Sabiha Güler KOÇER
Sokak ıssız...
Hem de çok ıssız. İnsanın içini ürpertiyor bu karanlık ve sessizlik.
Oysa ki buraları çok iyi bilirim ben. Yılın bu günlerinde çok kalabalık ve şenlikli olur. Zannedersiniz ki bu sokak hiç uykuya dalmaz. Ve yaşar bütün zamanlarını umursuzca. Ne gam vardır içinde ne de keder. O zaman dersiniz ki hayat burada bulunanlara hep torpil geçer. Acının ve kederin esamesi okunmaz burada.
Ama bugün öyle mi ya? Hava`nın boğucu durumları mıdır nedir bilinmez, içim de boğuluyor. Bir şey var içimde ne bir yumruk, ne de bir baskı.Anlatamıyorum ve içimden çıkaramıyorum. Çıksın gitsin diye adımlarımı hızlandırıyorum. Yürüyorum, yürüyorum ama nafile. Derken bir sokak kedisi `nin tehtitkar sesi,yavaşlatıyor adımlarımı.Yanımdan hem korkarak hem de meydan okuyarak geçiyor. Kim bilir o da kaç kere geçmiştir bu yollardan. Kaç sevgilinin paçasına sevgiyle sürtünmüştür.Kaç çocuğa diklenmiştir.Kaç kediyi kendi bölgesinden çıkarmaya çalışmıştır.Ne aşklar ne ayrılıklar ne üzüntüler görmüştür de konuşamaz.
Daha geçen haftaya kadar bu sokaklar da; kuzguni renkteki teni, soğuktan çatlamış derisi, kısık sesi ve ürkek bakışlarıyla o da vardı. Ve kim bilir kaç defa tüylerini okşadı bu kediciğin. Dertleşti onunla kimselerin anlayamadığı bir dilde. Hep orada görürdüm onu; kirden duvarlarının rengi atmış, üç katlı kagir bina`nın merdivenlerine oturur, ara ara kısık sesle şarkı mırıldanır. Sonra efkarlanıp, eliyle boş ver deyip, çorap satmaya devam ederdi. En iyi dostlarının kediler olduğunu tüm mahalleli bilirdi de hiç kimse ondan ve kedilerinden şikayetçi olmazdı. Mahalle`nin simgesi olmuştu adeta. Hatta denilen o ki:Mahalle de bir film çekilmiş ve Çorapçı Gülbahar`a da rol verilmişti.Gülbahar`ın şöhreti bununla da kalmamış, bir gezi dergisinde de onunla söyleşi yapılmıştı.Kısacası Gülbahar mahallenin neşesi ve mutluluğuydu.
Ta ki sevgili Gülbahar`ın bir töre cinayetine kurban gittiği, o Çarşamba gününe kadar. Daha 22`sinde olan Gülbaharcık oracıkta sessizce can vermişti. Aile meclisi gözünü kırpmadan kıymıştı canına yavrucağın.
Bugün yine geçtim aynı yollardan belki duyduğum yanlıştır umuduyla. Ondan geriye bodrum katının penceresinin içine koyduğu suyundan başka bir şey kalmamıştı. Kalabalıkta kafamı yere eğdim ve yürümeye başladım. Derken deli bir fırtına koptu ansızın. Sonra bir ara sesi kesildi rüzgarın. İşte o zaman ritimsiz atan yüreğimin sesini duydum. Sonra tekrar başladı fırtına. İçimde atamadığım şey çıktı sonra.Sonrasında da ben bittim, tükendim.
Sevgisiz ve umutsuz kalmamanız dileğimle... Sevgiler