Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Operasyonlar durdurulmalı, derhal çatışmasızlık haline geri dönülmelidir.

Dağlıca'da kaybettiğimiz halkın öz evladı askerlerimizin acısı hepimizi yasa boğdu, bu acıyı paylaşır, acılı yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletirim. Lice, Silvan, Varto ve Yüksekova'nın ardından şimdi de Cizre'de ateş kuşatması altında yitirdiğimiz masum çocukların gençlerin ve sivil halktan insanların ölümünden duyduğumuz acı da aynı şekilde yüreklerimizi dağlamaktadır. Ancak bu klasik yaklaşım artık yaşadığımız bu acılar karşısında kifayetsiz kalmaktadır. Acılar, gözyaşları, yitirdiğimiz canlar karşısında "400 milletvekili verseydiniz bunları yaşamazdık" gibi yaklaşımla kişisel ihtirasları adına ülkeyi kan gölüne çeviren politikalara derhal son verilmeli, çözüm için kin ve nefret ile değil akıl ve mantık çerçevesinde hareket edilmelidir. Yıllardır sürdürülen çatışmalarla herhangi bir çözüme ulaşılamayacağı gerçeği hepimiz tarafından bilinirken hala çatışma ve savaş halini sürdürmek bu ülkeyi her gün daha çok kaosa sürüklemekten başka bir sonuç vermez. Siyasi iradenin kendi çıkarları için bu ülkeyi ateşe atmasına müsaade edemeyiz. Analar,babalar, kardeşler ağlamasın istiyorsak; barış iradesinin belirleyici olmasını sağlayacak bir performansta "savaşa son verilsin" talebini ortaya koymaktan başka bir alternatif kalmamıştır.

1357

 Şiddeti kutsayarak, son kişi kalıncaya kadar savaşı sürdürme politikalarının hiçbir karşılığı olmadığı gibi sadece terörden beslenen şiddet politikalarının arkasına sığınarak kendilerini kurtarmak isteyen saray iradesinin bu kirli oyununun parçası olmamak için savaşa karşı barış hedefi ile hareket edilmelidir.

Savaş politikalarına derhal son verilmeli, eller tetikten çekilmeli, barış görüşmeleri derhal kaldığı yerden başlatılarak demokratik bir çözüm için adım atılmalıdır.

Bu acılara son vermenin bundan başka alternatifi kalmamıştır, denenmemiş tek yol budur.

Bu noktada atılmış adımlar belirli bir düzeye gelmişken ‘barış süreci buzdolabına kaldırılmıştır’ deyip, savaş politikalarını devreye sokan irade sonuçlarını beğenmediği seçim yerine yeniden yapmaya karar verdiği seçimde başarı kazanmak için insan hayatını yok sayan uygulamalara imza atmaktan çekinmemektedir.

AKP’nin 13 yıllık hükümeti döneminde uyguladığı politikaların gerçek yüzünün ortaya çıkması sonrasında, yaşadığı itibar kaybı nedeniyle yeniden eski günlerine dönmek, aynı zamanda geçmiş uygulamalarının hesabını vermemek adına ülkeyi bir yangın yerine çevirmeyi bir politika olarak devreye sokmuştur.

 Onlar bu amaçlarına ulaşmak için savaş ve şiddet uygulamalarını sürdürürken ortaya çıkan sonuç; çocukların, gençlerin, polislerimizin askerlerimin sivil insanlarımızın yaşama veda etmelerinden başka bir şey değildir.

40 yıldır süren bu sorunun çözümü için gerçekçi davranmalıyız, kin ve nefret yerine akıl ve mantık ile davranıp,  öldürmekle yok etmekle bu sorunun çözülemeyeceğini artık görmek gerekir.

Bu kirli savaşta yaklaşık kırk bin kişi hayatını kaybetti. Halen de kaybetmeye devam ediyor. Resmi verilere göre; bu kirli savaşta ölenlerin otuz bini Kürt, on bini ise devletin güvenlik görevlileridir.

Barışta kardeşlikte eşitlikte ısrar etmenin dışındaki hiç bir yol, analarımızın gözyaşlarını dindirmeyecektir.

Bunun için barış talebi etrafında daha güçlü bir dayanışma ile savaştan medet uman kesimlerin politikalarına karşı mücadele etmek bu politikaları mahkum etmekten başka bir yol kalmıştır.

Kürt hareketinin her an çatışmasızlığa hazır olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak, siyasi iradenin savaş politikalarını terk etme noktasındaki alacağa karar için göstereceğimiz irade barışın tesisi için atılacak ilk adım olacaktır.

Türkiye halkının talebi bu yöndedir, halklar barış istemektedirler, çatışma ölümler ve savaş halkın tercihi değildir.

Barış kavramını her türlü siyasal kaygıdan arındırarak, mutlak anlamda; insanların ölmediği, kimsenin birbirine kurşun sıkmadığı, tuzak kurmadığı, mahallelerde insanların hedef gözetmeden taranmadığı koşullar olarak ele alıp, Kürt sorununu karşılıklı diyalog ile barış içersinde çözmek iradesini hayata geçirirsek; yıllardır süren insanlarımıza acı ve gözyaşından başka hiç bir getirisi olmayan bu sorunun çözümünün başlangıcını yapabiliriz.

Halkların birbiriyle çatışmasını gerektiren hiçbir neden yoktur.

Halkları birbirine düşman eden ve bu düşmanlığı malzeme yaparak, çatışmaları körükleyenlerin amaçları kapitalist düzenin devamını sağlamak adına duydukları ihtiyaçtır.

Bu gerçek karşısında halklar demokratik siyaset çerçevesinde kapitalist düzenin çözümsüzlüğüne karşı mücadele edecek, daha iyi yaşam koşullarını ve demokratik gelişimi  bu temelde oluşturacaklardır.

7 Haziran’da yaşadığımız gibi siyasi olarak var oldukları zeminin altlarından kayması sonrasında yaratılan savaş halinin kimler tarafından kimin çıkarı için devreye sokulduğu gayet net olarak anlaşılmaktadır.

Barıştan başka dayanacağımız hiçbir zemin yoktur.

Operasyonlar durdurulmalı, eller tetikten çekilmeli, savaş politikalarına son verilmeli, çatışmasızlık ortamına geri dönülerek barış içersinde demokratik çözümler yaratılmalıdır.

Türkiye’nin ihtiyacı budur.

Savaşa karşı olan, acılara ölümlere tepki gösteren tüm duyarlı kesimler ele ele vererek ülkenin bir an önce çatışmasızlık haline geri dönülmesi için sorumluluk almalıdır.

Ön yargılarımızdan kurtulalım, yıllardır dayatılan düşmanlık duygularından kendimizi arındıralım.

Halkların kardeşliğini savunalım,  bu çatışma ve ölümlerin sermaye düzeni ve sömürü çarkının bir tezgahı olduğunu unutmayalım.

Sarayın askerleri olmayalım.

Çatışmaları, operasyonları, pusuları, kim savunursa; akan kanda kendisinin de payının olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak; kin ve nefret ile değil bu acıların bir daha yaşanmamasını sağlayacak bilinçle hareket edelim.

Şimdi görev; “barış hemen şimdi” diyerek, çatışmaların sonlandırılmasını talep etmektir.