Pedagog
Şöyle bir çevremize bakalım Doğal olan ne görebiliyoruz? Her şeye insan eli değmiş ama olması gerektiği kadar özenle değil. Yediğimiz yemekler, içtiğimiz su da dahil sanki her şeyde bir plastik tadı var..
Eskiler bilir, sebze ve meyve yetiştirilen bahçelere bostan denilirdi. Bostan domatesi dediğimizde bir kokusu bir nefaseti vardı. Şimdi ise yazın bile aldığımız domateslerde ne tat var ne o koku..Plastik yer gibi. Bu sebzelerden yapılan yemekte tad mı olur? Hele fabrikasyon yapılan yiyecek ürünleri. Çocuklarımıza yedirdiğimiz bisküvi ve benzer ürünler, raf ömrü uzun olsun diye içlerine koyulan kimyasal maddeler nedeniyle çocukların sağlığı için önemli bir tehdit unsuru olmakta.
Başka bir örnek, ıslak mendiller. Elimizi ya da çocuğumuzu temizlemek için kullandığımız ıslak mendiller sizce çok mu hijyen ortamlarda üretilmekte ya da gerçekten kullanıldığında istediğimiz temizlik gerçekleşmekte de mi? Nerede doğallık?
Çocuklarımızın ve bizim giydiğimiz giysiler. Yoğun kimyasal süreçlerden geçerek boyanan kumaşlardan üretilen giysilerimiz de de hiçbir doğallık kalmadı.
Çocukların en sevdiği fast-food ürünleri. Patates püresinden üretilen cipsler, kimyasal koruyucularla dondurulan et ürünleri. Bu konuda bir deney yapabilirsiniz, sipariş ettiğiniz pizzadan bir dilimini yemeyin, yaklaşık 2 saat sonra pizzanın üzerinde donmuş halde bulunan jelatine benzer kimyasal maddeyi daha iyi gözlemleyebilirsiniz.
Yaşamın her noktasında olduğu gibi insanlarda da bir plastikleşme söz konusu. Anlık mutluluklar, geçici hevesler, doğayı sevmeme, dijital ekranla gözler arasında geçen plastik bir iletişim. Yediği yemeğin gerçek tadını, yaşadığı duyguların anlamını gerçek anlamda bilmeyen ya da duygularını tanıyamayan robotumsu bir insan profiliyle karşı karşıyayız.
Hiçbir şeyden tad alamadığımız için daha fazla istiyoruz, arsızlaşarak.
Değerleri olmayan, mutluluğu ve hayatın tadını anlamlandıramayan, sevgi yoksunu bireyler oluşturmak amacıyla, her şeyin sahtesini hayatımıza soktular.
Görünen o ki bu durum daha da artarak devam edecek. Plastik yaşamaktan şikayetçi olmayan insan sayısı, bu konuda yeterli hassasiyeti olanlardan bir hayli fazla. Kapitalist düzenin önümüze getirdiği, “bunu yiyeceksin, böyle yaşayacaksın” şeklindeki dayatmalara boyun eğerek, tatsız tuzsuz bir hayat yaşamayı kabul eden plastik insanları görmeye devam edeceğiz.
En iyisi gökyüzünün maviliklerine bakmak sanırım.