin üretiminin durdurulmasının ardındaki gerçek insan sağlığı konusundaki kriterler değil, maalesef.
Cemaat AKP çatışmasının getirdiği dalaşma bu şekilde her türlü kirli çamaşırları da ortaya koyuyor.
“Çevre İzni veya Çevre İzin ve Lisans Belgesi" olmadan faaliyet gösteren altın madeni varlığını da böylece görmüş olduk.
Bir kez daha gördük ki altın tekelleri himaye edilmekte, hukuk tanımaz bir şeklide faaliyetlerini sürdürebilmektedirler.
Bundan dolayı çevre mücadelesi son derece önemli bir alan olup, aynı zamanda sistemin bütün kirliklerini hedef alan bir mücadele olmak zorundadır.
Geleceğimizi savunmak adına bu mücadeleye destek olmak çok önemli bir sorumluktur.
2013 yılının son günlerinde Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın Çanakkaleli hemşerilerinin yeni yıllarını kutladığı tebrik kartındaki temanın Kazdağları olarak belirlenmesinden son derece mutlu oldum.
“Kazdağlarının kendisi altındır… Değerini Bilene!”sözü ile taçlanmış bir yılbaşı kartı almak gerçekten çok güzeldi.
Hele yılbaşı kartlarını unuttuğumuz, ilişkilerimizin sanallaştığı bir ortamda başkanın bu jesti 2014 için moral kaynağı oldu.
Bir kentin belediye başkanının bu denli önemli bir konudaki hassasiyeti çevresel değerlerimizi yok etmek isteyenlere karşı bir güvencedir.
Başkan Gökhan’ın bu duruşunu son derece önemsiyorum.
Çünkü altın tekelleri bu ülkede hukuk tanımaz eylemleri ile çevresel değerlerimizi yok etmek adına ciddi bir tehdittir.
Bu girişimleri boşa çıkarmak, bu konuda tavır alan en geniş cephenin yaratılmasından geçer.
Belediye Başkanının böylesi bir tavrı bu karşı duruşa güç ve destek verecektir.
Yoksa cemaat AKP çatışmasının getirmiş olduğu durumun ortaya çıkardığı İzmir’deki altın şirketinin faaliyetlerinin durdurulması sahte bir durumdur, geçicidir, göstermeliktir, yarın yine kol kola olacak bu yandaşlar, yine aynı menfaat cephesinde buluşacaklardır.
Önemli olan bizlerin tavrıdır. 
 
Kibrit kutusu ve ayakkabı kutusu
 
Bundan böyle kibrit kutusu, ayakkabı kutusu, kaşık, kepçe gibi simgeler günlük hayatımızda daha çok yer alacak, birçok konu bu simgeler üzerinden aydınlatılacaktır.
Rüşvet ve yolsuzluk paralarının ayakkabı kutuları ile istiflendiği bir ülkede ne yazık ki asgari ücret ancak kibrit kutusuna sığıyor.
Açlık sınırının 1065 TL olduğu bir ülkede asgari ücrete %5 zam yapılarak 846 TL olarak belirlendi.
Sistemin artık klasiği haline gelmiş uygulama hemen devreye sokuldu, yani kaşıkla verdiklerini kepçeyle geri aldılar.
Üç kuruşluk bir zam bile daha asgari ücretlinin cebine girmeden gasp edildi.
En büyük hırsızlık işte bu.
2014 yılı zamlarla başladı; yeni yılda çeşitli vergi, harç ve cezalarda zam patlaması yaşanıyor.
Yeni yılda, akaryakıt, pasaport, ehliyet, aile cüzdanı, ÖTV, Damga Vergisi, KDV, konutlara ait temizlik vergisi, su tüketimi ile harçlar zamlandı.
Simit çay hesabını bile yapamayan siyasal irade, belirlemiş olduğu asgari ücretin kira, ulaşım vb. temel ihtiyaçları tamamıyla devre dışı bıraksak bile simit ve çay almasına dahi yetmeyeceğini asgari ücret ile çalışan vatandaşlarımızın tepkileriyle bir gün anlayacaktır.
Bugüne kadar bu konuda çeşitli spekülasyonlar yapılarak gerçekler gizlenmeye çalışılmıştır. 
1978’den bu yana ekonomi sabit fiyatlarla 3.8 kat, kişi başına düşen milli gelir 2.4 kat artarken gerçek/reel asgari ücret neredeyse yerinde saydı.
Asgari ücretin gelişme seyri, kişi başına düşen milli gelirdeki artış ile paralel gitmesi halinde 35 yılda net 1634 lira olması gerekiyordu.
Böyle olmasına rağmen bir televizyon programında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik,” Asgari ücretle geçinilmez diye bir şey yok. Geçinirsiniz. Ona mahkûmsanız 800 TL de büyük bir paradır. Netice itibariyle peynirin kilosunun fiyatı bellidir, ekmeğin fiyatı bellidir. Bir geçimdir sürdürebilirsiniz. Bizim meselemiz bu değil. Bunu istismar etmemek lazım.”sözleriyle siyasal iradenin emek düşmanı yüzünü bir kez daha koymuştu.
Çok doğal olarak şimdi halk onlara ‘hadi siz geçinin de görelim’  diyecektir,
Yolsuzluk, rüşvet, yağmanın ayyuka çıktığı, bunun üzerinden bir devlet krizinin yaşanıldığı günümüzde kaşıkla verdiğini kepçe ile geri alan, halkı yoksulluğa, sefalete ve açlığa mahkûm eden bu siyasal irade bunun bedelini ödemelidir.