Ofreneion'dan Erenköy'e... (8)

TROİA-KIRIM SAVAŞI-ERENKÖY..!

4167
Rus Çarı Nikolay Osmanlı`nın ekonomik yönden çöküntü içerisinde olduğunu ve kendi topraklarını koruyamayacağını tespit etmiş, bunun üzerine politikalar geliştiriyordu. Başta İngiltere olmak üzere, Avrupa ülkelerine elçiler göndererek, "Kollarımızda hasta bir adam var", "Bunu yok edip, toprakları paylaşalım" önerisini götürüyordu. Rus Çarı Nikolay`ın amacı, boğazları ve Doğu Akdeniz`de hakimiyet kurmaktı. Bu teklifi alenen Osmanlı`ya da götürmüştü. Tabiki kabul edilmeyecekti. 
 
Avrupa, Rusya`nın bu politikalarına karşılık, Osmanlı`nın ölüsünün, dirisinden daha pahalıya mal olacağını biliyordu. Suni teneffüsle de olsa yaşamalı, toprakları parçalanmamalıydı Osmanlı`nın... Rus Çarı Nikolay`ın Osmanlı`yı yok etmesi demek; "Güneş batmayan imparatorluk" olarak tanımlanan İngiltere "Güneşinin", Akdeniz ve sömürgelerde parıltısının zayıflayacağı anlamına geliyordu. Yani başta İngiltere olmak üzere, Fransa, Avusturya, Piyemonte (İtalya Şehir Devletlerinin) çıkarlarına da uygun düşmüyordu. 
 
Rusya, Osmanlı`yı paylaşma konusunda olumlu bir yaklaşım görmeyince, kendi politikasını kendi uygulamaya başladı. 1853`te, Sinop`taki Osmanlı donanmasını bir baskınla yaktı. Bu hamleye karşılık, İngiltere ve Fransa donanması da Karadeniz`e gelerek, Rus donanmasını yaktı. Kırım`da savaş, 1856`ya kadar devam etti. Avrupa devletleri, Osmanlı ile birlikte hareket ediyorlardı. Sonuçta Kırım Savaşı`nı kazanan Osmanlı oldu. Ama kaybeden de Osmanlı oldu!... Buna rağmen, Osmanlı Devleti olarak ilk borçlanmayı, bu savaş içerisinde yaptı. Devlette düzenlemeler yerine, en güzel sarayları yaptırdı. Halk, yine sefalet, açlık ve kıtlık yaşıyordu. Bu borçlar, Osmanlı`nın sonunun başlangıcıydı ve öyle de oldu.
Erenköy Sivil Hastanesi`nin konumlandığı, şimdiki Güzelyalı`ya 1853 tarihli fotoğrafla genel bakış... Fotoğraf: Paul Baron Des Granges (Kalamata Doğumlu Yunanistanlı)
 
ERENKÖY SİVİL HASTANESİ; 
1855`te Kırım Savaşı devam ederken, salgın hastalıkların baş göstermesi, askerin içinde yaygınlaşması, ölümlerin ciddi boyutlara ulaşmasından sonra, hastane yapma düşüncesi ortaya çıktı. Hastane yapım alanı olarak, Erenköy`e 1,5 kilometre mesafede, Erenköy`ün kuzeybatı yönünde, Erenköylülerin bağ-bahçe olarak kullandıkları, denizinde kıyı balıkçılığı yapıp geçimlerini sağladıkları, sahildeki düz bir alana kurulmuştur. Hastanenin birkaç özelliği vardır; 

Asker hastalar için kurulmuş sivil bir hastanedir. Doktorları, çalışanları, tamamen sivildir. Fakat halk arasında, "Askeri Hastane" olarak bilinmektedir. Oysa doktorlar, tamamen uzman sivil doktorlardan oluşturulmuştur. Hastane projesine, bir İngiliz sivil mühendis "İsambard Kingdom Brunel" hastane inşaatının uygulamasını üstlenmiştir. Prefabrik olmasına karar verilmiş, projeye uygun parçalar İngiltere`de üretilmiş ve gemilerle getirilen parçalar burada monte edilmiştir. "Ahşap Hastane" olarak bilinen bu yapı, devasa büyük boyutlu ilk prefabrik inşaattır. Cam ve demir malzemelerden oluşan prefabrik ilk örnek binalar yapılmıştır. Ve bundan sonra başka yerlerde yapılacak bu tür binalar için bunlar örnek alınmıştır. Yani büyük binalar tarihinde, "Erenköy Sivil Hastanesi" ilk örnek prefabrik bina olması yönünden önemlidir. Bu hastane, 1500 hastaya bakacak kapasiteliydi. 
Erenköy`den Çanakkale yolunun genel görünümü, tarih 1800`lü yılların ikinci yarısı...

OSMANLI`DA KARANTİNA...
Osmanlı, Akdeniz ve Ege`den gelip boğaza giren gemilerin sağlık kontrollerini 1800`ün başına kadar Gelibolu`da yapıyordu. 1800`ün başında, boğazdan giren gemilerin tüm kontrolleri, boğaz girişi olması nedeniyle Erenköy Sahilleri "Karantina Bölgesi" oldu ve bu yer, "Karantina" olarak anılmaya başladı. Buraya, Erenköy`ün Rum köyü olmasından dolayı, çevre Türk köyleri, Erenköy`e "Gavur Köy" de diyorlardı. Erenköy sahillerindeki toprakların çoğu, Erenköy`den mülk zengini "Kirmizi Oğulları" Ailesine aitti. Sadece Karantina Bölgesinde, 6 bin zeytin ağacı, 10 bin üzüm asması vardı. Bunların üretimini yapacak, mengene ve şarap imalathanesi de burada kuruluydu. Türk ve Rum köylüler burada çalışırdı. Genelde balıkçılar ve tarlalarda çalışanlar dışında insansız bölgeydi, yerleşim yoktu. Ama bölgenin adı hep "Karantina" idi... "Erenköy Sivil Hastanesi"nin inşasıyla bölge hareketlendi. Kurulan hastanenin bir özelliği de karantina görevi görmesiydi. Kırım Savaşı`na gönderilecek olan İngiliz ve Fransız sömürge devletlerinden getirilen askerler, burada sağlık kontrolünden geçirildikten sonra Kırım`a gönderiliyordu. Kırım`da, hastalanan ve yaralı olanları, Erenköy`e, hastaneye getiriyorlardı. Hastane yapımında, işgücü olarak Erenköylülerin katkısı büyüktür. İnsani ilişkiler, ticari ilişkiler, çevre incelemeleri, araştırmaları, gelişmişti. 7 Mayıs 1855`te başlayan hastane inşası, 5 ay gibi kısa sürede monte ediliyor, tam 12 ay, 1856 yılının Ekim ayına kadar hizmet veriyor. 

Erenköy İngiliz Sivil Hastanesi`nden genel görünüm... (1856)

KIRIM SAVAŞI-ERENKÖY HASTANESİ-TROİA
Kırım Savaşı nedeniyle kurulan Erenköy Hastanesi, savaşın yapıldığı alan Kırım`a 1600 kilometre, Troia`ya 10 kilometre uzaklıktaydı ve buraya gelen personel, ne turist ne de arkeologdu. Dünyada örnek sayılacak bir hastanenin, seçkin, iyi ve kaliteli eğitim görmüş personeliydiler. Savaş alanından çok uzak olmaları, bunlara çok boş zaman da yaratıyordu. İşte bu boş zamanlarını, meraklı olanlar, çevrelerini inceleyerek geçiriyorlardı. Antik yerleri ziyaret ediyorlardı. Bu ilgi ve merak, bu kişilerin, arkeolojiyle tanışmalarına neden oldu ve bilmeden Troia`nın ilk geçici kazılarını yapmış oldular. Bu çalışmalar ve burada bulunan bazı buluntular, İngiliz basını ve halkı tarafından Troia arkeolojisine ciddi olarak ilgi göstermeye başladı. Hastane personeli, bu arkeolojik aramaların sistemli ve bilimsel yapılması konusunda raporlar yazmış olsalar da savaşın bitmesi, hastanenin kapanması, personelin de burada kalma gerekçesini ortadan kaldırdı. Ama bu personelden, mühendis Brunton bu bölgede kalarak araştırmalarına devam etti. Dardanos`ta ve Troia`da, Ofreneion`da bazı objeler de buldu. Bu objeler, British Museum`a teslim edilmiştir ve halen burada sergilenmektedir. 
 
Erenköy Sivil Hastanesi`nin iskelesinde inşaat malzemesi bekleyen mühendis (1856)

Mühendis Brunton arkeolog olmasa da, hastane Ekim 1856`da kapandıktan sonra, kazılara yoğunlaşmış, bu işi bilimsel yapmaya çalışmıştır. 150 kişilik bir ekip kurarak Calvert Çiftliğinde, (İzmir yolu üzerindeki TİGEM İşletmelerinin olduğu 7 bin dönümlük arazide) kazılar yapmıştır. Tüm bunlara yardımcı olan ve bunları yönlendiren Frank Calvert`tir. 
 
FRANK CALVERT TROİA`YI GÖSTEREN PUSULADIR
Troia`nın ortaya çıkartılmasında, Homeros`un İlyada`sında efsane olarak yüzyıllar boyunca kalmış olan, Troia`nın efsane olmadığını, gerçek olduğunu, Erenköy Hastanesi`nin personeli tarafından Calvert`in yol göstermesiyle yaptıkarı kazılar ve bulmuş oldukları objelerin önemli rolü vardır. Bilimsel kazılara giden yolun taşlarını, hastane için gelen mühendisler döşemiştir. Başta, "John Brunton" "William Eassie" gelmektedir. W. Eassie`nin Türkçe bilmesi, çevrede yaşayan halkla doğrudan ilişki kurması, kendi araştırmalarında kolaylık sağlamıştır. Bütün bölgeyi, at sırtında dolaşmış, birebir ilişki kurmuş, halkla sıcak ilişkiler geliştirmiştir ve bu izlenimlerini "Troia Entrikaları" adlı kitabında toplamıştır. Yine Frank Calvert`in statü olarak İngiliz-Amerikan Çanakkale Komiserliği misyonunu üstlenesi, çok zengin olması, Türkçe bilmesinin yanında, bu mühendislerin de Troia Araştırmalarına gönül vermesi, bir şeyler bulmalar, bu bölgeyi odak merkezi yapmıştır. Tüm bu çalışmalar, "Troia`yı keşfeden, ilk bilimsel kazı yapan (Bence kazı yapan değil hazine bulmak için tahrip edendir) SCHLIEMANN`dır" dense de Troia`yı keşfedenler; Frank Calvert ve hastane için gelen mühendislerdir. SCHLIEMANN bu çalışmalardan tam 20 yıl sonra buraya gelmiştir. Bu çalışmaların üzerine çökerek Troia Hazinelerini bulma hırsıyla Troia`yı tahrip etmiştir, her şeye sahip çıkmıştır. Troia Hazinelerini bulup götürdükten sonra, altyapıyı hazırlayanlardan tek bir söz bile etmemiştir, onları yok saymıştır. İlyada`da dönen entrikalar burada da yaşanmıştır. 
Erenköy Sivil Hastanesi`nin harita üzerinden genel görünümü

ERENKÖY SİVİL HASTANESİ`DEN NE KALDI?
 
Kırım Savaşı`nın bitmesiyle işlevi de biten hastane, Ekim 1856`da ihale yoluyla satılıyor. Yerler düzeltiliyor ve terk ediliyor. Kalan izler ise; 1960`lı yıllara kadar hastanenin iskelelerinin iki tane olduklarını hatırlayanlar vardı. Bir tane çeşme ve 170 yıllık, zamanın sarartıp soldurduğu fotoğraflar var elimizde. 
Bugün Erenköy Sivil Hastanesi`nden ayakta kalan, hastaneden geriye kalmış tek iz olan çeşmenin mermer levhası...

ÇEŞME = KALAN TEK İZ "ERENKÖY BRITISH CIVIL HOSPITAL" (ERENKÖY İNGİLİZ SİVİL HASTANESİ) 
"1856 John Brunton-Engineer" yazılı mermer levhası olan çeşmenin, Erenköy`ün dağlarından toprak küpler döşenerek suyu akıtılıyordu. Güzelyalı`nın güneyinde, Karanlık Limana giderken Gençlik Kampı ile Tusan Otel`in kumsalını ayıran duvar, bugün aynı zamanda, çeşmeyi de ikiye bölmektedir. Kalın ve çirkin bir duvar, koçbaşı gibi çeşmeye dayanmıştır. Çeşme, her tarafından çıkan incir ağaçlarına da direnmektedir. Ama incir kökleri, çeşmeyi patlatmıştır. Çeşme taşları, yerinden oynamıştır. İncir ağaçları, sarmaşık otları gibi sarmış, çeşme ağaçlar arasında kaybolmuştur. Bu yoldan, çeşmenin yanından her gün binlerce insan geçmektedir. Gözükmediğinden, orada çeşme olduğu bile bilinmemektedir. Çeşmenin duvara göre yarısı turistik bir otelin tarafında, diğer yarısı ise Milli Eğitim Bakanlığı`nın tasarrufunda çeşmenin direnebileceği en fazla 5 sene, sonra yok olacak. 
Erenköy Sivil Hastanesi`ne iaşe ve su getiren komisyoncular beklerken...

Olsun, biz tarihe böyle sahip çıkıyoruz..! Boğazın Alnı, Boğazın Nazar Boncuğu, Boğazın Yüksük Taşı Erenköy, doğasını gözümüz gibi koruyacağımız yer..!
 
Tarihimizle övünen, gurur duyan milletiz, ama Erenköy`de, TOKİ evlerini dikerek, tarihe "Tüy dikmesini" de biliriz...