Turgut Çamer

turgutcamer@hotmail.com

OKUR'UM AHMET BEY'E AÇIK MEKTUP

Değerli okurlarım, her insanın bazı eksikleri hataları vardır. Onları gidermek istersiniz ama bazen mümkün olmaz. Sizlerden gelen çok sayıda mesajın tümüne takdir edersiniz ki yanıt veremiyorum. Okurlarımın tümünü tanıma olanağı da yoktur.

9720

 

 

Eminim farkındasınız, köşe yazarlarının çoğu zaman fakiridir… Ancak bu kez kendisini tanımadığım okurum Ahmet beyin mesajını yazı konusu yaparak bu mektup aracılı ile yanıt vermek istiyorum.

                                                                       ***

            *Bu köşede 21 Haziranda kaleme aldığım “ÇANAKKALE’DE Kİ İFTAR SÖMÜRÜSÜ!” başlıklı yazım için Ahmet Tanyeri aynen şu mesajı iletmiş:

mübarek RAMAZAN bayramına şeker bayramı diyenden nasıl bir yazı beklenir ki?.. kıskançlık insanı ne komik durumlara düşürüyor..!”

Ahmet bey merhaba!.. Nasılsınız?.. Umarım iyisinizdir!.. İlginiz için teşekkür ederim.

Sizinle şahsen tanışmıyoruz, belki de hemşeriyiz. Mesajınızı aldığımda belki inanmayacaksınız ama yazımı 2 kez daha dikkatlice okudum. Fakat sizin vurguladığınız gibi tarafımdan bir ‘kıskançlık’ emaresine rastlamadım. Siz nasıl böyle bir çıkarımda bulundunuz, gerçekten merak ediyorum.

Ya sizde ya da bende bir ‘algılama’-‘kavrama’ sorunu var herhalde! Araştırdığım kadarıyla bazı hadislerde sizin “Ramazan Bayramı” olarak nitelediğiniz bayrama “Sadaka” bayramı da denmiş.. Ben ise “Şeker Bayramı” demişim, niçin rahatsız olduğunuzu anlamış değilim!?

Diyelim ki ben hatalıyım!.. “Hatasız kul olmaz” diye bir özlü söz var değil mi?

Ancak hata yapmayan iki insan var Ahmet Bey…

Kim mi onlar?

            -Biri doğmadı!... Diğeri de öldü!

            (Bu özlü söz Fransız Düşünürü Montesquieu’ya ait)

            *Demek oluyor ki yaşayan insan hata yapar.. Ancak en az hata yapmanın formülünü de vereyim izninizle;

            - “Düşünerek hareket etme alışkanlığı”

            Sizi tenzih ederek vurguluyorum; maalesef eğitim sistemimiz düşünerek hareket etme alışkanlığı ve empati yeteneğini kazandırmıyor. “Bize bir şey olmaz cahil cesareti” sonucu canlarımızı yitiriyoruz.

            Sözlü-sözsüz ya da (yazılı) bir davranışta mı bulunacağız… Önce düşüneceğiz Ahmet Bey.

            Nasıl mı?

            -Karşımızdakine ve kendimize dönük artıları-eksileri beynimizden geçireceğiz.. Saatlerce mi? Hayır.. Film şeridi gibi 2-3 saniye kadar. Ona göre ‘sözlü’ ya da ‘sözsüz’ davranışta bulunacağız. Bu davranışımıza rağmen hata yapmaz mıyız? Yaparız…

Yaparız ama en az hata yapmanın formülü de bu!

Peki, bu formülü ben mi buldum? Tabii ki hayır.. Bilim böyle diyor Ahmet Bey bilim…

 *Toplam kalite anlayışının öncülerinden olan Amerikalı Yazar Stephan R. Covey “Çok Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı” adlı kitabında yazdığı bir teknikten söz etmek isterim.

COVEY der ki; “Temel olarak karşınızdaki kimseyi anlamayı hedefleyin. Onun yazdıklarının ne anlama geldiğini araştırarak bilin. Ancak bu teknikle kaliteli bir iletişim kurabilirsiniz…”

            -“Bana doğru gelen hiçbir şey yoktur ki, yanlış gibi de gelmesin.”

            (Bu özlü söz de Fransız Düşünür Montaigne’ye ait)

            Burada Montaigne ne demek istiyor? Diyor ki; sağdan, soldan, oradan, buradan duyduklarına hemen inanma!.. Kuşkucu-şüpheci ol, araştır ve en doğru bilgiye ulaş.

            Ahmet Bey size naçizane önerim; önce okuduğunuzu ve o yazıyı yazanı anlamaya gayret edin. Karşınızdakini anlamak, kimin haklı kimin haksız olduğu ile ilgili değildir. Bu teknik gerçekten etkili bir iletişim kurmanın da temel felsefesidir. Eğer bu alışkanlığı edinirseniz inanın bana önyargısız sevgi dolu ilişkiler kurabilirsiniz.

            Değerli okurum hiç kuşkusuz geçen zamanı durdurmak mümkün değil, ama hangi partiye sempati duyarsak duyalım gelecek zamanı güzelleştirmek bizlerin elindedir. İyiliğe, doğruluğa, güzelliğe, barışa ve özgürlüğe ait ne varsa her şeyin gönlünüzce olmasını dilerim.

            Sevgi ve saygılarımla… T.Ç.