PAYLAŞILAMAYAN KUDÜS
Geçtiğimiz hafta İsrail ve Filistin arasında yaşananlara şahit olduk. Dünya yıllardır İsrail, Filistin ve bölge halkı arasındaki gerilime sahne oluyor. Sahne oluyor diyorum çünkü birçok devlet basın açıklaması yapmaktan, BM görüş bildirmekten öteye geçemiyor. Herkes yaşanan trajediyi seyre dalmış durumda. Ses çıkar, paylaşım yap bir yere kadar. İnsan haklarını savunan, gelişmişlik adı altında kendiyle övünen pek çok devlet yaşananlar karşısında insan haklarından sınıfta kaldı. Peki nedir bu bölgede paylaşılamayan? Paylaşılamayan şey bir toprak parçası. İsrail ve Filistin halkıyla ayrı ayrı yapılan röportajlarda bölge halkının görüşlerine bakacak olursak, İsrail halkı hangi kutsal kitabı okursanız okuyun bu topraklar tanrı tarafından bizzat bize verilmiştir Filistin halkı teröristtir derken Filistin halkı da İsrail diye bir devleti kabul etmediklerini onların işgalci olduğunu söylüyor. İki toplum da birbirini işgalci ve terörist olarak görüyor.
VADEDİLMİŞ TOPRAKLAR NEREYİ KAPSIYOR?
Vadedilmiş topraklar, Yahudilikte Tanrı tarafından İbrahim peygamber ve soydaşlarına vadedilmiş bölgedir. Tevrat`a göre Fırat Nehri`nden Nil Nehri`ne kadar geniş bir bölgeyi kapsamaktadır. Bugün Suriye, Irak, Türkiye`nin Adana ve Mersin bölgesini kapsayan İran`a kadar olan bölgenin vadedilmiş toprakları kapsadığını söyleyen görüşler de mevcut. Bölgedeki karışıklıkları incelediğimizde( bakınız Suriye ,Irak) olayın petrole sahip olmaktan daha farklı projeleri içerdiği de aklımıza geliyor.
KUDÜS`TE YAŞANANLAR SAVAŞ SUÇU
İsrail devletinin Mescid-i Aksa`da sivil halka yapmış oldukları BM insan Hakları Yüksek Komiserliğinin ifadesiyle tam bir savaş suçudur. ``İsrail bu insanlık dışı saldırısı ile taraf olduğu Birleşmiş Milletler Sözleşmesi`ni , bağlayıcı BM Güvenlik Konseyi Kararlarını, savaş bölgelerinde ve işgal altında yaşayan sivilleri korumayı taahhüt eden 1949 Cenevre Sözleşmelerini, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi`ni ihlal etmektedir.``
İsrail; evrensel hukuk metinlerinde güvence altına alınan yaşam hakkını, ibadethane dokunulmazlığını, din ve vicdan özgürlüğünü yok saymaktadır.
ÇÖZÜM NE?
Hiçbir zaman sorunlara kim haklı kim haksız diye bir yaklaşım göstermek sorunları kalıcı olarak çözmez yalnızca günü kurtarır. Burada İsrail haksız, Filistin haklı gibi bir şeyden bahsetmiyorum. Burada insanlığı savunmaktan bahsediyorum. Dünya`da yapılan bir zulme ses çıkarmak insanlığın özünde var. Şu bir gerçek ki bölgede orantısız bir güç savaşı var. Ve bu savaşın din adı altında meşru gösterilmesi 21.yüzyılda insanlığımızın hala gelişmediğini gösteriyor. Olaylara bakarken lütfen, İNSAN OLMAK NEDİR diye sorun kendinize. Bana göre insan olmak; benim ve bütünün hayrına yaşamak yani tüm yaşamı savunmak demek, yaşadığım nefes aldığım her an yaşama faydalı olmak demek, dünyaya iyi şeyler bırakmak, bir çocuğu sevindirmek, kedilerin gününü güzelleştirmek, doğaya faydalı olmak, bir insanın yüzünde gülümseme bırakmak demek, insanlığa katkı olmak demek.
Senin için insan olmak ne ifade ediyor? Çözüm bu soruda.