Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Özelleştirme ve sonrası…

2374

Özelleştirme kavramı günümüz ekonomik sisteminde en çok tartışılan konulardan biridir. Ülkemizde sürdürülen neo liberal ekonomik politikalar itibarıyla çok revaçtaki bir uygulamadır. Özelleştirme süreçleri nedensellik ve sonuç ilişkisi itibarıyla bir çok çelişkilerin yaşandığı sonuçlar yaratarak, beraberinde bir çok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Ülkemizdeki uygulamalar incelendiğinde; daha verimli olmak amacıyla başlatılan özelleştirmeler, hem beraberinde olumsuz sosyal sonuçlar yaratmış, hem de toplumsal hayatı eskisinden daha olumsuz etkileyen süreçlere dönüşmüştür. Örnekleri gerek ülke genelinde, gerekse kentimizde çoktur, kentimizdeki son örneği TEDAŞ uygulamasıdır. Bu kapsamda bugünlerde yaşanılan sık elektrik kesintileri, masum gelişmeler olarak değerlendirilemez.  
TEDAŞ özelleştirilmesi sonrasında ciddi oranda bir personel tasarrufuna gidilmiştir.
Sistemin, işleyiş kriterinin daha çok kar elde etme mantığı üzerinden çalıştırılan bu yapıda, elbette bu tasarruf çok doğal olarak değerlendirilmektedir.
Fakat topluma vereceği olumsuzluklar göz ardı edilir ise; o zaman uygulama vahşi bir dönüşümden öteye geçmez.
Nitekim Çanakkale son bir hafta içersinde son yıllardır hiç yaşamadığı sıklıkta elektrik kesintilerine maruz kalmıştır.
Bu bir sonuç olarak, olumsuzluk göstergesidir.
Yine bu özelleştirme sonrasında sosyal kriterler bazında yaşanılan bazı olumsuzluklar da kendisini göstermeye başlamıştır.
Bir köyün borçlarından dolayı elektrikleri kesilerek, köy komple karanlığa ve elektriksizlik nedeniyle susuzluğa terk edilmiştir.
Tüm bu gelişmeler sonrasında özelleştirmelerin neden bu kadar çok tartışıldığı daha net olarak ortaya çıkmaktadır.
Ne yazık ki gelişim, sosyal devlet olmanın gerekliliklerinden ziyade vahşi kapitalist uygulamalara doğru evirilmiştir.
Ne diyelim, büyüklerimiz böyle istemişler!!!
Unutmayalım, top hala bizlerde…

Neden Çimenlik Kalesi değil?
Çanakkale’de sürdürülen ‘Kültür Köprüleri Programı’ kapsamında Avrupa Birliği tarafındanÊ desteklenen , ‘Benim Kentim Projesi’  kapsamında İngiliz Sanatçı Mark Wallinger tarafından yapılacak “Sinema Amnesia" adı verilen çalışmanın Çimenlik Kalesi sahil şeridinde yapılması planlanmış idi.
Yer seçiminin Çimenlik Kalesi olması konusunda kafamda soru işaretleri olunca, bu konuyu proje ile ilgili bir yetkiliye  sormuş idim.
Askeri bir bölge olan bu alanda gerekli izinler alınmış mıydı ?
Bazı küçük sorunların kaldığı ve aşılacağı bilgisini almış idim.
Fakat bir de gördüm ki; proje yeri değişmiş, “Sinema Amnesia” tüneli, Golf Çay Bahçesi’nin önüne kondurulmaya başlanmış idi.
Çok doğal olarak birçok vatandaşımız ilk aşamada buna tepki verdiler.
Her şeyden önce bu proje hakkında bilgi sahibi değiller idi.
Ayrıca Çanakkaleliler açısından çok önemli bir alan olan Kordon Boyu’nda böyle bir proje için tasarrufta bulunmak, bu kadar basit olmamalıydı.
Çimenlik olmadı, hadi Kordon’a kuruverelim anlayışı, bu çağın anlayışı olamaz.
“Hoop bu kentte yaşayanlar olarak, biz neci oluyoruz” diye sorarlar insana.
Bu noktadaki sorumluluk merkezleri kimlerdir bilemiyorum ama, Çanakkale Belediyesi bu konuda izin vermemeliydi.
En azından vatandaşın bu konuda ne düşündüğü sorgulanmalı, proje yürütücülerine de “kolaycılığa  kaçmayın, gerekli girişimlerinizi yapın, Çimenlik Kalesi’ndeki planlamanıza uygun olarak gerçekleşmenizi sağlayın” denmeliydi.
Şunu unutmayalım ki; Çimenlik Kalesi’nin bulunduğu o alan da, bu halkındır.
Kent halkının yok sayıldığı uygulamalara karşı olmak; halktan yana politikaları savunmak için olmaz ise olmaz bir kriterdir.
Hele bir de imtiyazlı bir kesimin direnmesi sonucu olarak gündeme gelen, oldu bitti yapılıyorsa; işin önemi daha da hassasiyet kazanmaktadır.

Sermet ATADİNÇ