akadirkenar@hotmail.com
Depremde göçük altında kalmış faniler gibi bağırıyoruz artık! Apartman kütlelerinin içinde nefes alamıyoruz. Geçen yıldan bu yana yetkililere sesleniyoruz; " Lütfen, aldığınız kararları gözden geçirin. Mantıksız işler yapmayın!" diyoruz. Mesela, Kordon Boyunu, sahil bandını, park ve bahçeleri kapatmanın anlamını ve faydasını açıklayın diyoruz! Tık yok. Ama her seferinde yine kapatıyorlar. Bakın geçenlerde Prof. Dr. Alper Şener bir istatistik yayınladı. Salgın döneminde Avrupa`da park ve bahçelerin kullanımı yüzde 65 oranında artmış. Biz de ise, eksi 45 oranında azalmış. Yani işin Türkçesi, insanların nefes alacağı yerleri kapatmışız. Her yerde de değil ha, Çanakkale için konuşuyoruz bunu. Resmen ve alenen psikolojik işkence uygulanıyor bu memlekete..
Bu hafta sözde `tam kapanmadan` da yine `yarım yamalak kapanma`ya geçerken, dedim ki, açın şu park ve bahçeleri. Olmadı vekillere seslendim. Uzmanlara seslendim. Kime ne! Kimseden ses çıkmadı. En sonunda Belediye Meclis Üyesi Avukat Erdal Gezen sağ olsun, bir dava dilekçesi sundu. Akıbeti ne olur bilmiyoruz. Şimdi ben bu memlekette bu yasakları koyanlara sevgi ve saygı duyabilir miyim, soruyorum herkese! Ayrıca bir şey daha ilave edeyim, İl Pandemi Kurulu`nun altına imza atanların görmediği çok manzara var! Parkı, bahçeyi, kordonu kapatınca gençlerin nerelere gittiğini biliyor musunuz? Bilmiyor musunuz! Düşünün bakalım, yüzlerce genç insan nerelerde toplanıyor, vakit geçiriyor? Düşünün iyice! Onlara iyilik mi ediyorsunuz, kötülük mü, düşünün bakalım. Ben yazmayacağım şimdi? Oralara da polis gönderir, işin çılkını çıkarırsınız çünkü!
O savcı herkesi kurtardı aslında!
Bakın buradan çok önemli bir noktaya gelelim. Dünyanın bir çok gelişmiş demokratik ülkesinde salgın süreciyle ilgili davalar açılmaya başlandı. İnsanlar gelişi güzel yapılan ve halk sağlığını etkileyen bir çok karara karşı hükümetlere dava açmaya başladı. Kitlesel davalar haline gelecek bunlar. Ve bizim ülkemizde de Anayasa ve Kanunlara bağlı hakim ve savcılar var. Ben inanıyorum, hem de çok var. Genelgelerle yapılan bir çok işleme davalar açıldı. Kesilen para cezaları bir bir iptal edildi. Ama nedense, UYAP`a (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) yüklenmiyor bu kararlar. Çünkü, yerel mahkemeler bu resmi siteden kararları gördüklerinde iş çorap söküğü gibi çözülecek! Kesilen cezaların yasal dayanağı yok. Bunu herkes biliyor. Ve işte geçen hafta Şanlıurfa Viranşehir Savcısı Eyyüp Akbulut, çıktı bir açıklama yaptı. "Başıma gelecekleri biliyorum ama, susamam!" diyerek, konuyu dile getirdi. Açığa aldılar. Ama ben şunu düşündüm. Savcı Akbulut aslında tüm yargı camiasını kurtardı. Yasal dayanağı olmayan cevaplara karşı suskun kalan adaleti kurtardı! Çok büyük bir görev yaptı; "Kral çıplak!" ey ahali dedi.
Ve zafer haberi Biga`dan geldi!
Evet, tüm bu olumsuzluklara rağmen insanımız bazen yaratıcılığını ve sağduyusun koruyabiliyor. İşte 19 Mayıs günü Biga`da yaşanan da bu. Abdiağa diye çok güzel bir mesire yeri vardır. Jandarma orayı da kapatmıştı. Ama, `Türk Mangal Birliği akıncıları` cepheyi yarmayı başarmış. Ve bir iki araçın açtığı yoldan, piknikçi birlikleri alanı ele geçirmeyi başarmış! Mangallar yanmış. Dere kenarları neşe ve muhabbetle dolup taşmış. Sağ olsun Jandarma Birliklerimiz de, bu güzel bayramın tadını bozmamışlar.
Ve bir notla bitireyim. Uzun zamandır Çanakkale`de marketlerde mangal kömürü satışının yasak olduğunu biliyor musunuz! Evinizde mangal yakmaya bile kömür bulamıyorsunuz. Yasak kardeşim. Kasa okumuyor. Emir ta yükseklerdennnn geliyor! Komedi.