Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Samimiyet testi 09.01.2010

1936

‘10 Ocak çalışan gazeteciler günü’ nedeniyle yine birçok kutlama, övgü mesajları ile bombardıman edileceğiz. Şimdiden hepsine teşekkürlerimizi iletiriz. Ama bazı gerçekleri irdelemek için, içinde bulunduğumuz koşullar noktasında onları empati yapmaya davet edelim bu 10 Ocakta. 

Öncelik ile gazetecilik mesleğinin en temel ilkesi; sorgulamaktır, gerçeklerin sonuna kadar üstüne gitmek ve cesaret ile kamuoyunun gündemine taşımaktır.

Hepimiz biliriz ki bu görevimizi yerine getirirken haber formatı dahilinde birileri rahatsız olur.

Rahatsız olanların baskıları hemen kendisini gösterir.

Bunun için çeşitli yollara başvururlar, çeşitli kanalları kullanırlar, hatta tehdit ederler, güçleri yeter ise zor kullanırlar.

Tabiî ki böylesi zamanda biz gazeteciler toplumuzun demokratik özgürlüklerden yana kesimlerini yanımızda görmek isteriz.

Özetle sadece 10 Ocaklarda hatırlanmak istemiyoruz.

Çağdaş toplumlarda demokrasi kültürünün gereklerinden biride, gazetecilerin görev yapmalarının önündeki engellerin kaldırılmasıdır.

Gazeteciler yaptıkları görevleri itibarıyla baskılanmamalı, zor koşullarda kalabilecekleri senaryolara maruz kalmamalıdır.

Bu sorun toplumların demokratik işleyişi ile yakından ilgilidir.

Gazetecilerin bu noktadaki sorunları toplumun genel demokrasi ve özgürlükler sorununun bir parçasıdır, ayrı düşünülemez ve çözümü de ortak mücadelenin sonucu olabilecektir.

Çalışan gazeteciler yaşam koşulları, ekonomik sorunları gibi alanlarda da toplumun geniş kesimleri ile aynı kaderi paylaşmaktadır.

İçinde bulundukları yaşam koşulları itibarıyla kapitalist sistemin azgın sömürüsü altında, örgütsüz, her geçen gün sorunlarının ağırlaştığı işsizlik tehdidi altında mesleki faaliyetlerini sürdürmektedir.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kutlanmasının altındaki temel gerçek çalışan gazetecilerin kazanmış olduğu ekonomik haklara dayanır. 10 Ocak 1961 yılında çıkarılan 212 sayılı kanun ile basın emekçileri bir takım ekonomik haklara kavuşmuş, gazete sahipleri bunu engellemek için gazetelerini çıkarmayınca basın emekçileri bu baskıyı o dönemde gerçekleştirdikleri dayanışma ile çıkardıkları “Basın” isimli gazete işle kırmışlardı.

Aradan geçen 49 yılda Türkiye’de köprülerin altından çok sular geçti.

Gazetecilerin çalışma koşulları giderek zorlaştı.

 İşsizlik de işten çıkarmalar da arttı.

İş güvencesinin en büyük dayanağı olan sendikal hareket basında holdingleşmenin, tekelleşme sürecinin sonucu olarak işyerlerinden tek tek sökülüp atıldı.

AKP hükümetinin getirdiği Sosyal Güvenlik yasa tasarısı ile gazetecilerin kazanılmış “yıpranma” hakkı ortadan kaldırıldı.

TCK’nın 301 ve 288. Maddeleri nedeniyle gazeteciler, yazarlar mahkeme kapılarında sıraya girdiler.

Bu koşullarda kutladığımız Çalışan Gazeteciler Gününün anlam kazanması bizlere dayatılan her türlü baskı ve ekonomik koşullarımız için vereceğimiz mücadelede göstereceğimiz performans ile anlam kazanır.

Demokrasi, İnsan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğünü savunan kişi ve kuruluşlar, meslek örgütleri ile göstereceğimiz dayanışma ile anlam kazanır.

Çalışan Gazeteciler günü bugün benim için ; ‘Her yer Tekel, her alanda Tekel işçisi ile dayanışma’ kavramı ile anlam kazanır.

Sözüm meslektaşlarıma.

 

Öncelik ile şöyle bir göstermiş olduğumuz performansımızı gözden geçirelim.

Günümüzde baskılara boyun eğmeyen, halka doğruları gösteren, özgürce yazı yazan gazetecilerin sayısı çok azaldı. Gazete ve televizyonların pek çoğu iktidarlara, cemaatlere ve holdinglere ait.

Baskılara boyun eğmeyen, kalemlerini satmayan, halka doğruları korkusuzca anlatan, iktidarların ve çıkar gruplarının borazanlığını yapmayan, tarafsız, dürüst basın çalışanı olarak, mesleğimizin ve bir o kadar kendi ekonomik sorunlarımıza ne temelde sahip çıkabiliyoruz? 

Bu alanda verilmesi gerekli mücadelenin hangi noktasındayız?

Böyle bir kavrayışa sahip miyiz?

Gazeteci arkadaşlarımızın temsilcisi olarak kamuoyunun önünde bir takım payeler ile boy gösteren arkadaşlarımın öncelik ile bu noktalarda harekete geçmesi gereklidir.

Çalışan gazeteci arkadaşlarımın en temel sorunlarına sahip çıkmadan, çalışan gazetecilerin ekonomik, mesleki sorunları temelinde verilecek toplumsal mücadelenin destekleyicisi olmadan ’gala yemekleri’ düzenleyerek bu işler olmaz.

 

Sermet ATADİNÇ