Referandum kararı ardından…
Bir demokrasi sorunu olarak başlayan Gezi direnişi sonrasında yaşanılanlar, bir kez daha gösterdi ki; halk baskıcı şiddet yanlısı uygulamalara arttık sessiz kalmıyor, benim dediğim dedik, ben yaparım, ezerim ,dağıtırım gibi demokrasi dışı uygulamalar istenilen sonuçlar vermiyor.
Gezi direnişi sürecinde onca şiddete, yaşanılan ölümlere, binlerce insanın yaralanmasına karşı; halk taleplerine sahip çıktı ve siyasal iradenin her türlü şiddet içeren uygulamasını boşa çıkardı.
Bu süreçte sürdürülen, dezenformasyon faaliyetlerinin; yalan, karalama, tehdit, bölme girişimleri gibi taktikleri de fayda etmedi.
Halk yine sokaklarda, Gezi Parkı direnişçileri Gezi Parkı’nı terk etmeden taleplerinin yerine getirilmesini savunuyor.
Sürecin bu şekilde devam etmesi ile her türlü yönteme rağmen kontrol edilemeyen halkın tepkisi karşısında son olarak yeni bir yöntem gündeme getirildi.
Gezi parkı mücadelesini temsil kabiliyeti olmayan bir grup ile Başbakan ve 3 bakanı bir görüşme yaptı.
Bu görüşmenin ardından AKP sözcüsü Hüseyin Çelik tarafından bir referandum kararı alındığı açıklandı.
Toplantıya katılan heyete bu konuya ilişkin hiçbir şey danışılmadığı gibi, bu konunun konuşulmaması bile bu kararın ne kadar samimi olduğunun göstergesidir.
Sorun zaten gelinen boyut itibarıyla gezi parkına yapılacak topçu kışlası konusunu çoktan aşmış, halkın daha demokratik koşullarda özgürce yaşayacağı, dayatmaların olmadığı kendilerine uygulanan şiddet yöntemleri ile baskı altına alınma yöntemlerinden vazgeçildiği bir demokratik istemler konusuna dönüşmüştü.
Bu boyutu ile bu sorunun çözümü referandum olamaz.
Sorunun çözümü demokratik koşulların kalitesinin geliştirilmesidir.
Tabiî ki referandum kararının getirmiş olduğu bazı gerçekleri de irdelemeden geçemeyiz.
Halkın demokratik taleplerine sahip çıkan kararlılığı, uygulanan onca şiddete rağmen bu tepkinin artarak sürmesi siyasal iradeyi telaşa düşürmüştür.
‘Biz karar verdik, yapacağız diyen’ anlayış bir anlamda geri adım atmış, referandum kararı ile bu tepkinin sınırlarının gelişmesinin önü alınmaya çalışılmıştır.
Ortaya çıkan gerçek şudur ki; artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Halkın iradesini yok sayan tekçi, ben yaparım zihniyeti artık bu ülkede geçerli olamaz.
Referandum gelinen süreç açısından bir anlam ifade etmemesine rağmen, nihai kararı Gezi Parkı direnişçileri verecektir.
Onların iradesine saygı göstermek gerekmektedir.
Hükümetin referandum kararı aynı zamanda bazı gerçeklerin gizlenmesine yöneliktir.
Özellikle bu süreçte demokratik, barışçı taleplerin şiddetle ezilmesi konusundaki uygulama toplumun önemli bir duyarlılığı haline dönüşmüş ve büyük tepkilere yol açmıştır.
Yaşamını kaybeden, yaralanan insanların sorumluları ortaya çıkarılmalı , cezalandırılmalıdır.
Halkın protesto ve gösteri yapma hakkı güvence altına alınmalıdır.
Tüm bu gerçeklerin gündemden düşürülmesi anlamına gelecek olan referandum konusu sığınılacak bir liman olarak görülse de halkın deneyimleri bu konuda son derce zenginleşmiştir.
Ayrıca bilimsel gerçekler referandum yoluyla değiştirilemez.
Ancak ve ancak otoriter ülkelerde bilimsel gerçekler, demokratik değerler referandum yoluyla değiştirilmek istenir.
Demokratik toplumlar için böyle bir alternatif söz konusu değildir.
Referandumlarda ortaya çıkacak çoğunluk iradesi üzerinden oluşturulacak çoğunluk fetişizmi; diktatörlüğün post modern halidir.
Bu referandum kararı ile siyasal irade gerekli dersleri çıkarıp demokratikleşme adına bazı adımlar atabilecek midir?
İşte tüm sorun burada.
Daha referandum kararının ilk gününde Başbakan yine halkı tehdit eden sözleri ile “demokratik” yaklaşımını taçlandırarak bir kez daha sorunun can alıcı boyutunu gözler önüne sermiştir.