Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Sıcak, çok sıcak…

2317

Mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları, yaşamımızı olumsuz etkilemeyi sürdürüyor. Küresel ısınmanın sonuçları olarak yaşadıklarımız, hepimizi bir kez daha düşündürmeli… Bazı kesimlerin kendi çıkarları için ekosistemi yok sayan, çevresel değerleri tahrip eden uygulamaları sonrasında bugünlere geldik.  
Hepimizi rahatsız eden bu sıcak havalarda, birde zorunlulukları nedeniyle güneşin altında çalışmak zorunda kalan çalışanlarımızı düşündükçe, kafam iyice allak bullak oluyor.
Karmakarışık duygular içersindeyim, öfkeleniyorum, tepkilerim had safhada.
Birde, ataması yapılmayan, ücretli öğretmenlik yapan bir babanın hamallık yapar iken geçirdiği kalp krizi sonrasındaki ölüm haberini okuyunca, iyice çıldırdım.
Havaların sıcaklığının ötesinde, gündem de çok sıcak, ülke yangın yerine dönmüş durumda adeta…
Halkımızın ekonomik koşullarına bağlı olarak, yaşam kalitesi her geçen gün kötüleşmekte.
Bakmayın siz dünyanın 12. büyük ekonomisi, hızlı büyüyen 2. ülke olmamız gibi laflara.
Yaşadıklarımız nasıl bir gerçeklik ile karşı karşıya olduğumuzu çok iyi göstermekte.
Sistem sorununun ağır yükleri, her geçen gün, mutlu azınlık dışında, hepimizi daha çok olumsuz etkilemektedir.
Ülkemizde dolar milyonerlerimiz arttıkça bilin ki, bizler daha çok fakirleşeceğiz; bu bir toplumsal yasadır.
Bu gidişe dur demek için bir yerden başlamak gerekir.
12 Eylül referandumu önümüzdeki ilk sınav olacaktır.
12 Eylül referandumunda “hayır “oyları ile gelişecek toplumsal muhalefet, doğru bir siyasal önderlik ile halkın kazanımları boyutunda yeni bir başlangıç yaratabilir.

Hipermarketler ve tüketici
Hipermarketler hepimizi sağmal inek gibi görmektedir.
Çeşitli politikaları ile gündeme getirdikleri uygulamaların tek bir amacı vardır; tüketim çılgınlığı ve sonrasında dolan kasalar.
Bir de buna çeşitli, karmaşık, bir o kadar da kafa karışıklığı ile vatandaşları  yanıltıcı uygulamalarını ilave ederseniz, daha çok kazıklandığımızın farkına varabilirsiniz.
Bazı yaşanılanlar sonrasında sizler ile bu düşüncelerimi paylaşma ihtiyacını duydum.
Aynı zamanda kamuoyunun da bu konuyu tartışması ve tespitlerine bağlı olarak tüketici aleyhindeki uygulamalarına karşı tepkilerini geliştirmesi gerekir diye düşünüyorum.
Biliyorsunuz bir müddet önce Çanakkale TÜKODER şubesi, tetrapak ambalajlardaki sütlerin tahlil sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmıştı.
Su oranı itibarıyla problemli ürünlerin başında hipermarketlerin kendi markaları ile satıştaki ürünler gelmekteydi.
Bizim bir ‘gerçeğimiz’ vardır; her neden ise böylesi uygunsuzluklara karşı sorumlular tavırsız kalmayı tercih ederler.
Yine öyle oldu, yapanın yaptığı yanına kar kaldı.
Fakat tüketiciler olarak bir gerçeği deneyimledik; allı pulu, güzel sözler ile tüketici dostu olunmuyor.
Ben alışveriş yapan bir kişi değilim, dolayısı ile hipermarket işleyişi ve atmosferi konusunda deneyimlerimde yetersiz.
Fakat hafta sonu evimin yanındaki bir hipermarket şubesinde alış veriş yaparken karşılaştığım durum, beni adeta sarstı.
Şarküteri bölümünden alacağım bir ürün için görevliden talebim olmuştu.
Görevli bir dakika diyerek, reyondaki ürünlerin düzeltmesi işini sürdürmeyi sürdürdü.
Kendisini bir müddet bekledikten sonra talebimi tekrar ilettim.
Aldığım cevap, “bekleyin işim var” şeklinde olunca, hayrete düştüm.
Çalışan kişinin tavrından bağımsız olarak sistem nezdinde tüketicinin hiçbir değerinin olmadığını, bu şekilde bir kez daha kavradım.
Mahalle bakkalımızdan alışveriş yaptığım eski günlerimi bir kez daha aradım.

Ses düzeni ile yüksek volümde okunan mevlitler
Geçen yaz bir vatandaşımızın ses düzeni ile yüksek sesle okunan mevlitler ile ilgili olarak gazetemize yaptığı başvuru üzerine İl Müftülüğü’ne başvurmuştuk.
Vatandaş, “hepimiz Müslümanız, ama hastamız olabiliyor veya başka birtakım nedenler ile bu kadar yüksek sesle yapılan mevlitler çevredekilere rahatsızlık verebiliyor, bu konuda ilgililerin harekete geçmesi lazımdır “tespitini İl Müftüsü ile paylaştığımızda şu yanıtı aldık:
“Vatandaşımızın tepkisi haklıdır. Diyanet’e bağlı din görevlilerine  bu durumu aktardık ve talimat verdik, onlar buna uygun davranıyorlar, ses tesisatı kullanmıyorlar, ama serbest olarak bu işi yapan eski din görevlileri genellik ile böyle bir uygulamaya başvuruyorlar. Vatandaşlarımız bu konuda rahatsızlık yaşarlar ise Müftülüğe başvurabilirler, gerekli önlemleri alırız.”
Çanakkale Müftülüğü’nün bu anlayışı takdir edilecek bir tavırdır.
Ancak, bu konudaki samimiyetini, olumsuzluklara müdahale ederek göstermelidir.
Sıcaklar ile birlikte tansiyonumun yükseldiği ve evde istirahat ederek bu sıcaklardan olumsuz olarak etkilenmemeye çalıştığım geçen hafta içersinde aynı durum ile karşılaşınca, şikayetçi olan vatandaşın ne kadar haklı olduğunu bizzat yaşadım.
Çanakkale Müftülüğü’nü göreve davet ediyorum.
 
Sermet ATADİNÇ