Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Sadece bayramlar ile olmaz…

1685
Vali Güngör Azim Tuna, bayramda yaşanılan turizm yoğunluğuna dikkat çekti. Buradan hareket ile alınması gerekli önlemler konusunu gündeme taşıdı. Boğaz köprüsü gerekliliğine ve özellik ile gemi taşımacılığı konusunda yaşanılan sıkıntıların aşılması için randevu sisteminin hayata geçirileceğine vurgu yaptı. Bayram tatili süresinde 441 bin kişinin Çanakkale’den geçtiği açıklandı. Bozcaada’ya 31 bin kişinin, Gökçeada’ya 17 bin kişinin geçtiği, Troia Ören Yeri’ni 21 bin kişinin, Assos Ören Yeri’ni de 11 bin biletli kişinin ziyaret ettiği bildirildi. Çanakkale’nin trendinin yükseldiğine vurgu yapan Vali Tuna’nın bu tespitlerini biraz analiz etmek gerekecek.
 
Öncelik ile Çanakkale’nin turizm potansiyelinin sürdürülebilir olmasını sağlamak gerekecek.
Yılın 12 ayında da gerçekleşecek bir turizm hareketi ihtiyacı bu kent için vazgeçilmezdir.
Bayram verilerini baz alarak bir değerlendirme yaptığımızda bile şu gerçek ile karşı karşıya kalmaktayız.
Geçiş yapan kesimlerin çok az bir bölümünü kentimizin değerleri ile buluşturabilmekteyiz.
Adalar, Troia, Assos’u birbirinden ayrı düşünerek bir aritmetik ortalama yapsak bile geçiş yapan vatandaşlarımızın ancak %18’ini kendi bölgelerimizde misafir edebilmişiz.
Bir bölgeye giden vatandaşımızın diğer bölgeye gitmediği varsayımı ile oluşturulan aritmetik toplam değere rağmen, ilimiz şimdilerde sadece geçilen bir il konumundadır.
“Çanakkale geçilemez” ruhunu yaratmak bizlerin elindedir.
Bu süreçte hepimize düşen sorumluluklar vardır.
Öncelik ile hepimiz yaptığımız işi en kaliteli olarak yapmalıyız.
Turizm sektörünün en temel direğini oluşturan hizmet sektörünün kalitesini arttırmak zorundayız.
Ayrıca ciddi bir tanıtım stratejisi temelinde daha çok tanıtım çalışmasına ihtiyacımız olduğu gerçeği bir kez daha kendisini hissettirmiştir.
Geçiş yapan bunca yoğunluğa rağmen bu insanları bu kentin değerleri ile buluşturmamız gerekmektedir.
Vali Güngör Azim Tuna, bu konuda bir hassasiyet içersindedir, gereklilikler içinde öncelikli adımları hayata geçirecektir.
 
Ekolojik felakete doğru mu?
Ülkemizde çevre sorunlarının gün geçtikçe arttığını düşünüyorum.
Yaşamsal değerlerimiz maalesef kar hırsı ile peşkeş çekilmekte, her geçen gün çevre değerlerimizin yok edileceği yeni hazırlıklar yapılmaktadır.
Bu irade öyle bir noktaya taşınmıştır ki, karşı olan kesimler şimdilerde açık saldırılara maruz kalmaktadır.
Termik santral üretimi için harekete geçen firmanın henüz ÇED sürecinde gerekli izinleri dahi almadan başlattığı çalışmalara karşı çıkan Gerze köylüleri ne yazık ki fiili olarak saldırıya uğramışlardır.
Önümüzdeki günlerde gündemin daha da ısınacağını söyleyebilirim.
Mevcut göstergeler buna işaret etmektedir.
Kazdağları için de gündem son derece ısınmıştır.
Çanakkale’yi ziyaret eden Alman Ekonomi Müsteşarının yeraltı kaynaklarına duyduğu ilgiyi, enerji yatırımları boyutu ile Çanakkale için yaptığı değerlendirmeleri iyi okumak gerekecektir.
Bu ziyarette kendilerine eşlik eden Güney Marmara Kalkınma Ajansı’nın da bir şekilde Alman Ekonomi Müşteşarına destek çıkan tavrı, bir kez daha kent vizyonu tartışmasını gündeme getirecektir.
Dikkatlerin çevre konularına yöneldiği bugünlerde Orman Bakanı’nın ziyareti de gelişmelere yeni bir anlam yüklemiştir.
Bir yandan Orman Bölge Müdürlüğünün kapatılması konusundaki iddiaların gündem de olduğu, Şahinli köyünün içme sularının içilemez noktaya gelmesi konusunda altın arama sondaj çalışmalarının sebep olduğu tartışmaları, özellik ile siyasi iradenin AKP cephesinde bu alanda daha net bir söylemin oluşturulması ihtiyacı, bu ziyareti oldukça önemli kılmaktadır.
Bu alandaki sıcaklığın arttığı şu günlerde, ÇTSO başkanının klasik bir çevre mücadelesi karşıtı söylevleri ile, propaganda alanındaki boşluk da doldurulmaya çalışılmaktadır, anlaşılan.
Çevre mücadelesi örgütlerini Alman Vakıflarının güdümündeki örgütlermiş gibi göstermeye çalışan bu düşünce yeni değildir.
Bergama direnişinden beri gündemde tutulan eski ve bayağı bir iddiadır, bir dezenformasyon çabası olarak bu da sürecin bir aksesuarıdır.
Özet ile zincirin halkaları bir bir tamamlanmaktadır.
Unutmayalım ki, sağlıklı bir çevrede yaşamak en temel insan hakkıdır.
Kim olursa olsun, birileri para kazanacak diye yaşamsal değerlerimizin yok edilmesine izin verilemez.