Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Saçmalıklar ardı sıra …

1335
Kadın bedeni üzerinden sürdürülen kadının ötekileştirme çabaları, ayrımcı yaklaşımlar ve kadını aşağılayan gericiliğin dili, şimdi yeni bir versiyon ile karşımızda.
Sözde bir tasavvuf düşünürü çağdışı kafa çıktı, anne adaylığı gibi son derece onurlu bir durum için “Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşam üstü çıkarlar. Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir.” şeklinde laflar etti.
En büyük terbiyesizin kendisi olduğunu kadınlarımız ona çok güzel anlatacaklar, bunun da ötesinde şimdi dikkatlerimizi bu çağdışı kafanın beslendiği zemine çevirme zamanı.
Gerici zihniyetin  AKP ile bulduğu bu zemin; ‘Diren Türkiye, Diren Hamile, Diren… Diren… Diren…’perspektifiyle bertaraf edilecektir.
Bu çağdışı kafa  birde kendini savunmaya kalktı, yine balatayı taşa vurdu.
Sözlerinin arkasında olduğunu belirterek yanlış anlaşıldığını belirten çağdışı kafa bu seferde şunları saçmaladı:” Kanunda bile doğumdan önce anne adayına, evinde otursun diye izin veriliyor. Sokakta gezsin diye değil”
Ayrıca bir başka saçma gerekçe olarak da “yetişmekte olan genç kızlar da bu nedenle doğum yapmaktan korkuyor”.ifadesini kullandı.
“Yanlış anlaşıldım” savunması her hakaret sahibinin sığındığı liman oldu.
Bir süre önce Çanakkalelilere hakaretlerde sınır tanımayan sözde bir öğretim üyesinin “yanlış anlaşıldım” sözleri hala hafızalarımızda tazeliğini koruyor.
Batılı sanatçıların Başbakan Erdoğan’a  hitap ettikleri mektup  The Times gazetesinde yayınlanınca  hemen tepkilerini “ densizlik”, “küstahça” gibi değerlendirmelerde bulunarak gösteren  AKP kurmaylarının  her neden ise anne adayları için yapılan bu çirkin saldırılar karşısında suskunluklarını koruması garip değil mi?
Bu onların demokrasi anlayışı ile yakından ilgili bir durum; kendilerine karşı yapılan en küçük bir eleştiri için tahammülsüzlüğün uç örneğini  gösterenler, gericiliğin beslediği çağdışı  yorumlar için suskun kalmaktadırlar.
Kendi halkına  “çapulcu”, “vandal”, “ayak takımı”, “kemirgenler”.şeklinde nitelendirmede bulunanlar; batılı sanatçılar için “densiz”, “küstah”  demiş çok mu?
İmam, cemaat  hesabı ; anladınız siz onu…
Anne adayları için yapılan bu çirkin saldırı için sessizliğini sürdüren AKP,  bu sessizliğinin altında ezilecektir..
AKP şimdi intikam peşinde; gözü öç almaktan başka bir şey görmüyor.
Gezi parkı mücadelesinde Divan Oteli, yaralanan vatandaşlara kapısını açınca, hükümetin hedefi haline gelmişti.
Başbakan böylesi destekler sunan herkesi hedef alarak gerekli hesabın sorulacağını o günlerde dile getirmişti.
Gün geldi çattı, Koç Grubu mülkiyeti olan  Divan Otelinin intikamını almak için Koç Grubu’nun amiral gemisi şirketi Tüpraş’a bir baskın düzenlendi.
Yetkililer bunun rutin bir inceleme olduğunu söyleseler de;  rutin incelemelerin böyle olmadığını, rutin incelemeler sırasında kimsenin haberi bile olmadığını herkes bilir.
 Adeta davul zurna ile , medya eşliğinde ,polis desteğinde bir nevi baskın  karakterinde yapılan, rutin inceleme nerede görülmüş!
Yapılan baskın bir gözdağı mesajı idi.
Sadece Koç Grubu açısından değil tüm büyük iş  dünyasına ayağınızı denk alın mesajı verilmiş oldu böylece.
Tabi bir de tribünlere verilen bir mesaj vardı.
Nede olsa yaklaşan seçimler dolayısıyla   halkın gözünün boyanması için de bir adım atılması gerekliydi.
Hükümet olarak ben ‘büyük sermaye falan tanımam’ mesajıydı tribünlere verilen…
Bir taş ile iki kuş vurma misali.
Tabii ki  gerçekler çok farklı.
Kapitalist ekonomik ilişkilerde sermaye rahatsız edilmeyi sevmez.
Böylesi koşullarda yaşanacak ekonomik krizin fırtınasından bir gün gelir siyasi aktörlerde nasibini alır.
Bekleyip göreceğiz;sorunun esas yönü hiçbir zaman  kendisi ile anlaşamayan sermaye kesimleri ile   hükümet arasında olmamıştır.
Bu sadece bir kayıkçı kavgasından ibaret olup,nihai hedefleri açısından bu kesimler her zaman ortak  çıkarlar için  gerekli  işbirliklerini sağlamışlardır.
Önemli olan ; sömürgenlerle , kemirgenlerin mücadelesi.
Kemire kemire kazanacağız…