Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Şimdi bakalım ne diyecekler?

2108
ÇOMÜ’de işten atılan işçilerin işe iade davası ile birlikte, taşeron işçilerin asıl işçi sayılması konusunda (muvazaa- hileli çalıştırma) açılan davalarda hukuk, kararını işçiler lehine verdi. İşçiler ve örgütleri Sosyal İş Sendikası açısından bu sonuç memnuniyet yarattı. Aynı zamanda gördük ki; haklı talepleri için mücadele eden işçiler başarılı oluyorlar, haklarını söke söke alıyorlar.
 
Başından beri bu konuda kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi gösterenler bir kez daha hüsran yaşadılar. Yaşama geçirdikleri işçi düşmanı hukuksuz uygulamalar, yaptıkları demagojiler ile gizlenemedi, işçi düşmanı yüzleri ortaya çıktı.
 
Sürecin başından beri sendikalı işçileri sorumlu tutan, kendilerinin bir tek işçi bile çıkarmadığını; tüm Çanakkale’nin gözünün içine baka baka yalan söyleyen,adeta bir şirket patronu gibi üniversite yönetmeye kalkan bu zihniyet bir kez daha mahkum edildi.
 
İşçilerin haksız yeter işten çıkarıldığı ve buna bağlı olarak taşeron işçilerin üniversitenin asıl işçisi sayılması noktasında mahkemenin verdiği karar son derece önemlidir.
 
Bu uygulamadan sorumlu yöneticiler bir hukuksuzluk örneğine imza atmış kişiler olarak ,bundan böyle bu skandal ile anılacaklar.
 
Bir bilim kurumunun yöneticileri kendilerinin bilim insanı olduğunu unutur,üniversiteyi şirket gibi yönetirlerse olacak budur. Zaten sistemin hedeflediği de budur. Dolayısıyla bu skandala imza atmış yöneticiler yarın sistem tarafından ödüllendirilirse hiç şaşırmayın. Bu süreçte onca zorluğa rağmen eğilmeden, onurlarını koruyarak, uzlaşmasız, taleplerine sahip çıkan işçiler ve onların örgütleri sendikalar mücadelelerinin sonucunda böyle bir kazanım yaratarak bir başarı örneği yaratmışlardır.
 
Önümüzde bir temyiz süreci var üniversite yönetimi açısından... Onlar doğal olarak bu süreci işleteceklerdir. Hukuksuzluk batağında direndikçe daha da batacaklar itibarları daha da zedelenecektir. Başından beri kendilerinin hiçbir sorumluklarının olmadığını söyleyen adeta şirket patronu gibi hareket eden yöneticiler, hukuksuzluğu kendilerine rehber alarak vardıkları nokta işte budur.
 
Kazanan; işçiler, onların örgütlü gücü ve emek dostları olmuştur. Yaşanan sürecin özü budur. Temyiz süreci sonrasında ÇOMÜ’de taşeron işçilerin önünde yeni bir hedef var. Muvazaa davasının da kabul edilmesi ile birlikte tüm taşeron işçileri asıl işyerinin işçileri olacağı için sendikanın yapacağı toplu sözleşme hakkından da aynen yararlanacaklar. Bunun için sendikalarına, bu süreçte onları yalnız bırakmayan Sosyal- İş’e sahip çıkarak onun bünyesinde örgütlenerek yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirecek yeni bir toplu sözleşme sürecine katkı sunmaları önem kazanmıştır.
Zafer direnen emekçilerin olacaktır’ diyerek başta bu mücadelenin başından itibaren direnen, belki sayıları az ama mücadele azimleri ile büyük bir zenginlik yaratan ÇOMÜ işçilerini ve onlara destek veren tüm emek dostlarını bir kez daha kutlarım.
 
Her geçen gün daha çok bataklığa doğru
Cilvegözü sınır kapısında yaşanılan patlama sonrasında bir kez daha gördük ki emperyalist devletlerin savaş yanlısı politikalarının destekçisi olmak sadece ve sadece ölüm getiriyor.
 
Ülkemiz izlemiş olduğu savaş yanlısı politikalar nedeniyle her geçen gün biraz daha felakete doğru sürükleniyor. Bu politikaların halklara ölüm ve acı dışında vereceği bir şey yoktur. Onun için hep birlikte barış için çaba göstermeliyiz. Emperyalistlerin askeri olmayı ret etmeli, ülke içersinde de çözüm için, eşitlik temelinde barışı getirecek müzarekelerin önünü açacak gelişmelere katkı sunmak için sorumluluk almalıyız.
 
Gelinen noktada bölgemizdeki savaş koşullarının getirmiş olduğu yıkımlara, acılara karşı kararlı bir duruş sergileyebilmek ülkemizde yaratacağımız barış ikliminden geçecektir.
 
Savaşın kazananı olmayacağını hiçbir zaman unutmayalım.