havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Saygısızlığın yeni halleri

1963
Çanakkale’nin siyasal dönüşümü için, yeni rol almış bazı kesimlerin kalkanlığına soyunmuş müstear isimli yazarları, saygısızlık manzumesinden yeni örnekler ile görevlerini yerine getirmek için işlerini güçlerini bırakıp belirdiklere hedeflere saldırılarını sürdürüyorlar.
 
Siyasal konumun güncel gereklerine göre bu strateji şimdilerde daha yüksek perdeden yerel yönetimi ve onun başkanı Ülgür Gökhan’ı hedef almış durumda.
Bu aktörler işlerini güçlerini bıraktılar, varsa yoksa yerel yönetim ve Ülgür Gökhan.
Eğitim, dersler, bilimsel çalışmalar, öğrenciler, bunların artık hiçbir değeri kalmadı; gözleri bir şey görmez oldu.
Demek ki talimat bu yönde.
Hele müstear isimli ablamızın yapmış olduğu saygısızlıklar akıllara ziyan…
Müstear isimle ortalıklarda çeşitli yazılar yazan ‘kalkan, tetikçi’ bir kez daha baltayı taşa vurdu.
Zaten hep söylüyorum.
Kendisi gibi düşünmeyen Çanakkalelileri; tembel, gelişmenin karşısında, sabahlara kadar içki içen, işlerini savsaklayan, aylak aylak dolaşan, gazetelerde barlarda, sokaklarda gürültü çıkaran kişiler olarak gören, depreme dayanıksız evlerde oturan, daracık ve kirli sokaklardan geçen bu kişilerin arabalarının lüks, kıyafetlerinin ise her daim baloluk olduğunu söyleyerek, çocuk yapma sorunlu olarak yaftalayan hocaya da aynı şeyleri söylemiştim.
“Yazdıkça batıyorsunuz”
Müstear isimli ‘kalkan, tetikçi’ şimdi de Ülgur Gökhan karşı bir saygısızlık içersinde ; Gökhan’ı başkaları tarafından yönlendirilen , onların etkisi ile konuşan bir kişi olarak lanse ederek Ulgür Gökhan’ın şahsına karşı açıkça bir terbiyesizlik yapmaktadır.
Sanki Ülgür Gökhan’ın mantığı ve aklı yokmuş gibi, bağımsız düşünce yeteneği ve hareket kabiliyeti gelişmemişçesine şu söylediklerine bakın ;”Biliyorlar Başkanımın ne kadar ani parlayan biri olduğunu basıyorlar nasırına, söyletiyorlar kötüyü”.
Bu, kentin belediye başkanı için yapılabilecek en kötü yorumdur.
Bir kentin belediye başkanını güdülen bir yönetici olarak göstermek aynı zamanda onu seçen halkın iradesine küfür etmektir.
Koskoca bir kenti aptal yerine koymaktır.
Yeter artık, haddinizi aşıyorsunuz!
Bu ifadeler düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında kabul edilemez, resmen başta Gökhan olmak üzere bir kentin iradesine hakaret etmek demektir.
Biliyorum şimdi yine ağlayıp sızlamaya başlayacaklar; biz düşüncelerimizi ifade edemeyecek miyiz diye…
İnsanlara hakaret etmeden onların kişiliklerine saldırmadan, küçük düşürmeden tabiî ki istediğini yaz, çiz, söyle.
Entrikal girişimlerin parçası ve figüranı olarak özgürlüklerin arkasına sığınıp bu kente hakaret etmeye kalkmayın!
Onunda ötesinde biraz isterseniz siz, gerçek sorumluluklarınızla ilgilenin; derslerinize, bilimsel çalışmalarınıza öğrencilerinize bakın !
Böyle bir görevinizin olduğunu sonra unutacaksınız…
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi birde gazetecilik mesleğine hakaretlerde bulunuyorsunuz.
Gazetecilik mesleğinin en önemli görevlerinden biri soru sormaktır.
Gazetecileri soru sorduğu için yargılayan tavrınız ile gerçeklerden ve onların kamuoyuna mal olmasından ne kadar çekindiğinizi bir kez daha gösterdiniz.
Çanakkalelilere hakaretler yağdıran bir öğretim üyesinin yazısı için ne yapmamızı istiyordunuz.
Susmalı mıydık?
Hayır susmayacağız!
Gazetecileri her fırsatta karalayan bu anlayışı biz çok iyi tanıyoruz.
Gazetecilik faaliyetini yerine getirdiğinden dolayı gazetecilerin, cezaevlerine atıldığı, işsiz kaldığı, her türlü baskıya uğradığı bir ortamda müstear isimli ‘kalkan, tetikçi’ birinin gazeteciler için söylediklerinin ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz.
Gazetecileri sadece soru sordukları için mahkûm eden bu anlayışa karşı Çanakkale’deki gazeteci arkadaşlarımızı da mesleklerinin gereklerini yapmaya davet ediyorum.
Gelinen noktada kentin tüm değerlerine karşı topyekûn bir saldırı söz konusudur.
Bu tehlikeli oyundan vazgeçin!
İnsanlara hakaret etmeyin, belediye başkanına güdülen, yönetilen insan muamelesi yapmayın!
Gazetecileri yaptıkları görevlerinden dolayı itham etmeyin!
Müstear isimli ‘kalkan, tetikçi’ yazar, sen herkesi kendin gibi görme alışkanlığından vazgeç!
Yeter artık düş Çanakkale’nin yakasından!
Yaptığın hakaretler yeter!
Her gün bir yenisini eklemek ile bir yere varamazsın!
Müstear isim değil görünmez olsan da bu kentin aydın çağdaş ortamının ışığında istesen de istemesen de gün yüzüne çıkacaksın.
O gün çok geç olmadan, dostça bir uyarı.
Kendini gözden geçir!