Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Örnek olması dileğiyle

1498
İfade özgürlüğü kapsamında Çanakkale Sulh Ceza Mahkemesi çok önemli bir karara imza attı.
Özgürlükler anlamında önemli sorunlar yaşanan ülkemizde, bu kararın oldukça anlamlı olduğunu düşünüyor ve örnek olmasını temenni ediyorum.
Valilikçe yasaklanan bir alanda basın açıklaması yaptıkları için kabahatler kanununa göre haklarında para cezası verilen vatandaşlar için verilen kararın ;Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) “özgürlükler asıldır,sınırlama istisnaidir “hükmüne atıfta bulunarak iptal edilmesi demokratik hakların kullanılmasının hukuki güvencesi anlamında değerli bir karardır.
Demokratik , barışçı eylemleri nedeniyle vatandaşlara sokakta gaz ile tazyikli suyla, copla müdahale edilmesi, göz altına alınması günümüzün özgürlük anlayışı ile bağdaşır hiçbir yanı yoktur.
İnsan hakları ve evrensel hukuk kuralarının özüne aykırı uygulamalardır.
Resme biraz daha bütün olarak baktığımızda ve Çanakkale Asliye Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu kararın esasını yaşamsal alanda görünür kıldığımızda yaşanılan onca olumsuzluğun ne kadar çağdışı olduğunu çok daha iyi görebiliriz.
Kararın gerekçelerinde belirtildiği gibi “AİHS’in 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün; bilgi ve fikir alma, kanaat sahibi olma, bilgi ve fikir açıklama özgürlüklerini içerdiği” kaydedildi.
Ayrıca hakkın ancak yasayla sınırlanabileceğini ve sınırlamanın da meşru bir amacın olması ve demokratik toplum gereklerine aykırı olmaması hallerinde mümkün olabileceği vurgulandı.
Düşünceyi açıklama özgürlüğünün, demokratik toplumun kurucu unsuru olduğu belirtilerek “AİHM’in içtihatlarında görüleceği gibi istisna olan sınırlamanın olabilmesi için şiddet içermesi, şiddeti teşvik etmesi gerekir ve ancak yasayla olabileceğini belirtmiştir. Bu nedenle temel hak ve özgürlük olan düşünceyi açıklama kapsamındaki basın açıklamalarının da sınırlanabilmesi için bu ölçüleri içermelidir. Başvuranın basın açıklaması yapması ve bu açıklamada bulunması, düşüncesi açıklama özgürlüğü kapsamındadır. Bu açıklama şiddet içermemekte, şiddeti teşvik etmemekte, demokratik toplum gereklerine aykırılık oluşturmamaktır.
AİHS gereği Çanakkale Valiliği’nin yasada yetkisi olsa bile bunu, insan hak ve özgürlüklerini sınırlamaya yönelik şekilde düzenlemesi evrensel hukuka uygun değildir .Zira yasada, İçişleri Bakanlığı’nın yasadan aldığını belirttiği yetkiyi hukuk devleti ve demokratik toplum gereklerine aykırı kullanabilmesi ihtimaline engel konmamıştır. İdarenin ceza işlemi gerek AİHS, gerekse evrensel hukuk ilkesine aykırı düzenlenmiş, düşünceyi açıklama özgürlüğünü engelleyen ceza işlemine karşı başvurunun kabulü gerekmiştir”şeklinde bir değerlendirme yapılmıştır.
Bu gerekçenin özü ‘şiddet içermedikçe, şiddete teşvik etmedikçe her türlü düşüncenin  özgürce açıklanması  AİHS ve evrensel hukuka uygundur’ şeklinde olup bugüne kadar sokaklarda meydanlarda yapılan müdahalelerin hukuksuzluğu  bir kez daha ortaya konmuş oldu.
Mahkemenin bu kararı toplumsal hayatta ne kadar karşılığını bulur
İşte bütün meselede budur.
Ancak şunu net bir şeklide ortaya koymalıyız; şiddet içermeyen her türlü protesto, düşüncenin açıklanması temelinde yapılan etkinlikler hiçbir şekilde engellenmelidir, hiç bir müdahalede bulunulmamalıdır.
Demokratik toplum olmanın gereği budur.
Bu temel yaklaşıma siyasal iradenin yaklaşımı hukukun hükmettiği gibi olmamaktadır.
Bundan dolayı demokratik haklarımızın kullanımının filli bir durum olduğunu hiçbir zaman unutmayalım.
Bunun için daha örgütlü olmak, daha kitlesel hareket etmek, demokrasi barış özgürlük taraftarlarının, omuz omuza  hukuka rağmen kullandırılmayan demokratik haklarına sahip çıkması gerekmektedir.
Ne zaman hukuk en temel haklarını kullanan vatandaşlara yapılan müdahalelere müdahale eder hale gelir ,işte o zaman Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ve evrensel hukuk kurallarının en temel gerekleri için bir adım atılmış olur.
 
“Uyan da balığa gidelim” derler.
Çocuklarının yolsuzluk olayına karıştığı iddia edilip tutuklanan,  iki bakan sonunda istifa etti.
Bugüne kadar “paralel devletti, komploydu” gibi yaygaralarla başta başbakan olmak üzere üzerlerine toz kondurmayan bakanlar gördüler ki, pabuç pahalı.
Halkın büyüyen tepkisi üzerine istifa etmek zorunda kalan bakanlar üzerinden şimdi yeni bir propaganda sürdürülecek.
Şapka düşmüş kel görünmüştür; hiçbir çaba bu sistemin çürümüşlüğünün sonucu olarak yolsuzluk, rüşvet, yağma gibi çirkinlikler ile sistemin temsilcisi siyasal erkin ilişkisini bundan böyle gizleyemez.
AK görüntü karalanmıştır, kutular AKP’nin yeni imajı olarak var olmayı sürdürecektir.
Demagojiler ile bir yere varılmaz.