sermet@canakkaleolay.com
"Tehlikeli gelişmeler" başlığı ile dünkü yazımı yazıp gazeteye gönderdikten sonra Özgür Gündem Gazetesi ile dayanışmak adına başlatılan nöbetçi genel yayın yönetmenliği kampanyasına katılan Adli Tıp Uzmanı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı (TİHV) ve Evrensel Gazetesi Yazarı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ile Gazeteci/Yazar Ahmet Nesin`in tutuklanıp, ellerine kelepçe takıldığı haberini okuyunca kafamdan aşağıya kaynar sular döküldü. Bu ülkede canilerin ellerine kelepçe takılmaz, selfieler çektirilirken; basın özgürlüğü için dayanışmada bulunanların ellerine kelepçe takılarak cezaevlerine atılması faşizmin iğrenç yüzüdür. Her seferinde çıkıp "Türkiye'de basın özgürdür" diyenleri "layıkıyla" hatırladım. Artık sözün bittiği noktadayız, bu tutuklama basın özgürlüğü anlamında bardağı taşıran son damla olmuştur. Gazetecilik suç değildir, dayanışma suç değildir; Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu, Ahmet Nesin derhal serbest bırakılmalıdır.
Tehlikeli gelişmeler başlığı ile dün yazmış olduğum yazıda ülkemizin demokrasi ve özgürlükler noktasında gelmiş olduğu noktaya ilişkin değerlendirmelerde bulunmuştum.
Sermaye düzeni ve temsilcileri artık yönetemez noktaya gelmişlerdir.
Onlar için bu tutuklamalar sonun başlangıcı olacaktır.
Bunun içindir ki; gerçeklerin halka ulaşmasını engellemek adına basına karşı sürdürdükleri baskıları en üst düzeyden uygulamaya başladılar.
Çünkü korkuyorlar, yolsuzluklarının, hırsızlıklarının, hukuksuzluklarının halka karşı uyguladıkları zulmün ortaya çıkmasından korkuyorlar.
Onun için saldırıyorlar, onun için katliamlar düzenliyorlar, onun için basın özgürlüğünü ayaklar altına alıp tutuklamalarla gözdağı vermeye çalışıyorlar.
Sonrada, sahtece samimiyetsiz bir şekilde iftar sofralarında boy boy kendilerini göstererek halkın dini duygularını sömürerek iğrençliklerini gizlemeye çalışıyorlar.
İftar saatini bile hesaplamaktan aciz bu ikiyüzlüler baskı şiddet ve sömürü düzeninin sonuna geldiklerini kendileri de hissetmekte, uyguladıkları politikalardaki telaş ve psikolojileriyle bunu ortaya koymaktadırlar.
Kendilerine yapılan her türlü muhalefeti terör olarak değerlendiren bu zihniyet, kendilerine bağımlı hale getirdiği yargı vasıtasıyla teröre destek olmak gibi bir safsata ile muhalif tüm güçleri sindirmeye çalışmaktadır.
Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu, Ahmet Nesin’in tutuklanması noktasında da bu plan işletilmiştir.
Halbuki onlar özgür basın için dayanışma dışında hiçbir şey ile ilişkilendirilemezler.
Adli Tıp Uzmanı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı (TİHV) ve Evrensel Yazarı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı Cizre’de yıkılan yakılan evlerin enkazlarında çocuk kemiklerine rastlandığını açıkladığı için hedef alınmıştır.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü(RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, basın özgürlüğüne yapılan saldırıları tutuklu gazeteciler gerçeğini tüm dünyaya ile paylaştığı için hedefteki bir gazetecidir.
Gazeteci/Yazar Ahmet Nesin, gericilerin korkulu rüyası haline gelmiş Aziz Nesin’in oğlu olarak demokrasiye bilime yaptığı katkılar ve aydınlığın temsilcisi olarak gericiliğin hedefi haline gelmiştir.
Bu insanları terörle ilişkilendirmek kadar yalan sahte ve alçakça bir tertip olamaz.
Sonu gelmiş bu karanlık güçler, bu tertiplerinin yanında her türlü ayrımcılık üzerinden ürettiği politikalar ile halkı kutuplaştırmakta ve bunun üzerinden bir çatışma ortamı yaratarak varlıklarını sürdürme çabaları içerisindedirler.
Bizzat halka savaş açmanın yöntemleriyle vatandaşını ezip geçmenin hesaplarının yapıldığı bir noktaya gelmiş bulunmaktayız.
Gerçekleri yazmaktan, savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
Gerçeklerin kazanacağını bildikleri için toplumu terörize ederek savaş ve şiddet sarmalı içerisinde varlıklarını, iğrenç politikalarını sürdürmek isteyenlerin oyununa gelmeden, inadına barışı savunarak bu gerici faşist saldırıları da boşa çıkaracağız.
Bizi şiddet ve savaş sarmalı içerisine sokmak isteyenlere karşı şimdi demokratik tepkilerimizi güçlendirmek görevi ile karşı karşıyayız.
Basın üzerinde sürdürülen baskılar; basın özgürlüğünün gasp edilmesi aynı zamanda halkın haber alma hakkının engellenmesi anlamında halka karşı yapılan bir saldırıdır.
Bu saldırıyı boşa çıkarmak için bulunduğumuz tüm alanlarda, Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu, Ahmet Nesin nezdinde tutuklu tüm gazetecilerin serbest bırakılmasını taleplerini savunalım.
Özgür basın susturulamaz.