Seçmen beyannamesini, eylem planına dönüştürmek…
Kent konseyi bünyesinde oluşturulan “Seçmen Beyannamesi Çalışma Grubu” yapmış olduğu çalışma sonrasında hazırlamış olduğu “Seçmen Beyannamesi” Kent Konseyi Genel Kurulu onayına sunularak kentlilerin seçmen beyannamesi olarak son şeklini alacak.
Fakat burada iş bitmiyor, esas olan bundan sonrası…
Kentlilerin yönetime katılma anlamında; ellerinde bir beyannamesinin olması tabiî ki önemli bir katkı.
Bundan sonrasında kentliler bu bildirge temelinde siyasal partilerden, adaylardan bu bildirgedeki kavramlar temelinde bir eylem planı hazırlamalarını talep etmelidirler.
İşte o zaman siyasal yaklaşımın özüne ilişkin mesajları bulma şansına sahip olacaklardır.
“Seçmen Beyannamesi” için yapılan çalışmaya bağlı olarak seçmenin, adaylardan ekonomik sosyal, kültürel alanda genel olarak belirlemiş olduğu tespit ve öneriler için bazı talepleri olmalıdır.
Partiler ve adaylar bu beklentileri nasıl gerçekleştireceklerini nasıl bir iş planı içersinde olacaklarını seçmenlerine sunacak, bir eylem planı ile kentlilerin karşısına çıkmalıdırlar. Seçmen beyannamesine göre hazırlanmış eylem planlarına ilişkin seçim beyannameleri, önümüzdeki süreçte kentlilerin daha bir yakından takip edeceği bir disiplin olmalıdır.
Bu yöntemselliğin başarılı olabilmesi için, ilk aşamada Kent Konseyi Seçmen Beyannamesi’nin daha katılımcı bir tarzda daha çok katkının sağlandığı bir platformda Kent Konseyi Genel Kuruluna sunulmadan önce yeniden ele alınmasında fayda vardır.
Bugünkü durum itibarıyla 13 Haziran tarihi hazırlanan taslağın genel kurula sunulması için erken bir tarih olacaktır.
Bu taslağın daha bir tartışılır hale getirilmesi için gerekli mekanizmaların yaratılması daha olumlu sonuçlar yaratacaktır.
Eğer bu beyanname kentliler tarafından içselleştirilemez ise; bir anlamı kalmayacağı gibi yönetime katılma, denetleme gibi demokratik ilkeler açısından da etkisiz olacaktır.
Kent Konseyi Yürütme Kurulu bu çalışmayı oldubittiye getirmeden, aynı zamanda bu çalışmanın bir seçim beyannamesi gibi algılanmayacak düzeydeki bir bilincin gelişimini doğru kanalardan yönlendirecek bir çalışma içersinde olmalı, bunun için bazı ön çalışmaları yerine getirmelidir.
Hazırlanan bu çalışmanın önemini kavrayabilmek açısından; seçmen beyannamesi ve eylem planı ilişkisinin nasıl olması gerektiği konusunda size güncel bir sorun üzerinden bir yaklaşımda bulunmak istiyorum.
Mekanizmanın bu şekilde işletilmesi demokratik katılımcılık adına son derece önemli katkılar yaratacaktır.
Seçmen beyannamesi oluşturma sürecinin doğru bir yöntemsellik ile işletildiği varsayımından hareket ederek belirlenen seçmen beyannamesinde yer alan enerji, çevre, su ve doğa başlıklı bölüm üzerine bir seçmen davranışının nasıl olması gerektiğini irdeleyelim.
Beyanname taslağında bu konuda şunlar belirlenmiş.
“Doğal, ekolojik, su ve enerji kaynaklarının, uygun, sürdürülebilir ve akılcı bir biçimde yönetilmesini ve tasarruflu kullanılmasını; sanayinin, trafiğin, evsel atıkların, ısınmanın ölçüsüz ışıklandırmanın yarattığı kirlilik ve gürültünün önüne geçecek uygulamalar ile katı atıkların kaynağında azaltılması yöntemlerinin geliştirilmesini; açık alanların yeşillendirilmesinin özendirilmesini; yerel kaynaklar ile kentimizin doğal karakteristik özelliklerinin korunup yansıtılmasına özen gösterilmesini; hava kalitesi ve iklim dengesine katkıda bulunacak güneş enerjisinden konutlar için elektrik üretiminin desteklenmesini; yeşil alanlar, doğal coğrafya ve ekolojik dengenin korunması”
Varsayalım bu bölüm bu şekilde onaylanmış olsun.
Bu beyannameye göre seçmenin, enerji, çevre, su ve doğa konusunda adaylardan eylem planını isteme hakkı vardır.
Bu konuda bir eylem planı olmayan adayı öncelikle dikkate bile almamak gerekir.
Bunun ötesinde, genel hatları ile belirlenmiş bu esaslar temelinde su kaynaklarımızı tehdit eden her türlü girişime karşı duran bir tercihi görmek, bunu da su havzalarımızda su kaynaklarımız da altın madenciliğinin vereceği zararları göz önünde bulundurarak; Kazdağlarında altın aramacılığına karşı olma gibi net bir eylem planı ile kentlilerin karşısına çıkan bir yaklaşımı destekleyerek, seçmen beyannamesindeki genel yaklaşımın özüne uygun bir tavır geliştirmek doğru bir model olacaktır.
Bu meselenin bir yanıdır.
Diğer yanı da demokrasinin en temel özelliklerinden biri olan denetim ilkesinin de bu şekilde hayat bulacağı bir imkânın yaratılıyor olmasıdır.
Böylesi bir çalışma, çeşitli platformlarda yönetime talip olanların hazırlayacakları eylem planları ile vatandaşa karşı sorumluklarını belirleyecek olup, her an vatandaşın belirlenmiş görevler temelinde oy verdiği kişiyi de denetleme imkânı yaratacaktır.
Boş konuşma devrini artık kapatmalıyız!
Yoksa daha dün Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas’ın düştüğü duruma düşeriz.
Türkiye’nin rol model bir ülke olduğunu söyleyen Kafkas, bizzat kendi sorumluğu altındaki hastanelerde yaşanan bir haber için ne der bilemem ama böyle rol model değil ancak insanlığın yok olduğu bir ülke oluruz.
Haber şöyle:
“Ermenek İlçesi`nde oturan ve yalnız yaşayan kolon kanseri Akif Koçak, bu sabaha karşı aniden rahatsızlandı. Komşuları, Karayollarında görevli Lokman Ünal`dan, aracıyla Koçak`ı hastaneye götürmesini istedi. Bir battaniyeye sarılan Akif Koçak, Lokman Ünal`ın hafif ticari aracının bagajına konuldu. Yatar halde olan Koçak`ın başının altına da yastık koyan Ünal, bugün saat 07.00 sıralarında Konya`daki bir hastanenin önüne geldi. Ancak araçtan indirmek istediği Koçak`ın ölmüş olduğunu fark etti.
HASTANELER KABUL ETMEDİ
Ünal, bagajındaki Koçak`ın cansız bedeniyle hastanenin acil servisine geldi. Oradaki yetkililer, iddiaya göre Koçak ölü olduğu için kabul etmedi. Ünal, bu kez başka bir hastaneye gitti. İddiaya göre gittiği ikinci hastane de Koçak`ın cenazesini kabul etmeyip Halk Sağlığı Müdürlüğü`ne yönlendirdi. Halk Sağlığı Müdürlüğü yetkilileri de Koçak`ın öldüğünü saptayınca polise haber verdi. Koçak`ın cenazesi aynı araçla otopsi yapılmak üzere Konya Numune Hastanesi Morgu`na götürüldü.
`BEN İNSANLIK GÖREVİMİ YAPTIM`
Ölen Akif Koçak`ı tanımadığını belirten Lokman Ünal, "Ben amcayı tanımıyorum. Komşuların ricasıyla Allah rızası için arabaya koyarak Konya`daki hastaneye götürüyordum. Kolon kanseri tedavisi görüyormuş. Başka da bir bildiğim yok" dedi.
Vatandaşlarımızı, yaptıkları insanlıktan adeta bıktırır hale getirmek rol model olmasa, gerek!