RUHUN GIDASI:MÜZİK

1956

Hayat damarlarımızdan biri olan ve hayatımızın olmazsa olmazı müzik üzerine;

Beynimiz müziği nasıl algılıyor? Hiç merak ettiniz mi? Bu öyle bir konu ki tek bir alanla ifade edilmesi ve anlaşılması mümkün değil. Özellikle son yıllarda nöroloji(sinirbilim), psikoloji, sosyoloji, antropoloji, dilbilim ve matematik gibi alanlarda bu konuda çok disiplinli çalışmalar yapılıyor ve müziğin kökeni, insan beyninde nasıl ifade bulduğu anlaşılmaya çalışılıyor.

Beynimiz müziği nasıl algılıyor?

Müziği anlayabilmemiz için öncelikle seslere bazı anlamlar yükleyebilmemiz gerekiyor. Seslerin titreşimlerindeki küçük değişimleri dahi anlayabilecek düzeyde yetenekliyiz. Çalışmalar ritim algısının beyindeki işitsel ve motor işlevlerden sorumlu bölgelerde gerçekleştiğini gösteriyor. Beyin görüntüleme teknikleriyle yapılan araştırmalar gösteriyor ki sesleri doğru şekilde sıralama denilen zamanlama beynin tek bir merkezinde değil beynin birçok bölgesi tarafından gerçekleştiriliyor.

Bir piyanistin on parmağıyla hiç şaşırmadan bir dizi hareketi, beynin birçok bölgesinin birlikte çalışması sayesinde gerçekleşiyor.

Araştırmalar ortaya koyuyor ki müzisyen olmayanlarla müzisyen olan kişilerin beyin yapısı belirgin şekilde farklı. Müzikle birlikte müzisyenlerin beyninin belli bir bölümü uzun vadede pozitif gelişim gösteriyor. Müzisyenlerin beyinlerinin bellekle ilgili kısmı da müzisyen olmayanlara göre daha gelişmiş.

Dinlediğimiz müziğe göre ruh halimizin değişmesi de bilinen bir gerçek. Özellikle günümüzde film sektöründe müziğin beyinde yarattığı etki bilen film yapımcıları, filmde müzik kullanımına seyircide filmin yaratacağı etki bakımından dikkat ediyor.

Ayrıca hepimiz biliriz ki Osmanlıda da, eski Anadolu kültüründe de şifahanelerde müzikle terapi yapılırmış. Müziğin ruha iyi geldiği düşünülürmüş ta o zamandan. Günümüzde yapılan bilimsel çalışmalarla o dönemki uygulamaların ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha görüyoruz. Günümüzde de pek çok psikolog, danışanlarına sakinleştirici müzikler dinlemesini öneriyor.

Ülkemizde son yıllarda geri plana atılan ve bazı kesimlerce gereksiz olduğu düşünülen müzik aslında, beynimizin farklı düşünmesinde, görmesinde, değerlendirmeler yapabilmesinde çok büyük öneme sahip. Ülkemizde de pek çok ülkede örneklerini gördüğümüz gibi çocukların küçük yaşta enstrüman çalmaya teşvik edilmesi ve bu konuda kamu spotlarının oluşturulması gerektiği kanaatindeyim.

Sanatı yok sayan, arka plana atan toplumların üretim ve gelişim gücü zayıflar. Ne zaman ki sanat ve sanatçı gereken saygıyı görür bir toplumda güzellikler yeşermeye başlar. Çocuklarınızı müziğe, spora yönlendirin. Hayatın yalnızca karne notundan ibaret olmadığını bilin. Sevgi ve Sağlıkla Kalın!