Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Piknikte rakı içen öğretmenler için soruşturma açılan bir ülke

2043
Şimdi kalkıp hiç kimse bu tavrı savunmaya kalkmasın. Bu açık olarak insan haklarının, özgürlüklerin yok sayılmasıdır. İçki içilmesine karşı olan insanların düşüncelerine saygı duyulması gerektiği gibi, içki içen insanlarında bu tercihlerinden ötürü baskılanmaması gerekmektedir. Bu ince çizginin yok olduğu koşullarda durum vahim demektir. Bu durumun adını siz koyunuz.
 
Ülkemizin demokrasi ve özgürlükler karnesi her geçen gün daha da olumsuzlaşmaktadır.
Bunun soyut bir söylev olmadığı gerçeğinin örnekleri çok.
 
Son olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin vermiş olduğu üç karar var.
 
Birincisi ,bir gazetenin haberine ilişkin verilen cezaları, AİHM Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ’nin ‘düşünce özgürlüğü’ başlıklı 10. maddesine aykırı buldu. Mahkeme’ye göre Türkiye söz konusu olayda “adil yargılama” başlıklı 6. maddeyi de ihlal etti. Davacılara 7800’şer euro tazminat ödeyecek
Diğer bir davada ise DİSK ile KESK’in ‘toplanma ve örgütlenme özgürlüğü’nü düzenleyen 11. madde ihlali gerekçesiyle yaptığı başvuru sonuçlandırıldı. İki sendika 1 Mayıs 2008 günü Taksim’de yapmak istedikleri gösteriye yönelik polis müdahalesini gerekçe göstererek 11. maddenin ihlal edildiğini ileri sürerek dava açmıştı. Polis müdahalesinde tazyikli su ve göz yaşartıcı gaz kullanılmıştı. Başvuruyu haklı bulan Mahkeme, Türkiye’ye 1000 euro masraf çıkardı.
 
AİHM’in sonuçlandırdığı üçüncü davada ise Gazeteci Ruhat Mengi’nin davasındaydı. Mengi, Vatan Gazetesi’nde, 2003’te tartışılan Türk Ceza Kanunu tasarısındaki töre cinayeti maddeleri nedeniyle Kanun tasarısını görüşen komisyon üyelerini eleştirmiş, Komisyon üyeleri de kendisine tazminat davası açmıştı. Davayı kaybeden ve tazminata mahkum edilen Mengi düşünce özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’e başvurdu. AİHM, Mengi’ye 7 bin lira tazminat ödenmesine ve Mengi’nin Türkiye’deki dava sırasında ödemek zorunda bırakıldığı mahkeme masraflarının Türkiye Cumhuriyeti tarafından ödenmesine karar verdi.
 
AİHM’nin bu kararlarına esas olan olayların benzerlerine bugünlerde daha da sık rastlamaktayız.
Özet ile evrensel hukuk ve evrensel haklar konusunda yaşadığımız olumsuzluklar varlığını artarak sürdürmekte.
 
Siyasal iktidarın bu alanda iyileştirmeler sağlayacak düzenlemeler konusundaki tavrı artık umut vermiyor.
 
Bunun da ötesinde demokrasiye ve özgürlüklere tahammülsüzlük öyle bir noktaya getirildi ki özellik ile bir kısım medya karşı olduğu değerler üzerinden hemen bir hedef gösterme, yaftalama tarzı ile devreye girerek yoğun bir provokasyon mantığı ile faaliyetlerini sürdürüyor.
 
Hemen çarpıtma, hedef gösterme mekanizmaları çalıştırılarak kendileri gibi düşünmeyenler üzerinden bir linç kurgusu yaratılıyor.
 
Antalya’da içki içen öğretmenler üzerindeki soruşturmanın gelişimi de tam da böylesi bir örnektir.
Bir gazete, olayı çarpıtarak siyasal kimlikleri nedeniyle Eğitim Sen üyesi öğretmenleri hedef göstermek için oluşturulan kurgunun direkt aktörü olmuştur.
 
Tıpkı Çanakkale’de son günlerde bu görevi üstlenmiş kimliksiz bazı internet siteleri gibi.
 
Çarpıtma , iftira atma gibi yöntemler ile geliştirilen son tahlilde hedef gösterme ve ihbarcılık mekanizmasına kadar vardırılan bu yayınları yapanlar tehlikeli sularda kürek çektiklerinin farkında değiller.
 
Müstear yazarlar da durur mu? Hemen başladılar çarpıtma sanatından örnekler vermeye. Neymiş efendim “belediye salonunda rektöre hakaret ayini yapılmış”
 
Belediye nikah salonunda yapılan “AKP iktidarında üniversiteler” konulu bir paneldir ve yeni YÖK yasası noktasındaki görüşler ayrıntılı olarak ortaya konulmuştur.
 
Ne yapacaklardı, konuşmak için sizden izin mi alacaklardı!
 
Geçin bu çağdışı, engizisyon kafasından çıkan örümcekleşmiş anlayışları.
 
Hadi demokrasiyi ve özgürlükleri içine sindiremiyorsunuz bunu anlıyoruz çünkü bu sistemsel bir durum. Ya şu yaftalama tarzınıza ne diyeceğiz?
 
Özgürlükçü olmaktan insanların düşünsel tercihlerine saygı göstermekten bahseden bu şahıslar her ne hikmet ise kendileri gibi düşünmeyenleri hemen şucu bucu gibi sıfatlar ile itham edip yargılamazlar mı?
 
Artık bu takımın maskesi düştü.
 
Saldırılarını öyle bir noktaya taşıdılar ki; gazetemizde ne yazacağımıza bile karışacak kadar hadlerini aştılar.
 
Şu lafa bakın ; “Dahası bu zihniyetteki kişilerin Çanakkale’deki şubesi diyebileceğimiz Olay gazetesi de yememiş içmemiş bu hakaretleri manşetinden vermiş”
 
Ne yazacağımızı size mi soracaktık…
 
28 Şubat’ın medya üzerindeki uygulamalarının kodları şimdi karşımıza başka biçimde çıkmaya başladı.
Hatta 28 Şubatın karakteristik uygulamalarından olan andıçlamanın günümüz versiyonunu olarak şucu bucu ithamları şimdi bu kişiler tarafından sürdürülmekte.
 
Yazdıkça batıyorsunuz.
 
Bir, bir anti demokratik baskıcı, iktidar yanlısı yüzünüz ortaya çıkıyor.
 
Bununla da kalmayıp şimdilerde bir de hedef gösterme tavrı içersine girdiniz.
 
Biz bu taktikleri çok yakından biliyoruz.
 
Üstlenmiş olduğunuz vizyon için engel gördüğünüz herkesi yok etmek tavrı ile hareket ediyorsunuz.
Şunu unutmayın ki imha etmek istediğiniz bu toplumun ilerici demokratik ve özgürlükleri savunan çağdaş yüzüdür.
 
Bu gayretler içersinde olanların çabaları bir bir teşhir edilerek boşa çıkartılacaktır.
 
Üniversite Konseyleri Derneğini bir kez daha kutluyorum.
 
Yeni YÖK yasası gerçeğinin toplumsal yaşamdaki bağını öyle bir kurdular ki taşlar yerinden oynadı.
Bu sistemin aktörlerini aldı bir telaş
 
Başladılar sağa sola saldırmaya.
 
İşte gerçekleri savunmak böyle bir şey;adamın aklını başından alır…