Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Özrü kabahatinden büyük olanlar…

Anafartalar yerleşkesinde yaşanan ağaç kıyımından günlerce sonra, ÇOMÜ yönetimi bir açıklama yayınlayıp, yapılanın bir katliam olmadığını savunmaya çalışınca, ortaya tam bir evlere şenlik açıklama çıkmış!.. Öncelikle gazetemizi suçlayan "Gazetenizin, bir haber yaparken doğruluğunu araştırarak tüm kanıtlarıyla ortaya koyacağına, kişilerin ve kurumların manevi şahsiyetlerine zarar vermeme" noktasındaki değerlendirmesinden başlayalım. Gazetemiz haber merkezi, ağaç kesimleri bilgisine ulaştığında üniversiteden yetkililer ile konu ile görüşmeye çalışmış, ancak kendilerinden bilgi alamamışlardır. Bir hafta sonra yapılan açıklama; üzerinde oldukça çalışılmış, bir bilim merkezi olarak üniversiteye yakışan, yeşilin yok edilmesinin teorisi haline getirilmiş şahane bir açıklama olmuştur!...

1599

 Bence bu açıklama biraz daha geliştirilerek ‘çevresel değerlerin yok edilmesinin yeni dayanakları üzerine’ bir çalışma olarak ekolojik yıkım literatüre yeni bir katkı olarak sunulabilir.

Haberin yapılmasından bir hafta sonra böylesine bir savunma geliştirenler için daha başka söyleyecek bir şey bulamıyorum.

Ancak ağaç katliamının meşrulaştırılması adına yapılan bu açıklamanın kodlarını da açığa çıkarmak gerekmektedir.

Gerçi bu savunma tarzı  yabancı olduğumuz bir durum değildir.

Ekolojik yaşamın yok edilmesi adına yapılan bütün girişimlerin savunulması hep buna benzer gerekçelerle yapılmaktadır.

Ancak bu sefer, tarafın bir üniversite olması kaygı vericidir.

Betonlaşmanın önünü açan, yeşilin katledilmesinin haklılığını yaratmak adına üniversitenin üstlendiği bu rol sonuçta gelmiş,’ yarar- zarar dengesi’ denilen, bu dengenin nerede kimin yararına oluşacağı belirsiz sübjektif bir kritere bağlanmıştır.

İşte sorun tam da buradadır;’ yarar- zarar’ dengesini ölçecek terazinin nasıl çalıştığıdır mesele…

Kafasına ağaçların bulunduğu yere beton yığınlarını dikmek isteyen herkes bu teraziyi dikeceği beton yığınlar için çalıştırır ve çok rahatlıkla üniversitenin yaptığı gibi şu cümleyi kurar;

Oysaki yapılan inceleme ve çalışmalar neticesinde, ağaçların başka bir yere taşınsa bile yaşları itibariyle yaşamlarını sürdüremeyeceği belirlenmiş, söz konusu inşaat alanında kalmaları durumunda da inşaat çalışmaları nedeniyle ağaçların kökleri zarar göreceğinden ileride yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya kalınarak can ve mal zararı ile karşılaşmamak için yarar-zarar dengesi gözetilerek ağaçların kesilmesi yoluna gidilmiştir

Şimdi sorulacak o kadar çok soru var ki; hepsi boşuna, o ağaçların kesilmesi kafaya konulmuş bir kere.

Ağaçları kesip, beton yığınını dikmeyi kafaya koymuşsan, o ‘yarar- zarar’ dengesi dediğin terazinin yarar kefesine koyacak bir sürü demagoji üretmek hiçten bile değildir, üretirsin ama; neredeyse yeşilin bir renk olarak görülmesini engellemek adına sürdürülen  algı çalışmasının izlerini  silemezsin.

Tüm çevre katliamlarında yapıldığı gibi, bugün üniversitenin ağaç katliamı ile ilgili yaptığı da budur.

İşte böylesi bir anlayışın bir üniversite tarafından savunulduğu bir ülkede,

ekolojik yıkımın siyasi irade eliyle gerçekleştirilmesinin boyutunu varın siz düşünün, “bilim” halleri böyle olursa, gerisi tam bir felaket tablosu olacaktır.

Bunun içindir ki; OHAL uygulamaları temelinde torba yasa ile çevresel değerlerimizin, geleceğimizin, doğamızın, suyumuzun, havamızın toprağımızın yok edilmesi adına her türlü kolaylık sağlanmış, âdete yıkımın önü açılmıştır.

Madde 75 olarak bilinen düzenlemenin içeriği bu kapsamdadır.

Yani ÇOMÜ’nün o meşhur ‘yarar- zarar’ dengesi terazisi torba yasa madde 75 ile tamamıyla sermayenin tarafında “dengelendirilmiştir”.

Bakın Madde 75’in yarar –zarar dengesi terazisinin yarar kefesine neler yerleştirilmiş;

Kurumlar Vergisi ve Stopaj muafiyeti

49 yıllığına kamu arazilerini bedelsiz kiralama

Yasa’da belirlenen koşullar üzerinden, kamu mallarının ve arazilerinin bedelsiz devri

%50 indirimli elektrik

Nitelikli çalışanın her biri için aylık asgari ücretin 20 katına kadar ücret desteği (Nitelikli çalışanın kim olduğuna dair bir tanım yok.)

10 yıl boyunca kredi faizlerinin devlet tarafından karşılama imtiyazları verilebilecek.

Keza yasa kapsamında, diğer tüm kanunlarda belirlenen ve projelerin uygunluğunu, ekonomiye ve istihdama katkısının kamu tarafından denetlenmesini sağlayan tüm denetim mekanizmaları ortadan kalkıyor. Bakanlar Kurulu tüm bu süreçlere istisna verebiliyor.

ÇED Raporları, Santral Lisans Değerlendirmeleri, Yasalara uygunluk değerlendirmeleri vs. vs. hepsi es geçilebiliyor.

Nasıl ama terazinin yarar kefesi !

İşte yok edici mantığın ürünü olan bu terazinin dengesini yaşamın  tarafında; suyumuzun, havamızın, toprağımızın korunması temelinde oluşturmak bundan böyle  yaşam savunucularının elindedir.

Yoksa ÇOMÜ yönetiminin iki satır yazı ile yaptığı gibi ,’yaptım oldu’ mantığının yıkıcılığı ile her zaman karşı karşıya kalırız.

Şimdi soruyorum;

Çanakkale Orman İşletme Müdürlüğü, Çanakkale Defterdarlığı, Çanakkale Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ve Çanakkale Belediyesi, ÇOMÜ’ye bu ağaçların kesilmesi iznini nasıl verdiniz gerekçeleriniz nelerdir?

Çanakkale halkı bunları öğrenmek istiyor.

Şu ‘yarar- zarar’ terazisinin nasıl işlediğini hep birlikte bir görelim…