Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Neler oluyor…

1575
Şöyle bir etrafımızda olanlara bakalım Yaşanılanlar birçok şeyi öğretiyor, acı da olsa… İstanbul’da bir otel inşaatında çalışan11 işçi barındıkları çadırlarda feci şekilde yanarak hayatlarını kaybettiler. Emekçilerin bu düzende hangi koşullar altında yaşamlarını sürdürdükleri gerçeği bir kez daha acı bir şekilde gün yüzüne çıktı. Bu yaşam koşullarına mahkûm edilen bu insanların, isyanlarından daha haklı olabilecek hiçbir şeyi düşünemiyorum. Bu vahşi kapitalist düzenin getirmiş olduğu her türlü insanlık dışı uygulamaya karşı durmanın zamanı geldi geçiyor bile. 
 
Sözün bittiği yerdeyiz;ç ünkü artık zorbalık başladı
Üstelik meclisin tam içinde.
Yumruklar, tekmeler, havada uçuşan şişeler...
Ne mi oluyor; TBMM  eğitim komisyonundan bir yasa tasarısı geçiyor.
Tabi görevlerini yapmaya çalışan meslektaşlarımız da bu arada yumruklu saldırının hedefi oluyorlar.
Zaten başka türlüsünü düşünmek mümkün değil.
Kameraman arkadaşımıza kalkan o eller kırılsın inşallah…
Sözde demokrasi noktasında örnek olacak meclisin bu hali; ülkemizin içinde bulunduğu durumun içler acısı görüntüsü.
Bu arada sadece 4+4+4 eğitim yasa tasarısı değil komisyondan geçirilen aynı zamanda 2015 yılına kadar ‘Fatih Projesi’ kapsamındaki bütün alımların kamu ihale kanununa tabi olmadan yapılmasının yolu da açılmış oluyor.
Kılıçdaroğlu bu alımların  10 milyar dolar olacağını daha evvel açıklamıştı.
Sonuçta bu kavgaların ardında bir kez daha gördük ki; yine rant  var...
Kavga bahane, rant şahane hesabı…
 
Tabiî ki eğitim sistemi ile dönüştürmek istedikleri bir gençlik “dindar gençlik” hedeflerini unutmayalım.
Biraz daha şöyle bir bakalım çevremizde olup bitenlere, bakalım ki gerçekleri görelim.
Sivas’da katledilen 33 aydın insanın katilleri şimdi zaman aşımı gerekçesi ile aklanacaklar
Zaten bugüne kadar bizzat korundular, himaye gördüler, şimdi de resmen aklanacaklar.
Nerde görülmüştür böyle bir çifte kavrulmuş hukuksuzluk…
 
Pozantı Cezaevi’nde istismara uğrayan çocuk ve bunu duyuran gazetecinin başına gelenlere ne demeli… Her ikisinin de tutuklanması, asıl sorumlular için hiçbir işlem yapılmaması nasıl bir uygulamadır?
 
Tüm bunlar son bir iki gün içersindeki gerçekleşmeler, içinde bulunduğumuz koşullar açısından bu kadar önemli adaletsizliklerin, hukuksuzlukların, mağduriyetlerin yaşandığı bir ülkede vatandaş olmanın sorumluluğu ateşten gömlek giymekten farksız değil.
 
Susmamalıyız, bu adaletsizlik, haksızlık, vicdansızlık yaşadığımız onca olay nezdinde tescillenmiştir.
Şimdi herkes bir kez daha düşünmelidir.
Yaşananlar çok açık.
Geleceğimizin daha da karartılmasını engellemek için herkesin yapabileceği bir şey olduğunu unutmayalım.
Artık gerçekler gizlenemiyor; İletişim teknolojisinin geldiği boyut bir yandan ,fütursuzca yapılan uygulamaların mızrağın çuvala sığmadığı gibi alenen gerçekleşiyor olması her şeyi gün yüzüne çıkarıyor.
 
Tıpkı bir okuyucumuzun, mektubunda ifade ettikleri gibi artık ‘takiye’ ile de gizlenemiyor gerçekler.
 ‘İşte takiye, işte seviye’ başlığı bu yazıya çok yakışır.
Okuyucumuzun kimden bahsettiğini hemen çıkaracaksınız…
Okuyucumuz mektubunda şunları yazmış:
 
“Kadınlar gününde bir gazete haberi; üçüncü sayfada: Eşini öldüren adam yakalanınca ifadesinde “karımı seviyordum” dedi.
Kadınlar gününde gazetelerde, internet sitelerinde kurumsal web sayfalarında “kadınlara verilen önem” mesajları.
Yıllar önce en sevmediğim şeylerden biri niyet okuyuculuğudur. Derlerdi ki; “Bunlar takiyyecidir. Bunlara inanmayın. Niyetleri başka söyledikleri başka”. Ben de kızardım; Ne diyorsa odur, diye. Şimdi bakıyorum da;
Adamın karısı kanser hastası. Oturduğu ilden en uzak ve ulaşımı en zor yere sürülüyor. Kadın ölse, eşinin cenazesine yetişebileceği şüpheli. Nitekim ölüyor. Web sayfasından mesaj yayınlanıyor. Merhumun eşine taziyelerimizi bildiririz falan…
Hamile kadın işten atılıyor. Umurunda değil…
Bir başka kadın görevli bir gece telefonla aranarak işine son verildiği bildiriliyor. İki saat sonra kocası kriz geçiriyor. Ve ölüyor. Bizim işimiz değil, kader deniliyor…
İlin en uzak ve ulaşımı zor köşesinde gönüllü olarak eşiyle birlikte yaşayan hoca alınıp ilin diğer köşesindeki en uzak kasabaya gönderiliyor, aile birliği kavramı başkaları için lüks bir şeymiş gibi…
Kurumun en üst düzey yöneticilerinden biri görevden alınıyor. İdare mahkemesi yürütmeyi durdurup ilgili şahsı göreve iade edince, adamın kızını alıp 100 km uzağa sürüyorsun…
Ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde mesaj yayınlıyorsun… Takiyye denen şey bu olmalı…
Gazetenin üçüncü sayfa haberi: Eşini öldüren adam yakalanınca ifadesinde “karımı seviyordum” dedi. İşte seviye budur”.