sermet@canakkaleolay.com
Yenikapı mitingi; milli birlik, dayanışma, uzlaşma kültürüne açılan yeni bir kapı olarak lanse edilse de, aslında bazı gerçeklerin üzerine kapatılan bir kapı oldu. Ötekileştirme ve yok sayma politikalarının bir ürünü olarak Kürt sorununun demokratik barışçı çözümünü görmeden, aynı zamanda demokrasinin gereği olarak halkın oylarıyla seçilmiş parlamentodaki bir siyasi partiyi yok sayarak birlik ve bütünlükten bahsetmenin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Birlik, bütünlük, uzlaşma gibi kavramlar arkasına sığınılarak verilmek istenen mesaj, yaratılmak istenen algı; 15 Temmuz kanlı darbe girişi sonrasında bazı gerçeklerin örtülmesi adına bir kurmacadır.
Adaletin, hukukun, insan haklarının, demokrasinin, barışın, eşit yurttaşlığın, laikliğin olmadığı toplumlarda birlikten, bütünlükten, uzlaşmadan bahsedilemez.
Böylesi, iklimler diktatörlükler üretir.
Böylesi, iklimlerde uzlaşma kültürü, birlikte karar verme gibi demokratik gelenekler söz konusu değildir.
Ülkemizin bugün içinden geçtiği hassas günler nedeniyle ihtiyaçlarımızın; adalet, eşitlik, hukuk, özgürlük, barış, demokrasi, insan hakları olduğunu kavramadan bütün bunlar üzerinden bir uzlaşmanın zemini yaratılmadan darbelerden kaostan kurtulmak mümkün olmayacaktır.
Kanlı darbe girişimde siyasi sorumlulukları olanlar, Yenikapı’da kendilerini kamufle etmek için hamaset dolu bir mitinge imza atmışlar, birlik ve beraberlik adına görüntü oluşturmak adına da bazı siyasi güçleri kendilerine yedeklemeyi başarmışlardır.
Bu anlamda yaldızlanarak propagandası yapılan; birlik, bütünlük,uzlaşma gibi değerlerin kalıcı bir karşılığı olmayacaktır.
En basit yaklaşımla AKP Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan bu gelişmeyi şöyle formüle etti; “CHP bu tutumunu devam ettirirse siyaseten Türkiye`de birçok şeyi başarabiliriz. Siyasette ortaya çıkan bu birliktelik ruhu, eğer devam ettirilebilirse Türkiye, kendisine karşı yapılan bütün planları bozacaktır”
Neymiş CHP bu tutumunu devam ettirmeliymiş, peki sizin hükümet olarak sorumluklarınız nerede?
Adalet için, bağımsız yargı için, demokratik hak ve özgürlükler için, meclis iradesinin yaşama geçmesi için, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü için, örgütlenme özgürlüğü için, emekçilerin hakları için, adil ve eşit bir gelir dağılımı için, bilimsel demokratik eğitim için, laiklik için senin sorumluklarını ne yapacağız.
Alışmışsınız bir kere zeytinyağı gibi su üzerine çıkmaya, daha da olmazsa gelsin af dileme ritüelleri…
Böyle bir anlayışla işin başında CHP’yi günah keçisi yapmanın mantığıyla birlik bütünlük sağlanamaz, ancak hamasi söylem olarak kalır.
Hele uzlaşma kültürü adına, farklılıklara saygı göstermenin mantığını kendimize rehber almaz, spekülatif bazı suçlamalarla politika yapmaya çalışırsak; buradan uzlaşma değil ancak çatışma çıkar!
HDP’nin toplantısına geldi de, bizim etkinliklerimize gelmedi deyip bir kentin belediye başkanına çamur atmak, uzlaşma kültüründen nasibini alamamışların tavrıdır.
Yenikapı işte bu anlayış nedeniyle; şimdiden eskimiş, birlik, beraberlik uzlaşmaya açılan yolda açılmadan kapanmıştır.
Geçen hafta Orman ve Su İşleri Bakanı bazı açılışları geçekleştirmek için Çanakkale’ye geldi.
Oman ve Su İşleri Bakanı gelince tabi hemen aklımıza Kazdağlarımız, ormanlarımız geldi, termik santraller, altın madenciliği gibi çevre düşmanı yatırımları hatırladık.
Ancak Bakanın gündeminde bunlar nedense hiç yoktu!..
Öyle anlaşılıyor ki; Çanakkale, termikçilere, altıncılara terk edilmiş durumda.
Bu yaz aylarında yine ormanlarımızı tehdit eden büyük yangınlara meydan verebilecek riskleri yaşadık.
Nispeten daha küçük alanlardaki tahribatlarla atlattık bu felaketleri.
İlk bilgiler itibarıyla, bu yangınların insan ihmalleri sonucunda ortaya çıktığını öğrendik.
Buradan hepimize önemli görevler düşüyor, çok dikkatli olmalıyız.
Ancak böylesi yangınların önüne geçemediğimize göre; fiili bazı önlemlerin alınmasını da tartışmalıyız.
Hangi amaçla olursa olsun, ormanlık alanda ateş yakılması, sigara içilmesinin yasaklanması konusunu tartışmalıyız.
Ancak son olarak Kazdağlarının güney yakasında çıkan bir yangın var ki, farklı bazı şeyleri düşündürüyor.
Edremit Belediye Başkanı da bu konuya dikkat çekerek; bu bölgede çıkan yangının daha önce olduğu gibi bakır ve molibden üreten bir maden ocağının çevresinde çıktığını belirtiyor.
Yine söndürme çalışmasına katılan köylüler 4 ayrı noktadan yangının başladığını söylüyorlar.
Sakın ola; bu durum, ÇED sürecinden kurtulmak adına yeni bir yöntem olmasın.
Bir de yangını söndürmek için, maden işletmesinin zehirli su atık havuzlarındaki suyun kullanılması durumu var ki; bu da bölgedeki canlı hayatın tamamını yok edecek başka bir senaryonun izlerini taşımaktadır.
Yoksa siz sadece yok etmesini, öldürmesini bilenlerden misiniz?