Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Nerede kalmıştık; O hallerimiz!

Kanlı darbe girişimi ve sonrasındaki yaşanılanları hep birlikte izliyoruz. Ancak bu gelişmelerin arka planındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmadan darbelere karşı bir yol almamızın mümkün olmadığının da bilincinde olmalıyız. Özellikle yaratılan bilgi kirliliğinin, 15 Temmuz darbe girişimine yol açan koşulların gizlenmesine yönelik olduğunu unutmayalım. Düne kadar, "ne istediler de, vermedik" diyenlerin, birlikte hareket etikleri FETÖ çetesinin yüzlerce insanımızın ölümüne yol açan bu insanlık düşmanı darbe girişimi sonrasında, şimdilerde hiçbir şeyden haberi yokmuşçasına davranmanın arkasındaki gerçekler; darbelere karşı mücadele etmek adına, demokrasi özgürlükler ve barış konusundaki anahtar kriterlerdir.

1614

Darbe girişimin başarısızlıkla sonuçlanması demokrasi adına olumlu bir gelişmedir.

Bu olumluluk halkımızın darbelere karşı gösterdiği duyarlılığın sonucu olarak gelişse de, darbeye yol açan nedenlerin, siyasi sorumluların gizlenmesi adına sürdürülen politikaların açığa çıkarılmaması durumunda darbelere karşı mücadelede kalıcı başarılar elde edilemez.

Özelikle darbelerin ürünü olan OHAL uygulamalarının devreye alındığı koşullarda demokratik taleplerin göz ardı edilmesiyle bir yandan darbe kültürü yeniden beslenir,  diğer yandan bu koşullarda ağızlardan düşürülmeyen demokrasi, kardeşlik, sağduyu, birlik gibi sözler içi boşaltılmış kavramlardan öte bir anlam taşımaz.  

Darbelerin panzehri demokrasidir.

Darbe sonrasında siyasi irade demokratikleşme yolunda atılması gerekli adımlar yerine darbelerin ayrılmaz yol arkadaşı olan OHAL uygulamalarını devreye sokarsa, demokrasi adına duyulan kaygılar artar, bugün yaşanan ne yazık ki budur.

OHAL kapsamında gündeme alınan uygulamalar ortada, kanun hükmünde kararnameler ile meclis iradesinin yok sayılması neticesinde zaten kırıntıları mevcut olan demokratik uygulamaların tamamının rafa kaldırıldığı bir gelişmeye tanıklık etmekteyiz.

Hele birde demokrasi karnesinin zayıflarla dolu olduğu siyasi irade elinde bu gelişme çok daha olumsuz sonuçlar doğurması çok muhtemeldir.

Daha geçen hafta sonu ilimizde Eğitim-Sen ve Eğitim-İş gibi eğitim iş kolunda mücadele veren sendikal örgütlerin yönetici ve üyelerinden bazılarının açığa alınması olağan üstü hal uygulaması ile muhalif olan muhtelif kesimlere dönük sürdürülebilecek cadı avının bir örneği olarak üzerinde dikkatle durulmalıdır.

Al sana OHAL anlamında çarpıcı bir gelişmedir.

Her türlü anti demokratik uygulama gibi, FETÖ’cü çetenin uyguladığı komplocu ve tezgahçı politikaların bir tezahürüdür.

Emek ve demokrasi mücadelesi veren, hiçbir şekilde  FETÖ terör örgütü ile ilişkisi kurulamayacak, düşünülmesinin bile mümkün olmadığı eğitim emekçileri hakkında FETÖ ile ilişkilerinin olabileceğini iddia ederek görevden alınması talep eden bürokratın tavrını iyi analiz etmek gerekmektedir.

Her şeyden önce kurulmak istenen tezgah ve komplo ile, akıllara hemen; yıllardır aynı yöntemlerle yönetim mekanizmalarında ve özellikle ordu içerisinde yuvalanan FETÖ ‘cü çetenin yöntemleri gelmektedir.

Bunu öncelikle bir not edelim.

Bu durum; FETÖ’cu çeteye karşı mücadeleyi esas alan iradenin esas olarak üzerinde durması gerekli yönüdür.

Diğer bir noktada darbe mekaniğinin değerler sisteminde yaratmış olduğu tahribat meselesidir ki; bir başka yazı konusudur.

İşte tam da bu noktada şunu söyleyebiliriz; darbelere karşı olmak için  demokratik hakların, özgürlüklerin geliştirilmesi, ötekileştirme, yok sayma  gibi şiddet ve savaş politikalarını besleyen uygulamalara karşı durmak gerekmektedir ki bunun karşılığı OHAL uygulamalarından vazgeçmektir.

Kanlı darbe girişimi sonrasında; demokratik gelişim, özgürlükler barış noktasında adımlar atılması için bir fırsat yakalanmışken bu fırsat heba edilmemelidir.

İşte meydanlarda demokrasi nöbeti diye başlatılan organizasyonların samimiyetin göstergesi de tam da budur.

Bir yandan darbe girişimine katılmış, açıkça işbirliği içesinde bulunmuş olan tarafların,  hukuk kuralları içerisinde insan haklarına uygun, işkence ve kötü muameleden uzak bir şekilde cezalandırılmaları gerekirken, diğer taraftan insanların düşüncelerinden dolayı cezalandırılmadığı, demokratik hak ve özgürlüklerin ayaklar altına alınmadığı koşulların yaratılmaması için özel olarak çaba gösterilmelidir.

Bunun yolu OHAL uygulamalarından derhal vazgeçmektir.

Darbe mekaniği OHAL tarzı zeminlerden beslenir, darbecilerin beklentilerini boşa çıkarmak için demokratik hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, her türlü örgütlenme hakkına saygı gösterilerek demokratik siyasetin önünün açılması gerekmektedir.

Bu yaklaşım darbelere karşı kalıcı bir mücadelenin olmazsa olmazları arasındadır.

 OHAL uygulamalarının anayasal bir zemini olduğunu söyleyenler  12  Eylül darbe anayasasını kendilerine dayanak aldıklarını unutmasınlar, 12 Eylül askeri darbe hukukuna dayanarak demokrasi sağlanmaz, darbelere karşı mücadele edilemez.

Dostlar,

Sağlık sorunlarım nedeniyle yazılarımı düzenli olarak sürdüremiyorum, ancak özellikle yereldeki hak ihlallerinin takipçisi olacağım, arka planındaki gelişmeleri sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Demokrasi, barış, özgürlükler, adalet, eşitlik, insan hakları savunulmadan darbelere karşı mücadele edilemez.

Eğitim iş kolundaki demokrasi ve emek mücadelesinin destekleyicisi olan ilerici çağdaş devrimci eğitim emekçileri hakkında verilen görevden uzaklaştırma kararları derhal geri alınmalıdır.

Bu tezgâhın;  yıllardır devletin çeşitli kademelerinde sürdürülen FETÖ’ cü çetelerin tezgâhından farklı olmadığını bütün Çanakkale halkı biliyor.

Görevlerinden alınan ilerici devrimci eğitim emekçileri yalnız değildir, derhal bu yanlıştan dönülmelidir.