Olaylar ve ardındakiler…
Hafta sonu Çanakkale Valiliğinden bazı gazetelerde çıkan bir haber üzerine bir açıklama geldi. Gazetelerde çıkan haberi dikkate alarak habere konu yaşlı bir kadının içinde bulunduğu olumsuz şartlara müdahale etmek için Çanakkale Valiliğinin harekete geçmesi duyarlı bir yaklaşımdı.
Habere konu olan yaşlı kadın bulunmuş, durumun haberde aktarıldığı gibi vahim olmadığı tespit edilmiş ve kamuoyu ile paylaşılmıştı.
Gazetecilerin yazdıklarını dikkate alan ve harekete geçen bir anlayış takdir edilmelidir.
Meselenin bir yanı budur.
Diğer yanı, meslektaşlarımızın haber yapımında daha dikkatli davranması gerektiğidir.
Valilikçe yapılan açıklama sonrasında haberi yapılan yaşlı kadını hedef alarak “Yalanı ortaya çıktı” başlıklı bir haber de savunma refleksi ile yapılmış bir başka olumsuzluktur.
Günümüzde karşılaştığımız öyle olaylar var ki, tamamen çözümsüzlük üzerine kurulduğunu gözlemlemekteyiz.
Bu tip olayların sayısı oldukça fazla.
Hemen çok yeni olarak yaşadığımız bir iki örneği gündeme getirelim ve bu mekanizmayı biraz sorgulayalım.
Baz istasyonları konusu...
Bu konuda verilmiş bir çok yargı kararına rağmen, en son Danıştay kararı ile güvenlik sertifikalarının toptan ret edildiği koşullarda mobil bir araç üzerine konmuş baz istasyonuna kimse müdahale edemiyor.
Üstelik vatandaşlar da bu uygulamaya karşı olduklarını çeşitli platformlarda dile getiriyorlar.
Belediye yetkileri bu seyyar baza nasıl elektrik verilir diyor, elektrik dağıtım şirketi prosedürünü yerine getiren her aboneye elektrik verilebileceğini söylüyor.
Sonuç; çözümlük mekanizması üzerinde kurulan sistem gerçeğine bağlı olarak baz, bin bir türlü yöntemlerden birinin arkasına sığınarak varlığını sürdürüyor.
Çanakkale’de doğal gaz dağıtım işi de tam bir bilmeceye dönüştü.
Ne doğal gaz firması nede başka bir kuruluş vatandaşın mağduriyeti karşında hiç bir şey yapmıyor.
Olaya müdahale eden yok.
Vatandaş çaresizlik içinde sorununun çözümü için sağa sola müracaat etse de nafile…
Kimsenin iplediği yok.
Anlayacağınız yine çözümsüzlük…
Bunlar son günlerde yaşanılan sadece birkaç örnek.
Acaba Çanakkale Valiliği bu sesimizi de duyar da kamuoyunu bilgilendirir mi?
Bilgilendirme girişimi bile bir müdahaleyi gündeme getirecektir; şöyle veya böyle
Sonuçta ortaya çıkan bir gerçek var; halkın taleplerinin dikkate alındığı, çözümlerinin üretileceği yeni mekanizmalar ihtiyacı, yaşadığımız çözümsüzlük ikliminde, son derece önemli gereksinim haline gelmiştir.
Yeni anayasa çalışmaları açısından bu talep dikkate alınmalıdır.
Kimsenin duymazlıktan, bilmezlikten, görmezlikten geldiği, sonuçta gemisini yürüten kaptan misali, sistemin temsilcilerinin nalıncı keseri gibi hep kendine yonttuğu uygulamalardan kurtulmak; çözümü içinde barındıracak hukuki dayanağının yaratıldığı yeni bir modelden geçer.
Yereldeki halk jürileri talebi böyle bir şeydir.
Hafta sonuna, toplumsal muhalefetin eylemleri damgasını vurdu
Yaşam alanlarımızdan ekonomik siyasi platformdaki saldırılara, demokratik haklarımızdan özgürlüklere kadar yoğunlaşan baskılar hafta sonunda Çanakkale’de çeşitli etkinlikler ile protesto edildi.
Tabipler Odası çevre komisyonu ile Çevre Platformunun ortaklaşa düzenlediği “Madencilik ve çevre sağlığı” konulu panelde Ege Üniversitesinden Prof.Dr. Osman Karababa’nın sunumu oldukça etkiliydi.
Özellik ile altın madenciliği sürecinde; sondajından siyanür liçi yöntemi ile cevherin ayrıştırılması, cevheri ayrıştırılmış siyanür ile kirletilmiş atık yığınlarına kadar her aşamada toprağımızın, suyumuzun, havamızın dolayısıyla tüm canlıların yaşayacakları riskler buna bağlı olarak insan sağlığına etkileri salonu dolduran Çanakkaleliler tarafından ibret ile takip edildi.
Osman Karababa’nın Türkiye’deki altın üretiminin ilk adımı olan Bergama sürecinden itibaren bir bilim insanı olarak halkın aydınlatılması noktasında sürdürdüğü özverili çalışmalar gerçekten çok nitelikli bir birikime dönüşmüş durumda.
Karababa’nın bu paylaşımı panel katılımcılarını bir kez daha yaşayabileceğimiz tehlike ve riskler karşısında adeta sarstı, bu paylaşım katılımcıların mücadele konusundaki arzu ve isteklerine önemli bir destek verdi.
Çevre Platformu bilinçlendirme çalışmaları noktasında önemli çalışmalara imza atıyor.
Bir kez daha kendilerini kutluyorum.
Bu arada ÇOMÜ bünyesinde kurulan “Kazdağları Araştırma Enstitüsü” neler yapıyor diye sormadan geçemiyorum.
Üniversite, kent ilişkilerinin gerçek zemini böylesi alanlardır.
Kazdağları gibi bir konuda üstelik bu alanda çalışan bir araştırma enstitüsü var iken sessiz kalmak altın madencilerinden yana olmaktan başka bir şey ifade etmez.
Üniversitemize haksızlık yapmak istemem; ama bu konuda tavırlarının ne olduğunu da bilmek bu kentte yaşayan bir insan olarak en doğal hakım diye düşünüyorum.
Halkların Demokratik Kongresi bu haftaki “Sen de bir ses ver kampanyasında” Hrant Dink için ses verdi.
Aynı zamanda yoğunlaşan tutuklama ve gözaltılara karşı kararlılık ile mücadele edilmesinin gereği bir kez daha gündeme taşındı.
AKP İktidarı gerçekten muhalif hiçbir sese tahammül gösterememektedir.
12 Eylül uygulamalarını dahi geride bırakan, gözaltı tutuklamalar bunun çok açık bir ifadesi.
Sözde darbeler ile, darbeciler ile hesaplaşmak aldatmacası altında demokratik bir görünüm yaratmaya çalışanlar öte yandan kendi halkının üzerine bombalar yağdırmakta ,muhalif olan bütün sesler susturulmaya çalışılmakta, demokratik siyasetin önü kesilmekte, basın ve ifade özgürlüğü yok sayılmakta ticarileştiren sağlık eğitim ve diğer sosyal alanlardaki uygulamalar ile halk açısından yaşam her gün biraz daha çekilmez duruma getirilmektedir.
Bu gerçek her geçen gün daha net olarak anlaşılmaktadır.