Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Özgürlüğü savunmak ucuz siyaset mi?

1439
Özgürlük vurgusundan, mevcut düzen taraftarları bir bütün olarak rahatsızlık duymaktadırlar.
Ülgür Gökhan’ın seçim çalışmalarında gündeme taşıdığı özgürlük vurgusunu, itibarsızlaştırmak üzere AKP ve yandaşlarının yoğun bir çabasını gözlemekteyiz.
Son Olarak AKP İl Başkanı, Gökhan’ın özgürlük vurgusunu ucuz siyaset olarak değerlendirdi.
“Hiç kimsenin kıyafetine yaşam tarzına ve ne içtiğine karışmadık bundan sonra da karışmayacağız” şeklideki değerlendirmede bulunan AKP İl Başkanı için, acaba bu ülkede yaşamıyor mu demekten öte bir şey söyleyemeyeceğim!
Son zamanlarda karşılaştığımız olayları şöyle bir hatırlayalım.
İçkili mekânlara art arda baskınlar yapıp masaları sokaklardan içeriye fırlattıysanız…
İçki içilen yerlerin dışarıdan görünmesini engellemek için yasa çıkarmaya çalıştıysanız…
Yönetmelik çıkarıp içkiyi 24 yaşındaki koca adamlara, kadınlara bile yasaklamaya kalktıysanız… “İçki içmeyin, üzüm yiyin”, “Aksırana, tıksırana kadar içiyorlar”, “Alkolünü al evinde iç”dediyseniz…
İçki reklamını, gece 22.00′den sonra içki satışını yasakladıysanız…
Televizyonunuzun genel müdürü çıkıp bir kadın sanatçıya “Aşüfte” dediyse…
Aynı televizyon kanalı, konuk kadın sanatçının kolsuz elbisesini örttüyse…
Kızlar şort, mayo, külotlu çorap ve tayt gibi dans kostümleriyle yarı müzikal bir dizide boy gösteriyor diye bir kanala 400 bin lira…
Başka bir programda yarışmacılar dansöze para yapıştırdı diye “Genel ahlaka ve Türk aile yapısına aykırıdır” diyerek 200 bin lira ceza kestiyseniz…
Dizilerde alkol ve dekolte var diye demediğinizi bırakmadıysanız…
“Dizilerdeki erotizmden irite oluyorum” ya da “Ceza kesiyoruz ve dikkatle takip ediyoruz” diye buyurduysanız…
Kocası ölen kadına ancak sevgilisi olmadığı, yani “size göre” namusunu koruduğu takdirde para yardımı yapmayı vaat ettiyseniz…
“Her kürtaj bir Uludere’dir. Her kürtaj cinayettir. Allah’ın verdiği canı sadece Allah alır”
diyerek baskı kurmaya kalktıysanız…
Hamile kadınların eşine, babasına telefonla haber verdiyseniz…
Kadınların evde dayak yemesi, kimi zaman da öldürülmesi pahasına boşanmaları dizginlemeye çalıştıysanız…
Kadınları faal olarak çalışma hayatına dahil etmek yerine eve hapseden politikalar geliştirdiyseniz…
Yargınız aldatılan kadını “Bir defadan bir şey olmaz” diye boşamadıysa…
“Eşcinsellik akıl hastalığıdır” diyenleriniz olduysa…
“Aile değerlerini sarsmadığı müddetçe eşcinsellere destek veririz” dediyseniz…
Yani, “Onlar kendi soyutlanmış alanlarında hayatlarını gizli, gözlerden uzak yaşasınlar, dokunmayalım” imasında bulunduysanız…
Gençlik trenlerinde, etkinliklerde kızlarla erkekleri ayrı dönemlerde kamplara aldıysanız…
“Ben zaten kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” dediyseniz…
“Ülkemizde evlenmeyen tipler var” deyip 3 çocuk baskısı kurduysanız…
İl eğitim müdürünüz kızlarla erkekler yurda aynı merdivenden çıkıyor diye rahatsızlığını ortaya koyduysa…
Kadınların kıyafetleri ve “tahammül” sözcüğünü aynı cümle içinde kullandıysanız…
Kızlarla erkeklere ayrı yüzme havuzları vaat ettiyseniz…
Metro istasyonlarınızda “Lütfen ahlak kurallarına uygun hareket ediniz” diye anons yapıldıysa…
Gençlerin kızlı erkekli aynı evlerde kalmasından rahatsızlık duyup, engellemek için çeşitli girişimler içersine girdiyseniz…
“Çok okuyanlar şimdi sefilleri oynuyorlar. Sadece kitapların arasından bakılan dünya hayat değildir” diye okuma sevdalılarını aşağıladıysanız…
Steinbeck in “Fareler ve lnsanlar”ını sakıncalı bulup ahlaki incelemeye aldıysanız… Vasconcelos’un “Şeker Portakalı”nı okutan öğretmene soruşturma açtıysanız…
Edip Cansever’in şiirindeki “Bir bira içmek istiyordu kaç gündür” dizesini sansürlediyseniz…
 Yunus Emre’nin “Bana Seni Gerek Seni” şiirinin en güzel dörtlüğünü çıkardıysanız…
Cemal Süreyya’nın “Üvercinka”adlı şiirindeki “sevişmek” sözcüğünü “sevmek” diye değiştirdiyseniz…
Bir tiyatro oyununu “Ahlaksız” diyerek mühürlettiyseniz…
Bunun gibi daha neler neler…
Bu durumda kalkıp da, “hiç kimsenin kıyafetine yaşam tarzına ve ne içtiğine karışmadık bundan sonra da karışmayacağız” diyemezsiniz!
Bunca özel yaşama , özgürlüklere müdahale söz konusu iken” kimsenin yaşam tarzına müdahale edilmiyor” şeklindeki bir yaklaşım üzerinden özgürlükleri savunanları  itibarsızlaştırmanın her gün bir başka örneğini yaşamaktayız.
Daha AKP İl Başkanının açıklamaları kamuoyuna ulaşamadan halkın protesto etme hakkını yok sayan, tahammül edemeyen anti demokratik bir yaklaşımın yeni bir versiyonu ile karşı karşıya kaldık.
Kendilerini protesto eden gençlere, tahammül edemeyen AKP yöneticileri yine gerçekleri alt üst eden açıklamalar ile özgürlükler noktasındaki duruşlarını bir kez daha gösterdiler.
Hiçbir saldırı söz konusu değilken, protestocu gençler için kendilerine saldırmış gibi demeçler vermek tipik bir AKP klasiğidir.
Daha Kabataş’daki yalan olayı hafızalarımızdan silinmedi.
Çanakkale’de de şimdi, böylesi yalanlar tertipler üzerinden propaganda çarkları çalıştırılmaktadır.
Saldırıya uğrayan AKP standı değil , bizzat protestocu gençlerdir.
Polis tarafından karga tulumba gözaltına alınarak şiddet görmüşlerdir.
Çanakkale halkının gençlere verdiği destek, onların bu şekilde gözaltına alınmasına gösterdiği tepki her şeyi çok iyi anlatmaktadır.
Öyle anlaşılıyor ki özgürlüklerine sahip çıkan Çanakkale halkı bundan böyle AKP’nin yeni tertiplerinin hedefi olacaktır.
Özgürlük kavramından bu denli rahatsız olmanın kaçınılmaz sonu budur;yani baskı şiddet, itibarsızlaştırmak adına gerçekleri çarpıtmak;AKP il başkanının açıklaması ve kendilerini protesto eden gençlerin protesto hakkını saldırganlık gibi göstererek yapılan açıklamalar tam da bunu göstermektedir.