Şeytana uyduk; Allah affetsin!
İslam dünyası içinde, dinini kendine özgü yaşayan bir milletizdir. `Türk Tipi Müslümanlık!` diyebileceğimiz bir kavram da mevcuttur. Senenin 11 ayı din iman aklına getirmez milletimiz, mübarek ramazan geldiğinde, en koyu Müslümanı sollar geçer! Oruç tutar. Namazını da kılar. Ağzına içki denilen meledi de sokmaz. Yanından bile geçmez. Onun içinde ramazanda alkollü içki satışları bıçak gibi kesilir kalır.
Ama 1500 yıllık İslam dünyasının bu kendine özgü memleketinde bu sene her şey alt üst oldu iyi mi! Pazartesi günü `tam kapanma` duyurusunun üstüne bir de alkol yasağı eklenince neye uğradığımızı şaşırdık! `Alkollü içki yasak hemşerim` dedi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu. Hoş `bizim içişleri bakanları` bunu her gün söyler, alışığız ama, bu `yasak hemşerim` biraz ağır geldi bünyemize! Kafamıza balyoz inmiş gibi olduk!
Oruç bitecek, bayram namazını kılacağız ve `mübarek 11 aylar` başlayacak diye düşünürken içine düştüğümüz durum karşısında ne yapacağımızı bilemedik. Ve ramazanın ortasında elimize sürmediğimiz o lanet alkollü şeyleri düşünmeden edemediğimiz için olan oldu. Şeytana uyduk! Ramazanın ortasında, büfe, bakkal, market raflarında ne bulduysak aldık. Allah affetsin, kırk yıl düşünsek aklımıza gelmezdi bu iş! Bayram stoklarımızı 15 gün öncesinden yapmış olduk! Yoksa bayram gelmiş neyime diye diye oynatırdık herhalde! Türk tipi Müslüman kardeşler olarak!
Şeytana uyduk işte. Allah affeder inşallah. Ama şöyle bir durum da var. Devletimiz ötevesi, kadevesi ile bir günde zengin oluverdi. Hatta birileri hesaplar sonra, emeklilerin bayram ikramiyelerine de baya katkıda bulunmuşuzdur! Yani sevaba da girmiş olabilir miyiz, Diyanet`in fetva hattına sormak lazım!
Rekor nasıl geldi?
Rekor kuşun kanadında gelmedi! Rekor hem dışardan hem de içerden geldi. 18 Mart sonrası yükselişe geçti. Törenler yapılmasa da gelenimiz gidenimiz bol oldu.
Rekor okulların yüz yüze eğitime geçmesinin ardından, taşımalı eğitimle köylere taşındı. Rekor camilerden yayıldı. Bakın imam hastalara anlarsınız.
Rekor lebelep Pazar yerlerinden geldi. Dar alanda yüzlerce kişinin kümeleşmesiyle geldi. Bakın pazarcı esnafına anlarsınız.
Rekor fabrikalardan, işletmelerden geldi. Bakın Karabiga rakamlarına anlarsınız. Biga niye coştu çözersiniz.
Ama tümden hiç kimseyi suçlayarak değil, önlem alarak olur bu mücadele. Mesela İÇDAŞ`a bakın. İşçi servis sayısını iki katına çıkardı. Yemek molasını dört saate yaydı. Ve daha bir çok önlemle hastalıktan en az etkilenen işletme oldu. Peki bunu diğer işletmeler yaptı mı! Üretmek için ihtiyaç duyduğu işçisini korudu mu?
Şimdi bana soruyorlar, İl Sağlık Müdürüne niye kızıyorsun! Pandemi kuruluyla niye dalga geçiyorsun! Söyleyeyim, yönetemedikleri için kızıyorum. Kordon boyunu kapatarak aldıkları SERT ÖNLEMLERE güldüğümüz için kızıyorum. Sağlık camiasının mutsuzluğunu gördüğüm için kızıyorum. Oturdukları koltukları hak etmedikleri için kızıyorum.
NOT: İstanbul iki günde dağıldı. Aman diyeyim, gelenler kendini izole etsin. Biz de en az 10 gün pek yaklaşmayalım.
Bir, 1 Mayıs daha!..
İşçi senede bir gün alanlara çıkıp bağırabiliyor; Bir mayıs, işçinin emekçinin bayramı diyor. Aslında 1 Mayıs hiçbir zaman bayram olmadı. Ama, emeğiyle yaşam mücadelesi veren emekçilerimizin içindeki insanlık ateşi de hiç sönmedi. Yaşasın 1 Mayıs. Selam olsun sadece işi ve aşı için yaşayan insanlarımıza, selam olsun...