sermet@canakkaleolay.com
Dünkü gazetemizde IŞİD canilerinin vahşi uygulamalarından, katliamlarından kaçarak dağlarda günlerce aç ve susuz kaldıktan sonra Türkiye'ye sığınan Ezidi kadın ve çocuklara yapılan insani yardımlarla ilgili olarak AKP Belediye Grup Başkan Vekili Tülay Ömercioğlu'nun gerçeklerden uzak, karalamadan öte bir anlamı olmayan açıklamalarına ilişkin, bu insani yardımları organize eden duyarlı Çanakkalelilerin tepkilerini okumuşsunuzdur.
Tamamıyla insani gerekçelerle gerçekleştirilen Ezidi kadın ve çocuklara yönelik, çocuk mamasından çocuk bezine kadar kadın ve çocukların temel ihtiyaçlarını karşılamak adına düzenlenen bu yardımı PKK ile ilişkilendirmeye çalışmak bunun üzerinden bir algı operasyonu girişiminde bulunmak kelimenin tam anlamıyla insanlıktan nasibini alamamanın hafifliğinden başka bir şey değildir.
Tek başına hükümet olma pozisyonlarını sürdürmeye çaba gösteren, bugüne kadar hayata geçirdikleri bir çok yolsuzluk ve hukuksuzluğu gizlemek adına her türlü yönteme başvuran bir iradenin; bu insani yardımları karalamak adına yalan ve dezenformasyon temelinde bir kampanya örgütlemeleri aslında normal karşılanabilecek bir girişimdir.
Siyasi ikballeri adına ülkeyi yangın yerine çevirip, yüzlerce insanımızın canına kast edenler için bir yardım kampanyası üzerinden karalama kampanyası organize etmeleri çok görülmemelidir.
Tek başına hükümet olamamayı hazmedemeyip, onlarca polisimizin, askerimizin sivil insanımızın ölmesine neden olan savaş politikalarına imza atan bir iradenin daha neler neler yapabileceğini varın siz düşünün…
7 Haziran’da halkların kırmızı kartını gören AKP ve saray iradesi savaş dahil her türlü yönteme başvurarak yeniden seçim ile tek başına iktidar olmak için tüm değerleri yok sayarak yol almaya çalışmaktadır.
Bunun için karalama, çarpıtma, yalan ve dezenformasyon politikalarıyla halkın tercihlerine yön vermek isteyenler böylesine insani yardımları bile terörle ilişkilendirecek kadar fütursuzca davranabilmektedirler.
Öyle ki yaptıkları açıklamalarda bile gerçeklerden ne kadar uzak olduklarını kendi ağızlarından itiraf etmektedirler.
Diyarbakır Sur Belediyesi aracılığıyla, Ezidi kadın ve çocuklar için kentin bir çok sivil toplum kuruluşunun ve vicdanlı, duyarlı insanlarının organize ettiği yardım kampanyasını bile çarpıtarak Sur Belediyesi’ne yapılan yardım gibi gösterip, buradan hareketle PKK ilişkilendirilmesi yaparak siyasi rakiplerini karalamaya çalışanların 1 Kasım’da sonu hüsran olacaktır.
Ömercioğlu böylesine bir açıklamayı yaparken partisinin bu dezenformasyon politikalarının destekçisi olarak bir siyasal duruş içersindeyse; bu durum ayrıca özelliği olan bir tavırdır.
Ancak bilgi eksikliği nedeniyle böyle bir algının oluşmasına aracı olmuşsa Çanakkale halkından özür dilemelidir.
Bizler barışı, halkların kardeşliğini savunan, şiddet ve savaş politikalarına karşı olan insanlar olarak AKP ve saray iradesinin halkları birbirine düşman kılarak sürdürmek istediği ve buradan hareket ile sürdürdüğü şiddet ve savaş politikalarının hedeflerinin ne olduğunu çok iyi biliyoruz.
Bu hedefler temelinde savaş ve şiddet politikalarını kutsamak adına sürdükleri vatan millet edebiyatının bir karşılığı olmadığı da artık çok açık olarak görülmektedir.
Yitirdiğimiz insanlarımızın cenazelerinde gösterilen tepkiler; sarayın askeri olmaya karşı çıkan, bu kirli savaşta can vermek istemeyen bir iradeyi ortaya koymaktadır.
Barış için mücadele eden barışı sağlamak için çaba gösteren insanlar bir hamlede terör ile ilişkilendirilmeye çalışılarak barış girişimleri gözden düşürülmeye çalışılmaktadır.
Halklar artık savaş istemiyor, savaş politikaları kapitalist sistemin sömürü düzeninin devamını sağlamak adına sermayenin tercihidir.
Halklar barış içersinde, kardeşçe ortak vatanda demokratik bir düzende bir arada yaşamak istiyorlar.
Sermayenin korktuğu tam da bu iradedir.
Demokratik yaşamın en temel verisinin halkların kendi kendisini yönetmesi olduğunu düşünürseniz; sermayenin yönetim gücünün zayıflaması aynı zamanda sömürü düzenlerinin temellerini sarsacak bir gelişmedir.
Yaşadığımız bunca acı ve ölümlerin gerçek nedeni işte budur, savaş politikaları bunun için uygulanmaktadır.
Sermaye kendi düzenini bu şekilde sürdürmeye çalışmaktadır.
Bu sömürü düzenin vahşi çarkı insani olan her türlü değere düşmandır.
İnsani olan her türlü uygulamayı kendi siyasi çıkarları adına karalamak için de elinden gelen her şeyi yapar.
Tülay Ömercioğlu; yapılan insani yardımın içeriği, kime teslim edildiği, son derece açıkken hala bu insani yardım için yaptığı karalamalardan ötürü özür dilemiyorsa bunun karşılığı; savaş şiddet ve baskı politikalarının bir parçası olarak konumlanmış olmasıdır.
Eğer böyle bir konumlanma içersinde olmayı sürdürecekse bundan böyle “İNSANIZ BİZ “ diyen vicdanlı insanlar nezdinde farklı bir yerde olacaktır.
Tarih insanlık düşmanı uygulamaları, davranışları her zaman yazacaktır.